could ile ilgili cümleler

I searched high and low for my lighter but couldn't find it.
Çakmağımı her yerde aradım ama bulamadım.

Why did I buy flowers? Is that what you just said? It's really noisy here so I couldn't hear you very well.
Çiçekleri niçin aldım? Az önce söylediğin bu mudur? Burası gerçekten gürültülü bu yüzden seni çok iyi duyamadım.

When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me.
Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.

The children were so noisy that I couldn't study.
Çocuklar o kadar gürültü yapıyordu ki çalışamadım.

The children were so excited after the party that they couldn't sleep.
Çocuklar partiden sonra o kadar heyecanlıydılar ki uyuyamadılar.

With so much noise I couldn't sleep last night.
Çok fazla gürültüden dolayı dün gece uyuyamadım.

Since he ran so fast, they couldn't catch up with him.
Çok hızlı koştuğu için, onlar ona yetişemedi.

Tom couldn't sleep at all because it was so hot.
Çok sıcak olduğu için Tom uyuyamadı.

Tom couldn't believe it was already time to go home.
Çoktan eve gitme zamanı geldiğine inanamadı.

The soup I had was so hot I couldn't drink it.
Çorba o kadar sıcaktı ki, içemedim.

I couldn't connect to the network.
Ağa bağlanamadım.

She couldn't help but cry.
Ağlamaktan başka elinden bir şey gelmedi.

The teacher told Tom that he couldn't give him anything higher than a C.
Öğretmen Tom'a ona bir C 'den daha yüksek bir şey veremediğini söyledi.

The man couldn't so much as write his own name.
Adam kendi adını bile yazamadı.

He couldn't control his anger.
Öfkesini kontrol edemedi.

We couldn't go out because of the heavy rain.
Şiddetli yağmurdan dolayı evden çıkamadık.

The company couldn't cope with sudden changes.
Şirket ani değişiklerle başa çıkamadı.

I couldn't stand Tom at first.
Önce Tom'a katlanamadım.

Tom couldn't go on the picnic with us today because he had an important business meeting.
Önemli bir iş toplantısı olduğundan dolayı Tom bizimle pikniğe gidemedi.

Since my mother was sick, I couldn't go there.
Annem hasta olduğu için, oraya gidemedim.

I'm sorry I couldn't write to you sooner.
Üzgünüm sana daha erken yazamadım.

I'm sorry I couldn't do the job.
Üzgünüm, işi başaramadım.

Sorry, I couldn't catch what you said.
Üzgünüm, ne dediğinizi anlayamadım.

I'm sorry we couldn't get you a seat on first class.
Üzgünüm, sana birinci sınıfta bir yer alamadık.

The soldier was wounded in the leg and couldn't move.
Asker bacağından yaralanmıştı ve hareket edemiyordu.

She was so tired that she couldn't walk.
Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.

I just couldn't say no to Tom.
Az önce Tom'a hayır diyemedim.

I just couldn't make Tom understand.
Az önce Tom'u inandıramadım.

I just couldn't watch Tom suffer anymore.
Az önce Tom'un daha fazla acı çekmesini izleyemedim.

I couldn't understand the announcement that was just made.
Az önce yapılan duyuruyu anlayamadım.

That knife wasn't sharp and I couldn't cut the meat with it, so I resorted to using my pocket knife.
Bıçak keskin değildi ve eti onunla kesemedim, bu yüzden son çare olarak çakımı kullandım.

The knife was so dull that I couldn't cut the meat with it and I had to use my pocketknife.
Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve benim çakımı kullanmak zorunda kaldım.

I couldn't sleep all night.
Bütün gece uyuyamadım.

I couldn't answer all the questions.
Bütün sorulara cevap veremedim.

My father told me I couldn't go abroad alone.
Babam bana yurt dışına yalnız gidemeyeceğimi söyledi.

All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired.
Bazılarımız geriye kalanlarımızın arzu ettikleri şey oldukları zaman hariç, hepimiz hiçbirimizin olamadığını olmaya çalışırız.

A young boy, who couldn't have been more than five years old, asked Tom how to get to the post office.
Beş yaşından büyük olması mümkün olmayan, genç bir çocuk Tom'a postaneye nasıl gideceğini sordu.

It couldn't wait.
Bekleyemedi.

I couldn't wait.
Bekleyemedim.

I couldn't get it.
Ben anlayamadım.

I couldn't even guess.
Ben bile tahmin edemedim.

I couldn't eat fish when I was a child.
Ben bir çocukken balık yiyemezdim.

Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke.
Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.

I couldn't go to work because I was sick.
Ben hasta olduğum için işe gidemedim.

I couldn't get in.
Ben içeri giremedim.

I had been thinking about our new project for two weeks. But I couldn't come up with a good idea.
Ben iki haftadır yeni projemiz hakkında düşünüyorum. Fakat iyi bir fikir sunamadım.

I didn't lose. I just couldn't win.
Ben kaybetmedim. Sadece kazanamadım.

I couldn't have said it better.
Ben onu daha iyi söyleyemezdim.

I couldn't find his house.
Ben onun evini bulamadım.

I couldn't get to sleep.
Ben uyuyamadım.

I couldn't go on a picnic because of the rain.
Ben yağmur nedeniyle pikniğe gidemedim

I couldn't think who she was when she spoke to me.
Benimle konuştuğunda onu tanıyamadım.

We couldn't see a thing.
Bir şey göremedik.

I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.

He complained that he couldn't find a job.
Bir iş bulamamaktan yakındı.

She couldn't convince him to ask for a loan.
Bir kredi istemesi için onu ikna edemedim.

I couldn't find a pulse.
Bir nabız bulamadım.

For some reason I couldn't access my e-mail account.
Bir nedenle e-posta hesabıma ulaşamadım.

I had to attend a meeting so I couldn't make it in time to pick Tom up after school.
Bir toplantıya katılmak zorundaydım bu yüzden Tom'u okuldan sonra almak için onu zamanında yapamadım.

Someone spoke to me in French, but I couldn't understand him.
Birisi benimle Fransızca konuştu ama onu anlayamadım.

We couldn't figure out what Paul wanted to do.
Biz Paul'ün ne yapmak istediğini çözemedik.

Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.

Bob tried to speak to Anne, but he couldn't.
Bob Anne ile konuşmaya çalıştı, ama yapamadı.

I couldn't live in Boston without you.
Boston'da sensiz yaşayamazdım.

This horror movie is really scary. I couldn't sleep after I watched it.
Bu korku filmi gerçekten korkutucu.Ben izledikten sonra uyuyamadım.

I couldn't see the lunar eclipse because of the clouds.
Bulutlardan dolayı Ay tutulmasını göremedim.

It couldn't be helped.
Buna yardım edilemezdi.

I couldn't have prevented this.
Bunu önleyemezdim.

You couldn't have done this without me.
Bunu bensiz yapamazdın.

I couldn't finish it.
Bunu bitiremedim.

I had intended to finish this yesterday, but I couldn't.
Bunu dün bitirmeye niyet ettim fakat bitiremedim.

I couldn't have done this without him.
Bunu onsuz yapamazdım.

I couldn't have done this without her.
Bunu onsuz yapamazdım.

I couldn't have done this without you.
Bunu sensiz yapamazdım.

I couldn't do this all alone.
Bunu tek başıma yapmadım.

You couldn't do it, could you?
Bunu yapamadın, değil mi?

I knew you couldn't do it.
Bunu yapamayacağınızı biliyordum.

I couldn't let that happen.
Bunun olmasına izin veremezdim.

I couldn't answer.
Cevap veremedim.

I couldn't sleep well because it was noisy outside.
Dışarısı gürültülü olduğu için iyi uyuyamadım.

I couldn't get the tickets yesterday.
Dün biletleri alamadım.

Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.

I couldn't find a taxi last night.
Dün gece bir taksi bulamadım.

I couldn't find a cab last night.
Dün gece bir taksi bulamadım.

There was such a racket at my house last night, I couldn't sleep.
Dün gece evimde bu tür bir gürültü vardı uyuyamadım.

Why couldn't you sleep last night?
Dün gece niçin uyuyamadın?

Tom couldn't sleep a wink last night.
Dün gece Tom'un gözüne uyku girmedi.

I couldn't sleep last night.
Dün gece uyuyamadım.

I couldn't sleep last night. I coughed a lot.
Dün gece uyuyamadım. Çok öksürdüm.