Cooking is interesting.
Aşçılık ilginçtir.
I am cooking now.
Şimdi yemek pişiriyorum.
My mother is busy cooking supper.
Annem akşam yemeği pişirmekle meşgul.
My mother was busy cooking dinner.
Annem akşam yemeğini pişirmekle meşguldü.
My mother is now in the kitchen cooking.
Annem şimdi mutfakta yemek yapıyor.
My mother is cooking breakfast.
Annem kahvaltı pişiriyor.
Mother is busy cooking the dinner.
Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
Her mother was busy cooking dinner.
Annesi akşam yemeği pişirmekle meşguldü.
Her mother was busy cooking the dinner.
Annesi yemek pişirmekle meşguldü.
I am busy cooking at the moment.
Şu anda yemek pişirmekle meşgulüm.
In spite of all the cooking shows I've watched, I'm still no good in the kitchen.
Bütün yemek programlarını izlediğim halde hala iyi yemek yapamıyorum.
My father ran in the cooking contest and won the first prize.
Babam bir aşçılık yarışmasına katıldı ve birincilik ödülünü kazandı.
Mrs. Wood was very good at cooking.
Bayan Wood yemek pişirmede çok iyiydi.
I took a cooking class last spring and learned to bake bread.
Ben geçen baharda bir aşçılık dersi aldım ve ekmek pişirmeyi öğrendim.
I'm good at cooking.
Ben pişirmede iyiyim.
I'm pretty good at cooking spaghetti.
Ben spagetti pişirmede oldukça iyiyim.
My cooking cannot hold a candle to Mother's.
Benim aşçılığım anneninkinin yerini tutamaz.
My hobby is cooking.
Benim hobim pişirmektir.
This style of cooking is peculiar to China.
Bu tarz pişirme Çin'e özgüdür.
I didn't feel like cooking.
Canım yemek pişirmek istemedi.
It's true that she knows a lot about cooking, but she isn't a good cook.
Doğru, yemek pişirme hakkında çok şey biliyor, ama iyi bir ahçı değil.
My sisters were cooking when I came home.
Eve geldiğimde kız kardeşlerim yemek pişiriyordu.
When I came home, he was cooking dinner.
Eve geldiğimde, akşam yemeği pişiriyordu.
Whoever gets home first starts cooking the supper.
Eve ilk varan akşam yemeğini pişirmeye başlar.
I really like French cooking.
Fransız mutfağını gerçekten severim.
I like French cooking.
Fransız mutfağını severim.
She takes cooking lessons once a week.
Haftada bir kez yemek pişirme dersleri alır.
Both Tom and Mary aren't very good at cooking.
Hem Tom hem Mary yemek pişirmede iyi değildir.
They had little fuel for heating and cooking.
Isıtma ve pişirme için çok az yakıtları vardı.
Jack is busy cooking for us.
Jack bizim için yemek pişirmekle meşgul.
Jane told us that cooking was not difficult.
Jane bize yemek pişirmenin zor olmadığını anlattı.
My sister is cooking in the kitchen.
Kız kardeşim mutfakta yemek pişiriyor.
My sister isn't used to cooking.
Kız kardeşim yemek pişirmeye alışkın değildir.
My wife is cooking.
Karım yemek pişiriyor.
I'm used to cooking for myself.
Kendim için pişirmeye alışkınım.
Mary is cooking stew and Tom is making a salad.
Mary güveç pişiriyor ve Tom bir salata yapıyor.
Mary helped her mother with the cooking.
Mary pişirmede annesine yardım etti.
Mary doesn't use salt in her cooking.
Mary yemek pişirirken tuz kullanmaz.
I miss Mary's cooking.
Mary'nin aşçılığını özlüyorum.
This smells great! What are you cooking?
Muhteşem kokuyor. Ne pişiriyorsun?
What is cooking in the kitchen?
Mutfakta ne pişiyor?
What are you cooking?
Ne pişiriyorsun?
He became bad-tempered, continually criticized his wife's cooking and complained of a pain in his stomach.
O kötü huylu oldu, sürekli karısının yemeklerini eleştirdi ve midesindeki bir ağrıdan şikayet etti.
She is cooking for him.
O onun için yemek pişiriyor.
She was cooking dinner at that time.
O zaman akşam yemeğini pişiriyordu.
We were cooking tempura at that time.
O zaman tempura pişiriyorduk.
She is busy cooking dinner.
O, akşam yemeği pişirmekle meşgul.
She spent all afternoon cooking.
O, bütün öğleden sonrayı yemek pişirerek geçirdi.
He sat down and read while his wife was cooking by the fire.
O, eşi ateşin yanında pişirirken, oturup okudu.
She is terrible at cooking.
O, kötü yemek yapar.
She boasts that she's good at cooking.
O, yemek pişirmede iyi olmakla övünür.
He is good at cooking.
O, yemek pişirmede iyidir.
She is quite ignorant of cooking.
O, yemek pişirmede oldukça bilgisizdir.
She is used to cooking.
O, yemek pişirmeye alışkındır.
He likes cooking for his family.
O,ailesi için yemek pişirmeyi sever.
My son isn't the only one who enjoys eating her cooking.
Oğlum onun pişirdiklerini yemekten hoşlanan tek kişi değil.
Does every boy have to learn cooking in your school?
Okulundaki her erkek çocuk pişirmeyi öğrenmek zorunda mıdır?
They did the cooking and cleaning in the house.
Onlar evde yemek pişirdi ve temizlik yaptı.
Her cooking is amazing.
Onun aşçılığı şaşırtıcıdır.
Her daughter is bad at cooking.
Onun kızı yemek pişirmede kötüdür.
I helped my mother with the cooking.
Pişirmede anneme yardım ettim.
I'll try my hand at cooking.
Pişirmeyi deneyeceğim.
Do you often watch cooking shows?
Sık sık yemek programlarını izler misin?
I think it's time for me to start cooking dinner.
Sanırım akşam yemeği pişirmeye başlamamın zamanıdır.
I saw you cooking.
Senin yemek pişirmeni gördüm.
She has improved her skill in cooking recently.
Son zamanlarda pişirmedeki becerisini geliştirdi.
Tom couldn't understand why Mary wasn't very good at cooking.
Tom Mary'nin aşçılıkta niçin iyi olmadığını anlayamadı.
Tom knew nothing about cooking Chinese food.
Tom Çin yemeği pişirme hakkında bir şey bilmiyordu.
Tom doesn't know a thing about cooking.
Tom aşçılık hakkında bir şey bilmiyor.
Tom is good at cooking.
Tom aşçılıkta iyidir.
Tom is the only one in our family who is any good at cooking.
Tom ailemizde yemek pişirmede biraz iyi olan tek kişidir.
Tom didn't even thank Mary for cooking dinner.
Tom akşam yemeğini pişirdiği için Mary'ye teşekkür bile etmedi.
Tom eats nothing but his mother's cooking.
Tom annesinin pişirdiğinden başka bir şey yemez.
Tom was cooking something in a large pot that smelled really good.
Tom büyük bir tencerede gerçekten iyi kokan bir şey pişiriyordu.
Tom is used to cooking on a campfire.
Tom kamp ateşinde yemek pişirmeye alışkındır.
Tom put the bowl into the microwave and pushed the button to start it cooking.
Tom kaseyi mikrodalgaya koydu ve pişirmeyi başlatmak için düğmeye bastı.
Tom is used to doing his own cooking.
Tom kendi yemeğini yapmaya alışkındır.
Tom certainly knows a lot about cooking.
Tom kesinlikle yemek yapma hakkında çok şey bilir.
Tom likes cooking for Mary.
Tom Mary için yemek pişirmeyi sever.
Tom was impressed by Mary's cooking.
Tom Mary'nin pişirmesinden etkilendi.
Tom thought Mary's cooking was delicious.
Tom Mary'nin yemeklerinin lezzetli olduğunu düşündü.
Tom is in the kitchen cooking us something to eat.
Tom mutfakta bize yiyecek bir şey pişiriyor.
Tom is in the kitchen with Mary cooking dinner.
Tom mutfakta Mary ile birlikte akşam yemeği pişiriyor.
Tom could smell breakfast cooking in the kitchen.
Tom mutfakta pişen yemeğin kokusunu alabiliyordu.
Tom is cooking.
Tom yemek pişiriyor.
Tom's cooking.
Tom yemek pişiriyor.
Tom was never very good at cooking.
Tom yemek pişirmede çok iyi değildi.
Tom is quite good at cooking.
Tom yemek pişirmede oldukça iyidir.
Tom said that he thought Mary knew what time John was planning to start cooking.
Tom, John'un ne zaman aşçılığa başlamayı planladığını Mary'nin bildiğini düşündüğünü söyledi.
Tom doesn't feel like cooking.
Tom'un canı yemek pişirmek istemiyor.
Salt is an indispensable ingredient for cooking.
Tuz, pişirme için zaruri bir malzemedir.
Salt is necessary for cooking.
Tuz, yemek pişirmek için gereklidir.