Man consists of soul and body.
İnsan ruh ve bedenden oluşur.
The student body is opposed to the new rules.
Öğrenci birliği yeni kurallara karşı çıkıyor.
The head is a part of the human body.
Baş, insan bedeninin bir parçasıdır.
A dachshund is a dog from Germany with a very long body and short legs.
Bir dachshund uzun gövdesi ve kısa bacakları olan bir Alman köpeğidir.
A man's body dies, but his soul is immortal.
Bir insanın vücudu ölür, ama ruhu ölümsüzdür.
A model must have an attractive body.
Bir model çekici bir vücuda sahip olmalıdır.
I need some body lotion.
Biraz vücut losyonuna ihtiyacım var.
There are full body scanners at this airport.
Bu havaalanında tam vücut tarayıcıları vardır.
It's your body, take care of it!
Bu senin vücudun, ona dikkat et!
This is the room where the body was found.
Bu, cesedin bulunduğu oda.
It was the gamekeeper who found the body.
Cesedi bulan bekçiydi.
His body was never found.
Cesedi hiç bulunmadı.
Because of a serious disease, he can't move his body as most people can.
Ciddi bir hastalıktan dolayı, o birçok insanın yapabildiği gibi vücudunu hareket ettiremiyor.
The skin is the largest organ of the body.
Deri, vücudun en büyük organıdır.
The knee is the body's largest joint.
Diz vücudun en büyük eklemidir.
Nature endowed her with both a sound mind and a sound body.
Doğa ona hem sağlıklı bir akıl hem de sağlıklı bir vücut bahşetti.
Exercise makes your body strong.
Egzersiz vücudunu kuvvetli yapar.
If you eat three meals a day, your body will find the energy it needs.
Günde üç öğün yemek yersen, vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlayacak.
Full body scanners were installed at the airport.
Havaalanına tam beden tarayıcıları kuruldu.
My wet clothes clung to my body.
Islak elbiselerim vücuduma yapıştı.
A room without books is like a body without a soul.
Kitapsız bir oda, ruhsuz bir beden gibidir.
When their leader died, they placed his body in a large tomb.
Liderleri öldüğünde, onun vücudunu büyük bir mezara yerleştirdiler.
He has a perfect body.
Mükemmel bir vücudu var.
He has a body to die for.
Muhteşem bir vücudu var.
My normal body temperature is around 37 degrees.
Normal vücut sıcaklığım 37 derece civarında.
He has a strong body.
O güçlü bir gövdeye sahip.
She has a body to die for.
O mükemmel bir vücuda sahip.
He has a perfect body.
O mükemmel bir vücuda sahip.
She was scared at the sight of the dead body.
O, ölü bedeni görünce korktu.
They did a DNA comparison to see if the body was Tom's.
Onlar cesedin Tom'a ait olup olmadığını anlamak için bir DNA karşılaştırması yaptılar.
All of his friends were body pillows, and all of hers were dolls; so they bonded over their fondness for animating the inanimate. However, because they were not inanimate objects but people with complex emotions, their relationship was sometimes strained.
Onun arkadaşlarının hepsi vücut yastığıydılar,ve onunkilerinin hepsi oyuncak bebektiler;böylece bir ölüyü canlandırmaya olan düşkünlüklerine yapıştılar.Fakat onların cansız nesne olmamalarından fakat kompleks duyguları olan insanlardan dolayı onların ilişkileri bazen gergindi.
Her whole body hurt.
Onun bütün vücudu ağrıyor.
A prayer was said over his body.
Onun bedenine dua edildi.
I called the police as soon as I saw his dead body on the floor.
Onun cesedini yerde görür görmez polisi aradım.
Her voluptuous body attracted me.
Onun seksi vücudu beni cezbetti.
His body was covered with brown fur.
Onun vücudu kahverengi kürkle kaplıydı.
Her body is perfect.
Onun vücudu kusursuzdur.
The police found a body washed up on the beach near here.
Polis buranın yakınlarında sahile vurmuş bir ceset buldu.
The police covered the body with a sheet.
Polis, cesedi gazeteyle örttü.
The policemen carried away the body.
Polisler ceseti taşıdı.
The police thought the victim was Tom, but they were unable to identify the body.
Polisler kurbanın Tom olduğunu düşündü fakat cesedi tanıyamadılar.
The police found a dead body in an abandoned car near the park.
Polisler park yakınında terkedilmiş bir arabada bir ceset buldu.
The police took pictures of the cigarette burns on Tom's body.
Polisler Tom'un vücudunda yanan sigaranın resimlerini çekti.
A sound mind dwells in a sound body.
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
A sound mind in a sound body.
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
The sound was annoying but harmless to the human body.
Ses rahatsız edici ama insan vücudu için zararsızdı.
The sciatic nerve is the longest nerve in the human body.
Siyatik sinir insan vücudundaki en uzun sinirdir.
Sports make us healthy in mind as well as in body.
Spor hem zihni hem bedeni sağlıklı yapar.
I never for a moment imagined that I'd be singled out for a full body search.
Tam bir vücut araştırması için seçileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
Tom made the comment so offhandedly that at first it seemed unimportant, but then I saw the tension in his face and his body language and it quickly became clear that it really meant the world to him.
Tom öyle düşüncesizce yorum yaptı ki başlangıçta önemsiz gibi görünüyordu fakat sonra onun yüzündeki ve beden dilindeki gerilimi gördüm ve bunun onun için gerçekten dünya kadar önemli olduğu çabucak ortaya çıktı.
Tom was the one who discovered the body.
Tom cesedi keşfeden kişiydi.
Tom left fingerprints on the doorknob of the room where the body was found.
Tom cesedin bulunduğu odanın kapı kolunda parmak izleri bıraktı.
Tom said he knew where the body was buried.
Tom cesetin nereye gömüldüğünü bildiğini söyledi.
Tom couldn't bear to look at Mary's dead body.
Tom Mary'nin cesedine bakmaya dayanamadı.
Tom found a dead body on the beach.
Tom sahilde bir ceset buldu.
Tom lost four pounds in body fat.
Tom vücut yağlarından dört paunt verdi.
"We need to get rid of the body," said Tom.
Tom, "cesetten kurtulmalıyız" dedi.
Tom's body was never found.
Tom'un vücudu hiç bulunmadı.
Tom's body seems to be accepting the transplant.
Tom'un vücudu nakli kabul edecek gibi görünüyor.
Tom's body had been stabbed over thirty times.
Tom'un vücudu otuz kereden fazla bıçaklanmıştı.
The application allows you to quickly calculate the ratio of body mass index - BMI.
Uygulama, vücut kütle indeks oranını hızlı bir şekilde hesaplamanı sağlıyor.
When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.
Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.
My body is not as flexible as it used to be.
Vücudum eskiden olduğu kadar esnek değil.
I hate my body.
Vücudumdan nefret ediyorum.
My body aches all over.
Vücudumun her tarafı ağrıyor.
I have aches and pains all over my body.
Vücudumun her tarafında ağrılarım ve sızılarım var.
My body itches all over.
Vücudumun her yeri kaşınıyor.
He's ashamed of his body.
Vücudundan utan duyuyor.
I like your body.
Vücudunu severim.
He has red spots all over his body.
Vücudunun her tarafında kırmızı benekler var.
There are many bones in your body.
Vücudunuzda birçok kemik bulunur.
Are you happy with your body?
Vücudunuzdan memnun musunuz?
Do you feel pain in any other part of your body?
Vücudunuzun başka herhangi bir yerinde ağrı hissediyor musunuz?
Body temperature rising, pulse rising ... he's in a state of oxygen deficiency.
Vücut ısısı yükseliyor, nabız yükseliyor... Onun oksijen eksikliği durumu var.
The body converts extra calories into fat.
Vücut ekstra kaloriyi yağa dönüştürür.
Books are to the mind what food is to the body.
Vücut için gıda neyse; zihin için de kitap odur.
I need body lotion.
Vücut losyonuna ihtiyacım var.
Have you ever washed your face with body soap?
Vücut sabunu ile hiç yüzünü yıkadın mı?
Body and spirit are twins: God only knows which is which.
Vücut ve ruh ikizdir: Sadece Tanrı hangisinin hangisi olduğunu bilir.
The snake constricted its body around its prey and killed it.
Yılan, avının vücudunu sıkıştırdı ve onu öldürdü.
Swimming is good exercise for the whole body.
Yüzmek, tüm vücut için iyi bir egzersizdir.
Gravity stresses the human body.
Yerçekimi insan vücuduna baskı yapıyor.
The poison spread through his whole body.
Zehir bütün vücuduna yayıldı.
"Was there a dead body in the room?" "No, there was no body there."
2. Sew together the shoulder of the garment body.
A body of researchers funded by Frito-Lay are attempting to compile a list of bite-size snack foods through which the body and blood of Christ can transubstantiate.
A bodyguard is a person whose job it is to guard the body, and therefore the life, of another person.
A decapitated body was on the coroner's table.
A home without love is not a home any more than a body without a soul is a man.
A house without love is no more a home than a body without a soul is a man.
A human body consists of a countless number of cells.
A sane mind is in a sound body.
A sharp pain shot through Tom's body and he slumped to the ground.
