Call me at six-thirty, please.
6:30'da beni ara lütfen.
Call me again in two days.
İki gün içinde beni yeniden ara.
I'll call first.
İlk olarak ben arayacağım.
English people call elevators "lifts".
İngilizler asansörlere "lift" diye seslenir.
People call him Dave.
İnsanlar ona Dave diyor.
On my arrival at the station, I will call you.
İstasyona vardığımda, seni ararım.
I heard someone in the crowd outside the station call my name.
İstasyonun önünde kalabalıktaki birinin benim adımı seslendiğini duydum.
You may call me anytime.
İstediğin zaman beni arayabilirsin.
You may call on me whenever you like.
İstediğiniz zaman beni arayabilirsiniz.
I can call Tom if you want.
İstersen Tom'u arayabilirim.
You can call me this afternoon if you want.
İstersen, bu öğleden sonra beni arayabilirsin.
Call me before you leave.
Çıkmadan önce beni ara.
I happened to be out when the call came.
Çağrı geldiğinde tesadüfen dışarıdaydım.
Should I cancel the call?
Çağrıyı iptal etmeme gerek var mı?
Please give us a call now if you want to participate in the workshop!
Çalıştaya katılmak istiyorsanız bizi arayın.
I'm waiting for a very important call.
Çok önemli bir çağrı bekliyorum.
I'm about to make a very important phone call.
Çok önemli bir telefon görüşmesi yapmak üzereyim.
The teacher will call us when he's ready.
Öğretmen hazır olduğunda bizi arar.
I need to make an urgent call. Is there a public phone near here?
Acil bir arama yapmam gerekiyor. Buraya yakın bir halka açık telefon var mı?
In case of an emergency, call the police.
Acil bir durumda polisi arayın.
In case of emergency, call the police.
Acil bir durumda, polisi arayın.
What number should I call in case of an emergency?
Acil durumda hangi numarayı aramalıyım?
In case of emergency, call 119.
Acil durumda, 119'u arayın.
Raise your hand when I call your name.
Adınızı söylediğimde elinizi kaldırın.
Put your hand up when I call your name.
Adınızı söylediğimde elinizi kaldırın.
I remember the man's face but I can't call his name to mind.
Adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.
How can I make a long-distance call?
Şehirler-arası nasıl konuşabilirim?
I'll call you as soon as I get to Chicago.
Şikago'ya varır varmaz seni arayacağım.
I'd like to call my family.
Ailemi aramak istiyorum.
I'd like to call my parents.
Ailemi aramak istiyorum.
I'm at work now, so I'll call you later.
Şimdi çalışıyorum, bu yüzden seni daha sonra arayacağım.
Can we call Tom now?
Şimdi Tom'u arayabilir miyiz?
I'll call you in the evening.
Akşamleyin seni arayacağım.
Oh, please call me Angela.
Aman, bana lütfen Angela'yı çağır.
I'll call an ambulance.
Ambulans çağıracağım.
I need to use your phone to call an ambulance.
Ambulans çağırmak için telefonunu kullanmalıyım.
Americans call it the Vietnam War; the Vietnamese call it the American War.
Amerikalılar bunu Vietnam savaşı ; Vietnamlılar ise Amerikan savaşı olarak adlandırır.
What does your mother call you?
Annen seni nasıl çağırır?
What do you call your mother?
Annene nasıl hitap edersin?
Sorry, but I have to go now. I have an appointment in one hour. Please don't forget to call me back when I get home.
Üzgünüm, ama şimdi gitmek zorundayım.Bir saat içinde bir randevum var.Lütfen eve vardığımda beni tekrar aramayı unutmayın.
Call me.
Ara beni.
He gives me a phone call every now and then.
Ara sıra beni arar.
I get a call from her once in a while.
Arada bir ondan bir çağrı alırım.
I can't come here every time you call.
Aradığın her zaman buraya gelemem.
Did you call?
Aradın mı?
The call is free of charge.
Arama ücretsizdir.
Is there somebody you want to call?
Aramak istediğin biri var mı?
I meant to call.
Aramak istedim.
You should call.
Aramalısın.
Is there anybody you want me to call?
Aramamı istediğin birisi var mı?
I'll call.
Arayacağım.
I promise I'll call.
Arayacağıma söz veriyorum.
Are you going to call?
Arayacak mısın?
I have clients to call.
Arayacak müşterilerim var.
Her friends call him Ned.
Arkadaşları onu Ned diyor.
My friends call me Beth.
Arkadaşlarım bana Beth diyorlar.
My friends call me Ken.
Arkadaşlarım bana Ken diyorlar.
My friends call me Mary.
Arkadaşlarım bana Mary derler.
What do your friends call you?
Arkadaşların sana nasıl seslenirler?
Don't call me anymore.
Artık beni arama.
To call the elevator, push the button.
Asansörü çağırmak için tuşa bas.
I have the right to call my lawyer.
Avukatımı arama hakkım var.
I need to call my lawyer.
Avukatımı aramalıyım.
Let me call my lawyer.
Avukatımı aramama izin ver.
You should call on your parents at least once a month.
Ayda en az bir kez anne babanı aramalısın.
I thought I had paid the monthly fee, but I received a phone call from the school saying that the bill still needs to be paid.
Aylık ücreti ödediğimi düşünüyordum fakat okuldan hâlâ ödenmesi gereken fatura olduğunu söyleyen bir telefon çağrısı aldım.
I think I should call my lawyer.
Öyle zannediyorum ki avukatımı aramam gerekiyor.
I just got a call from Tom.
Az önce Tom'dan bir çağrı aldım.
I just got another phone call from Tom.
Az önce Tom'dan bir telefon çağrısı daha aldım.
I've been trying to call Tom all day.
Bütün gün Tom'u aramaya çalışıyorum.
I've been trying to call you all night.
Bütün gecedir seni aramaya çalışıyorum.
I need to make another call.
Başka bir arama yapmalıyım.
I have to make another call.
Başka bir arama yapmalıyım.
President Lincoln was what we call a self-made man.
Başkan Lincoln kendi kendini yetiştirmiş bir insandı.
My father is out. Shall I tell him to call you back?
Babam dışarıda. Ona sizi geri aramasını söyleyeyim mi?
What do you call your father?
Babana ne dersin?
Call your father.
Babanı ara.
Don't call me Uncle. You make me feel so old.
Bana amca deme. Beni çok yaşlı hissettiriyorsun.
Don't call me an idiot!
Bana aptal deme!
Don't call me a jerk.
Bana aptal deme.
Tell me when you will call me.
Bana beni ne zaman arayacağını söyle.
Can you call a taxi for me?
Bana bir taksi çağırabilir misiniz?
Can you call me a taxi?
Bana bir taksi çağırabilir misiniz?
I need someone to call me a cab.
Bana bir taksi çağıracak birine ihtiyacım var.
You can call me Bob.
Bana Bob diyebilirsin.
You can just call me Taro.
Bana sadece Taro diyebilirsin.
I've told you not to call me Tom.
Bana Tom dememeni söyledim.
I told you not to call me Tom, didn't I?
Bana Tom dememeni sana söyledim, değil mi?
Haven't I told you not to call me Tom?
Bana Tom dememeni sana söylemedim mi?
I'd like you to call me Tom.
Bana Tom demeni istiyorum.
You can call me Tom.
Bana Tom diyebilirsin.
She suggested to me that I call off the meeting.
Bana toplantıyı iptal etmemi önerdi.