"It seems that you know the country well." "I think so", answered Tom, smiling.
"Görünüşe bakılırsa kırsal kesimi iyi biliyorsun." Tom gülümseyerek "sanırım öyle" diye cevap verdi.
Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
Cows are more useful than any other animal in this country.
İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
The people saved their country from the enemies.
İnsanlar ülkelerini düşmandan kurtardı.
Sweden is the largest country in Scandinavia.
İsveç, İskandinavya'daki en büyük ülkedir.
Switzerland is a beautiful country.
İsviçre güzel bir ülke.
Switzerland is a neutral country.
İsviçre tarafsız bir ülkedir.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
Italy is a very beautiful country.
İtalya çok güzel bir ülke.
Italy is a beautiful country.
İtalya güzel bir ülkedir.
The country code for calling Italy is 39.
İtalya'yı arama için ülke kodu 39'dur.
China is a huge country.
Çin büyük bir ülkedir.
China is a large country.
Çin büyük bir ülkedir.
China is a great country.
Çin büyük bir ülkedir.
Most of us love our country.
Çoğumuz ülkemizi seviyoruz.
In a foreign country most of us go through culture shock.
Çoğumuz yabancı bir ülkede kültür şoku yaşarız.
The United States is a large country.
ABD büyük bir ülkedir.
His name is known to everybody in this country.
Adı bu ülkedeki herkesçe bilinir.
The man controlled the country for fifty years.
Adam elli yıl ülkeyi yönetti.
The man died of thirst in a dry country.
Adam kurak bir ülkede susuzluktan öldü.
People living in town don't know the pleasures of country life.
Şehirde yaşayan insanlar kır yaşantısının zevklerini bilmezler.
Africa is not a country.
Afrika bir ülke değildir.
I'm a country boy now.
Şimdi, bir taşra çocuğuyum.
America is a country of immigrants.
Amerika bir göçmenler ülkesidir.
The United States is a very unequal country.
Amerika Birleşik Devletleri çok farklı bir ülke.
The United States of America is a democratic country.
Amerika Birleşik Devletleri demokratik bir ülkedir.
He settled down in his native country.
Anavatanına yerleşti.
Where my mother born, it is located in the east of our country.
Annemin doğduğu yer ülkemizin doğusunda bulunmaktadır.
The country was industrialized very quickly.
Ülke çok hızlı sanayileşti.
The country is in the grasp of the enemy.
Ülke düşmanın elinde.
The country is rich in natural resources.
Ülke doğal kaynaklar açısından zengindir.
The country's economy depends on agriculture.
Ülke ekonomisi tarıma dayalıdır.
Banks across the country had closed their doors.
Ülke genelinde bankalar kapılarını kapamıştı.
He was well known throughout the country.
Ülke genelinde iyi tanınırdı.
The country is aiming at decreasing its imports.
Ülke ithalatını azaltmayı hedefliyor.
The country declared war against its neighbor.
Ülke komşusu karşı savaş ilan etti.
The country is trying hard to make up for her trade deficit.
Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
So many people are starving to death in the country.
Ülkede çok sayıda insan açlıktan ölüyor.
Many young people are out of work in the country.
Ülkede birçok genç insan işsiz.
He was the best-liked man in the country.
Ülkede en çok sevilen insandı.
I was brought up in the country.
Ülkede yetiştirildim.
Changes in the country are inevitable.
Ülkedeki değişimler kaçınılmazdır.
One of the candidates for the presidency of the country was attacked on the eve of the election.
Ülkedeki devlet başkanlığı adaylarından biri seçim arifesinde saldırıya uğradı.
I left the country.
Ülkeden ayrıldım.
Their country is threatened by anarchy.
Ülkeleri anarşi ile tehdit edilmektedir.
They fought in defense of their country.
Ülkelerinin savunmasında savaştılar.
I do what is best for my country.
Ülkem için en iyi olanı yaparım.
Nobody wanted to be poor in my country.
Ülkemde hiç kimse fakir olmak istemedi.
Nobody wants to be poor in my country.
Ülkemde hiç kimse fakir olmak istemiyor.
Nobody was rich in my country.
Ülkemde hiç kimse zengin değildi.
Nobody is rich in my country.
Ülkemde hiç kimse zengin değildir.
Nobody has Internet in my country.
Ülkemde hiç kimsenin interneti yok.
Nobody had Internet in my country.
Ülkemde hiç kimsenin interneti yoktu.
I won't be pressured into betraying my country.
Ülkeme ihanet etmem için bana baskı yapılmayacak.
I want my country to win.
Ülkemin kazanmasını istiyorum.
I am trying to understand the politics of my country.
Ülkemin siyasetini anlamayı deniyorum.
Our country produces a lot of sugar.
Ülkemiz çok şeker üretir.
Our country has always had friendly relations with yours.
Ülkemiz her zaman sizinki ile dostça ilişkiler içinde oldu.
He is one of the best brains in our country.
Ülkemizdeki en zeki kimselerden biridir.
The chief crop of our country is rice.
Ülkemizin başlıca ürünü pirinçtir.
Our country abounds in products.
Ülkemizin bol ürünleri var.
Are there waterfalls in your country?
Ülkende şelâleler var mı?
Have you visited a zoo in your country?
Ülkende bir hayvanat bahçesi ziyaret ettin mi?
Do you eat rice in your country?
Ülkende pirinç yer misiniz?
It seldom snows in this part of the country.
Ülkenin bu kısmında nadiren kar yağar.
The country's economy is about to collapse.
Ülkenin ekonomisi çökmek üzeredir.
The country's main social problem is poverty.
Ülkenin temel sosyal sorunu yoksulluk.
Does your country have nuclear weapons?
Ülkeniz nükleer silahlara sahip mi.
How long has your country been independent?
Ülkeniz ne kadar süredir bağımsız?
Do you eat seaweed in your country?
Ülkenizde deniz yosunu yer misiniz?
What language do you speak in your country?
Ülkenizde hangi dili konuşuyorsunuz?
What's the climate like in your country?
Ülkenizde iklim nasıl?
What's the minimum salary in your country?
Ülkenizdeki asgari maaş ne?
Do the people of your country eat rice?
Ülkenizdeki insanlar pirinç yer mi?
I want to know about your country.
Ülkenizi tanımak istiyorum.
He gave up his life for his country.
Ülkesi için canından vazgeçti.
He gave his life for his country.
Ülkesi için hayatını verdi.
He has a great influence on his country.
Ülkesinin üstünde büyük etkisi var.
He seems to have left the country.
Ülkeyi terk etmiş gibi görünüyor.
We traveled around the country by car.
Arabayla ülkeyi gezdik.
It is an act of treason to sell military secrets to your country's enemies.
Askeri sırları ülkenin düşmanlarına satmak vatan hainliğidir.
I know no freer country than my own, for never do I bother leaving home.
Asla evden ayrılmamaya zahmet etmek için, kendimden başka hiç daha özgür bir ülke bilmiyorum.
Iron Arm Atom protected the country from danger.
Astro çocuk ülkeyi tehlikeden korudu.
China is the largest country in Asia.
Asya'da en büyük ülke Çindir.
Our ancestors arrived in this country 150 years ago.
Atalarımız 150 yıl önce bu ülkeye geldi.
Our ancestors came to this country 150 years ago.
Atalarımız bu ülkeye 150 yıl önce geldi.
Oil is abundant in that country.
Şu ülkede petrol çoktur.
Our branches extend all over the country.
Şubelerimiz tüm ülke çapında uzanır.
They also helped unite the country.
Ayrıca ülkeyi birleştirmeye yardım ettiler.
The whole country was covered with snow.
Bütün ülke karla kaplıydı.
The whole world is one country, every person is your cousin.
Bütün dünya tek bir ülkedir, her insan kuzenindir.
My grandmother lives in the country.
Büyük annem kırsalda yaşar.
Great artists have no country.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
My father lives in the country.
Babam kırsalda yaşıyor.
