The two boys began to blame each other.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
Tom had only himself to blame for the failure.
Başarısızlık için Tom sadece kendisini suçladı.
I can't blame Tom for not waiting.
Beklemediği için Tom'u suçlayamam.
You can't blame me.
Beni suçlayamazsın.
Bill took the blame for the loss.
Bill kayıp için suçlamayı kabul etti.
Somebody has to take the blame.
Birisi suçu üstlenmeli.
Don't blame them for what happened back in Boston.
Boston'da tekrar olanlar için onları suçlama.
I am to blame for this mistake.
Bu hata için ben suçlanacağım.
Concerning this matter, I'm the one to blame.
Bu konuyla ilgili, suçlanması gereken kişi benim.
I don't blame him for that.
Bunu için onu suçlamıyorum.
You can't blame this on me.
Bunun için beni suçlayamazsın.
You can't blame me for that.
Bunun için beni suçlayamazsın.
You can't blame this on us.
Bunun için bizi suçlayamazsın.
You can't blame yourself for that.
Bunun için kendini suçlayamazsın.
I don't blame her for this.
Bunun için onu suçlamıyorum.
I don't blame her for that.
Bunun için onu suçlamıyorum.
I don't blame you for this.
Bunun için seni suçlamam.
I don't blame Tom for that.
Bunun için Tom'u suçlamıyorum.
I can't blame Tom for that.
Bunun için Tom'u suçlayamam.
Concerning this, I'm the one to blame.
Bununla ilgili, ben suçlanacak tek kişiyim.
You shouldn't blame him for being late.
Geç kaldığı için onu suçlamamalısın.
I don't blame you for putting off our trip.
Gezimizi ertelediğin için seni suçlamıyorum.
You can't blame Tom for wanting to leave.
Gitmek istediği için Tom'u suçlayamazsın.
Who is to blame for the failure?
Hata için kim suçlanacak?
He is to blame for the failure.
Hata için o suçlanacak.
Don't blame him for the error.
Hata için onu suçlamayın.
You are to blame for the failure.
Hata için sen suçlanacaksın.
No, I don't think that I am to blame.
Hayır, kabahatin bende olduğunu düşünmüyorum.
I can't blame you for dreaming.
Hayal kurduğun için seni suçlayamam.
They blame Tom for everything.
Her şey için Tom'u suçluyorlar.
You always try to blame somebody else.
Her zaman başka birini suçlamaya çalışıyorsun.
Jessica took all the blame on herself.
Jessica bütün suçu üstüne aldı.
I can't blame you for being angry.
Kızgın olduğun için seni suçlayamam.
Don't blame the mistake on her.
Kabahati ona atma.
I as well as my brother am to blame.
Kardeşim kadar ben de suçluyum.
You can't blame him for the accident.
Kaza için onu suçlayamazsın.
You are to blame for the accident.
Kaza için sen suçlanacaksın.
I don't blame you for the accident; it was not your fault.
Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
Who is to blame for the accident?
Kazadan kim sorumlu tutulacak?
It is he who is to blame for the accident.
Kazadan sorumlu olan odur.
You are not to blame for the accident.
Kazadan sorumlu tutulmayacaksın.
You have no one but yourself to blame.
Kendinden başka suçlayacak kimsen yok.
Don't blame yourself.
Kendini suçlama.
Don't blame yourself.
Kendini suçlama.
You can't blame yourself.
Kendini suçlayamazsın.
Nobody is to blame for the accident.
Kimse kaza için sorumlu değil.
Nobody was to blame for the accident.
Kimse kaza için suçlanmadı.
I blame him for our failure in the negotiations.
Müzakerelerdeki başarısızlığımız için onu suçluyorum.
You can't blame Tom for wanting to spend time with Mary.
Mary ile zaman geçirmek istediği için Tom'u suçlayamazsın.
I can't blame Tom for something that was Mary's fault.
Mary'nin hatası olan bir şey için Tom'u suçlayamam.
Don't blame Tom for what Mary did.
Mary'nin söylediği için Tom'u suçlama.
I am to blame for it.
O benim hatam.
She is not to blame.
O suçlu değil.
He or I am to blame.
O ya da ben suçlanacağım.
He is to blame for the accident.
O, kazadan sorumlu tutuluyor.
I am to blame for my son's failure.
Oğlumun hatası için ben suçluyum.
Why do you blame me for what happened?
Olanlar için niçin beni suçluyorsun?
I don't blame you for hitting him.
Ona vurduğun için seni suçlamıyorum.
I don't blame them.
Onları suçlamıyorum.
I wouldn't blame them.
Onları suçlamazdım.
I can't blame them.
Onları suçlayamam.
We can't blame them.
Onları suçlayamayız.
You can't blame them.
Onları suçlayamazsın.
I don't blame him.
Onu suçlamıyorum.
Don't blame it on her.
Onu suçlamayın.
I can't blame him.
Onu suçlayamam.
You can't blame him.
Onu suçlayamazsın.
I don't blame you for doing that.
Onu yaptığın için seni suçlamıyorum.
Don't blame the guide.
Rehberi suçlamayın.
I can't blame you for breaking your promise.
Sözünden döndüğün için seni suçlayamam.
Not only you but I also was to blame.
Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
Not only you but also I am to blame.
Sadece siz değil aynı zamanda ben de suçlanmalıyım.
You are to blame.
Sen suçlanacaksın.
You are not to blame, nor is he.
Sen suçlanmayacaksın, nede o.
I don't blame you.
Seni suçlamıyorum.
I wouldn't blame you.
Seni suçlamazdım.
I can't blame you.
Seni suçlayamam.
I can't blame you. It was my fault.
Seni suçlayamam. Benim hatamdı.
Don't blame me for your mistakes.
Senin hataların için beni suçlama.
I as well as you am to blame.
Senin kadar ben de suçlanacağım.
I think that you are to blame.
Senin suçlanacağını sanıyorum.
You can't blame Tom for getting angry.
Sinirlendiği için Tom'u suçlayamazsın.
Do you think I'm to blame?
Suçlanacağımı düşünüyor musun?
It is he who is to blame.
Suçlanacak kişi odur.
It is you who is to blame.
Suçlanacak olan sensin.
She consented to take the blame.
Suçu üstlenmeye razı oldu.
They put the blame on me.
Suçu bana yüklediler.
Don't blame it on Tom.
Suçu Tom'a atma.
Don't try to blame this all on me.
Tüm suçu bana yüklemeye çalışma.
Tom doesn't blame Mary for being mad.
Tom çıldırdığı için Mary'yi suçlamıyor.
Tom has only himself to blame.
Tom ancak kendini suçlayabilir.
Tom told me that he couldn't blame me for breaking my promise.
Tom bana sözümü tutmadığım için beni suçlayamadığını söyledi.
