The study made it clear that smoking ruins our health.
Çalışma sigara içmenin sağlığımızı mahvettiğini netleştirmiştir.
We have to clear the snow from the roof.
Çatıdan kar temizlemek zorundayız.
We stayed clear.
Açık kaldık.
Speak clear.
Açık konuş.
It was clear.
Açıktı.
It was clear what the poet wanted to say.
Şairin söylemek istediği açıktı.
It will clear up in the afternoon.
Öğleden sonra hava açacak.
I thought it would clear up in the afternoon.
Öğleden sonra havanın açık olacağını düşündüm.
The teacher has a loud, clear voice.
Öğretmenin yüksek, net bir sesi var.
It is not clear when the man was born.
Adamın ne zaman doğduğu belli değil.
My father and I clear the table in my family.
Ailemde babam ve ben masayı temizleriz.
She tried hard to clear her mind of doubts.
Aklını şüphelerden temizlemek için çok çabaladı.
Do I make myself clear?
Amacımı açıklayabilir miyim?
Is that clear?
Anlaşıldı mı?
It'll clear up.
Aydınlanacak.
Clear the mirror.
Aynayı temizle.
The fish is in clear water.
Balık temiz sudadır.
Am I clear?
Ben açık mıyım?
I'll clear these dishes away.
Ben bu bulaşıkları sofradan kaldıracağım.
Is my explanation clear?
Benim açıklamam açık mıdır?
It's clear that he doesn't want to talk to me.
Benimle konuşmak istemediği açık.
Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
It's pretty clear we have a problem.
Bir sorunumuz olduğu oldukça açık.
It's pretty clear you have a problem.
Bir sorununun olduğu oldukça açık.
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
It's abundantly clear.
Bu çok açık.
It's a clear day.
Bu açık bir gün.
It is clear that the ship sank.
Bu geminin batmış olduğu açıktır.
This medicine will clear up your cold.
Bu ilaç soğuk algınlığını tedavi edecek.
It is not clear who wrote this letter.
Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.
Let's clear up this problem.
Bu sorunu açığa çıkaralım.
We want to clear up this problem.
Bu sorunu halletmek istiyoruz.
That's not clear.
Bu temiz değil.
It doesn't look like it'll clear up today.
Bugün hava açacak gibi görünmüyor.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.
Clear this up for me.
Bunu benim için temizle.
It is clear that he knows the answer.
Cevabı bildiği kesindir.
It is difficult to love somebody when it's not clear whether or not the other person loves you the same way.
Diğer kişinin sizi aynı şekilde sevip sevmediği belli değilse, birini sevmek zordur.
The sky was clear when I left home.
Evden ayrıldığımda gökyüzü açıktı.
The sky was as clear as ever.
Gökyüzü çok berraktı.
The skies won't be clear.
Gökyüzü açık olmayacak.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
The sky is clear.
Gökyüzü açık.
The skies are clear.
Gökyüzü açıktır.
The sky has become clear.
Gökyüzü açıldı.
The sky is clear almost every day.
Gökyüzü neredeyse her gün açıktır.
The facts are not clear.
Gerçekler açık değildir.
I have lots of work to clear up by the weekend.
Hafta sonuna kadar halledecek çok işim var.
I have a lot of work to clear up by the weekend.
Hafta sonuna kadar halledecek çok işim var.
I have some work to clear up.
Halledecek biraz işim var.
It was clear that Hanako did not wish to marry Taro.
Hanako'nun Taro ile evlenmek istemediği açıktı.
It's clear that you are wrong.
Hatalı olduğun apaçık.
It won't clear up.
Hava açık olmayacak.
I will go, provided the weather is clear.
Hava açık olursa, giderim.
It's going to clear up.
Hava açacak.
The sky is likely to clear up.
Hava muhtemelen açacak.
According to the weather forecast, it will clear up tomorrow.
Hava tahmini göre, hava yarın açık olacak.
I hope the weather will clear up on Sunday.
Havanın pazar günü açacağını umuyorum.
I wonder if it will clear up tomorrow.
Havanın yarın açıp açmayacağını merak ediyorum.
Everything is clear.
Her şey hazır.
She will soon clear away these dishes.
Kısa sürede bu bulaşıkları toplayacak.
The evidence is clear.
Kanıt açıktır.
Whether she will agree or not is not clear.
Katılıp katılmayacağı belli değil.
Am I making myself clear?
Kendimi net şekilde ifade ediyor muyum?
I couldn't make myself clear enough I guess.
Kendimi yeterince iyi açıklayamadım sanırım.
Could you please clear the table?
Lütfen masayı temizler misin?
Clear the area, please.
Lütfen yaklaşmayın.
Mary's sentences are clear and easy to translate.
Mary'nin cümleleri çevrilmek için kolay ve anlaşılırdır.
May I help you clear the table?
Masayı temizlemene yardımcı olabilir miyim?
It is clear that Mike took the wrong bus.
Mike'ın yanlış otobüse bindiği açık.
What's not clear?
Ne açık değil.
You really should've been more clear about what you wanted.
Ne istediğin konusunda gerçekten daha açık olmalısın.
It is clear what must be done.
Ne yapılması gerektiği açık.
I didn't get a clear look.
Net bir görüntü almadım.
Was that not clear?
O belli değil miydi?
It isn't at all clear.
O hiç açık değil.
Is it not clear enough?
O yeterince açık değil midir?
She will clear the table of the dishes.
O, bulaşık masasını temizleyecek.
She made it clear that she couldn't make it in time for the meeting.
O, toplantı için onu zamanında yapamadığını açıkladı.
It's pretty clear.
Oldukça temiz.
I told him to clear out of the room.
Ona odanın dışını temizlemesini söyledim.
She made it clear that she didn't like him.
Ondan hoşlanmadığını açıkladı.
Can you produce evidence to clear him?
Onu temize çıkarmak için delil gösterebilir misin?
She had a clear conscience.
Onun açık bir bilinci vardı.
His explanation is not clear.
Onun açıklaması anlaşılır değil.
She is a clear-headed.
Onun aklı başındadır.
It is clear that he is a great artist.
Onun büyük bir artist olduğu açık.
It is clear that he has made a big mistake.
Onun büyük bir hata yaptığı açık.
It's not clear when he came here.
Onun buraya ne zaman geldiği kesin değil.
It wasn't clear what she meant.
Onun demek istediği açık değildi.
It's quite clear to me that that is the truth.
Onun doğru olduğu bana göre oldukça açık.
It is clear that he is at home.
Onun evde olduğu açıktır.