The people praised him for his courage.
İnsanlar onu cesaretinden dolayı övdü.
She behaved with a great courage.
Büyük bir cesaretle davrandı.
It took Tom every ounce of courage he had to admit to Mary that he had once been part of a terrorist group.
Bir zamanlar terörist bir guruba katıldığını Mary'ye itiraf etmek zorunda kalması Tom'u cesaretlendirdi.
Courage is required of everyone.
Cesaret, herkes için gereklidir.
I admire you for your courage.
Cesaretin için sana hayranım.
Had it not been for your courage, you would have been killed.
Cesaretin olmasa ölmüştün.
Keep up your courage.
Cesaretini koru.
Summon up your courage and tell the truth.
Cesaretini topla ve gerçeği söyle.
He screwed up his courage and proposed to her.
Cesaretini topladı ve ona evlenme teklif etti.
You must build up your courage.
Cesaretini toplamalısın.
The experience gave him the courage.
Deneyim ona cesaret verdi.
Man is judged by his courage, woman by her charm.
Erkek cesaretiyle yargılanır, kadın cazibesiyle.
Face adversity with courage.
Güçlüklerle cesaretle yüzleş.
He showed great courage during his illness.
Hastalığı sırasında büyük cesaret gösterdi.
It takes a lot of courage to admit that you're wrong.
Hatalı olduğunu itiraf etmek çok cesaret ister.
Everyone admired his courage.
Herkes onun cesaretine hayran kaldı.
Everybody admired his courage.
Herkes onun cesaretine hayran kaldı.
Everybody praised Ken for his great courage.
Herkes, büyük cesaretinden dolayı Ken'i övdü.
Ken didn't have the courage to try it again.
Ken'in onu tekrar denemek için cesareti yoktu.
You ought to have the courage to speak out what you believe to be right.
Neyin doğru olduğuna inandığını açıkça söyleme cesaretine sahip olmalısın.
He mustered up his courage to talk to a foreigner.
O bir yabancı ile konuşmak için cesaretini topladı.
She admires John for his courage.
O cesareti için John'a hayrandır.
He is certainly not without courage.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
He is not entirely without courage.
O, tamamen cesaretsiz değil.
I didn't have the courage to tell her the fact.
Ona gerçeği söyleyecek cesaretim yoktu.
I didn't have the courage to tell her the truth.
Ona gerçeği söyleyecek cesaretim yoktu.
She finally mustered up the courage to ask him for more money.
Ondan biraz daha para istemek için sonunda cesaretini topladı.
She had the courage to say it.
Onu söyleme cesareti vardı.
He is by no means wanting in courage.
Onun asla cesareti eksik değil.
I admire him for his courage.
Onun cesareti için ona hayranım.
His courage impressed me enough for me to trust him.
Onun cesareti ona güvenmem için beni yeterince etkiledi.
Her courage supported her.
Onun cesareti onu destekledi.
I was deeply impressed with his courage.
Onun cesaretinden oldukça etkilendim.
I was amazed at his courage.
Onun cesaretine şaşırdım.
Because I admired his courage, I trusted him.
Onun cesaretine hayran olduğum için, ona güvendim.
I could not help admiring his courage.
Onun cesaretine hayran olmamak elimde değildi.
I admire his courage.
Onun cesaretine hayranım.
We cannot help respecting his courage.
Onun cesaretine saygı duymamak elimizde değil.
I think Tom doesn't have the courage to oppose Mary.
Sanırım Tom'un Mary'ye karşı çıkma cesareti yok.
He had the courage to expose the scandal.
Skandalı ortaya çıkaracak cesareti vardı.
She showed her courage in the face of danger.
Tehlikenin karşısında cesaretini gösterdi.
He had the courage to decline the offer.
Teklifi reddedecek cesareti vardı.
Tom admired Mary for her courage.
Tom cesaretinden dolayı Mary'ye hayran.
Tom marshaled his courage and talked to Mary.
Tom cesaretini topladı ve Mary'le konuştu.
Tom wishes he had the courage to leave.
Tom gitme cesareti olmasını diliyor.
Tom was impressed by Mary's courage.
Tom Mary'nin cesaretinden etkilendi.
Tom really admired Mary's courage.
Tom Mary'nin cesaretine gerçekten hayran kaldı.
Tom admired Mary's courage.
Tom Mary'nin cesaretine hayran oldu.
Tom wanted to ask Mary to go out with him, but he didn't have the courage to.
Tom Mary'ye onunla dışarı çıkmasını rica etmek istedi, ama cesareti yoktu.
Tom wished he had had the courage to jump into the river and save the baby that had fallen in.
Tom nehire atlama cesaretinin olmasını ve düşen bebeği kurtarmayı diledi.
Tom finally mustered up the courage to ask Mary to lend him the money he needed.
Tom sonunda Mary'nin onun ihtiyacı olan parayı ona ödünç vermesini isteme cesaretini topladı.
Tom finally mustered up the courage to ask Mary to marry him.
Tom sonunda Mary'nin onunla evlenmesini isteme cesaretini topladı.
Tom finally mustered up the courage to ask Mary out.
Tom sonunda Mary'ye çıkma teklif etmek için cesaretini topladı.
Tom finally mustered up the courage to tell Mary the truth.
Tom sonunda Mary'ye gerçeği söyleme cesaretini topladı.
Tom finally mustered up the courage to tell Mary that he loved her.
Tom sonunda Mary'ye onu sevdiğini söyleme cesaretini topladı.
Tom finally mustered up the courage to say what needed to be said.
Tom sonunda söylenilmesi gerekeni söyleme cesaretini topladı.
Tom showed his courage in the face of danger.
Tom tehlike karşısında cesaretini gösterdi.
Tom didn't have the courage to admit that he had made a mistake.
Tom'un bir hata yaptığını kabul edecek cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to come right out and say what he believed.
Tom'un dışarıya gelmeye ve neye inandığını söylemeye cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to try sky diving.
Tom'un gökyüzü dalışını deneyecek cesareti yoktu.
I doubt that Tom has the courage to do what really needs to be done.
Tom'un gerçekten yapılması gerekeni yapma cesareti olduğundan şüpheliyim.
I doubt that Tom has the courage to cross the picket line.
Tom'un grev hattını geçecek cesareti olduğundan şüpheliyim.
Tom didn't have the courage to admit his mistake.
Tom'un hatasını itiraf edecek cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to say no.
Tom'un hayır demek için cesareti yoktu.
I doubt that Tom has the courage to stand up for what he believes in.
Tom'un inandığı şeyin arkasında duracak cesareti olduğundan şüpheliyim.
Tom didn't have the courage to commit suicide.
Tom'un intihar edecek cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to speak to Mary.
Tom'un Mary ile konuşacak cesareti yoktu.
Tom doesn't have the courage to ask Mary to lend him her video camera.
Tom'un Mary'den video kamerasını ona ödünç vermesi için isteme cesareti yok.
Tom didn't have the courage to ask Mary out.
Tom'un Mary'ye arkadaşlık teklif edecek cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to disobey Mary.
Tom'un Mary'ye itaatsizlik edecek cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to ask his boss for a raise.
Tom'un patronundan zam istemeye cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to go there alone.
Tom'un tek başına oraya gitmek için cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to go there by himself.
Tom'un tek başına oraya gitmek için cesareti yoktu.
Tom didn't have the courage to pull the trigger.
Tom'un tetiği çekmek için cesareti yoktu.
What Tom did took courage.
Tom'un yaptığı cesaret aldı.
"Kindness can bring even bigger trouble. With kindness, comes naivété. Courage becomes foolhardiness. And dedication has no reward. If you can't accept any of that, you are not fit to be in this business."
"What would life be if we had no courage to attempt anything ?" Vincent van Gogh
And I did not shoot. I couldn't... At the last moment, it's shameful to say... I didn't have the courage to shoot.
Anyone who really wishes to apply themselves to the freedom of mankind must have the courage to face the truth, regardless how bitter it may be.
But now, when only one step was left to the goal, Orest suddenly lost his courage.
Courage grows with growing danger.
Courage is an excellent virtue.
Courage is like an umbrella: When you need it most you don't have it.
Courage is merely fear that one doesn't show.
Courage is needed to change a custom.
Courage makes heroes, but trust builds friendship.
Courage, my friends!
Do you really think it is weakness that yields to temptation? I tell you that there are terrible temptations which it requires strength, strength and courage to yield to.
Even though I plucked up courage to invite Mary to a film, she stood me up.
Even though I really want to know his name, I don't have enough courage, and I'm afraid to go ask.
Even though I summoned my courage and invited Mary to a movie, she gave me the slip.
Everyone marvelled at her courage.
Fear drives him, he plucks up courage and throws himself into the roaring waves; his powerful arms cut through the flow, and his God feels pity.
Had it not been for your courage, we would have been killed.
