I've believed in Kylie Minogue since June 12, 1998.
12 Haziran 1998'den beri Kylie Minogue'a inanırım.
But he believed he had good reasons.
Ama o iyi nedenleri olduğuna inanıyordu.
The lawyer believed in his client's innocence.
Avukat, müvekkilinin masum olduğuna inanıyordu.
I believed every word he said.
Ben onun söylediği her söze inandım.
When I was a child, I believed in Santa Claus.
Bir çocukken, Noel Baba'ya inanırdım.
People once believed the world was flat.
Bir zamanlar insanlar dünyanın düz olduğuna inanırdı.
He, like most Incas, believed this story.
Birçok İnkalar gibi, bu hikayeye inanırdı.
It is believed that ghosts exist in this forest.
Bu ormanda hayalet varmış.
Not everyone believed this plan was a good one.
Bu planın iyi bir plan olduğuna herkes inanmadı.
It's what Tom believed.
Bu Tom'un inandığı.
I never believed it.
Buna asla inanmadım.
Columbus believed that the Earth was round.
Columbus dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu.
They believed that the earth was flat.
Dünyanın düz olduğuna inanıyorlardı.
She did what she believed was right.
Doğru olduğuna inandığı şeyi yaptı.
The situation is worse than we believed.
Durum sandığımızdan daha kötü.
It is generally believed that money brings happiness.
Genellikle paranın mutluluk getirdiğine inanılır.
Lots of superstitions are still believed in.
Hâlâ birçok batıl inanca inanılıyor.
No one believed him.
Hiç kimse ona inanmadı.
No one believed his story.
Hiç kimse onun hikayesine inanmadı.
I have never believed in wars.
Hiçbir zaman savaşlara inanmadım.
He believed in the supreme power of the law.
Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
Jefferson believed firmly in the value of education.
Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
Jefferson believed the nation was in good hands.
Jefferson milletin emin ellerde olduğuna inanıyordu.
We believed that Jim had made a mistake.
Jim'in bir hata yaptığını düşünüyorduk.
The villagers believed in a life after death.
Köylüler ölümden sonraki bir hayata inanıyorlar.
No one believed me.
Kimse bana inanmadı.
Nobody believed Tom.
Kimse Tom'a inanmadı.
They believed the jewel would bring disaster.
Mücevherin felaket getireceğine inanıyorlardı.
Almost no one believed her.
Neredeyse kimse ona inanmıyordu.
Almost no one believed him.
Neredeyse kimse ona inanmadı.
She told him that she believed in astrology.
O ona astrolojiye inandığını söyledi.
He believed that the earth was round.
O, Dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu.
He believed in the truth.
O, gerçeğe inanıyordu.
She believed him when he said he loved her.
O, onu sevdiğini söylediğinde ona inandı.
He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
I never believed that.
Ona asla inanmadım.
I trusted her and I believed her.
Ona güvendim ve ona inandım.
I trusted him and I believed him.
Ona güvendim ve ona inandım.
They believed they were in the majority.
Onlar çoğunlukta olduğuna inanıyordu.
They believed there was a plot.
Onlar bir komplo olduğuna inanıyordu.
They believed it necessary to have great contests every four years.
Onlar her dört yılda bir büyük yarışmaların olması gerektiğine inanıyorlardı.
They believed he was honest.
Onlar onun dürüst olduğuna inanıyordu.
They believed Tom.
Onlar Tom'a inandılar.
They believed Tom.
Onlar Tom'a inandılar.
He believed they were destroying it.
Onu yok ettiklerine inanıyordu.
They believed it might lead to trouble.
Onun sıkıntıya sebep olabileceğine inanıyorlardı.
He is believed to have passed the examination.
Onun sınavı geçtiğine inanılmaktadır.
They believed it violated the laws of God.
Onun, Allah'ın yasalarını ihlal ettiğine inanıyorlardı.
I believed that he would keep his promise.
Onun, sözünü tutacağına inandım.
Nobody believed what I said.
Söylediğime kimse inanmadı.
He believed in getting up early in the morning.
Sabah erken kalkmaya inanıyordu.
I think Tom believed me.
Sanırım Tom bana inandı.
Scott believed it would be a long war.
Scott, onun uzun bir savaş olacağına inanıyordu.
Tom believed he could actually predict the future.
Tom aslında geleceği tahmin edebileceğine inanıyordu.
Tom believed me.
Tom bana inandı.
Tom did what he believed was right.
Tom doğru olduğuna inandığı şeyi yaptı.
Tom apparently believed what Mary said.
Tom görünüşe göre Mary'nin söylediğine inandı.
Tom actually believed he could predict the future.
Tom gerçekten geleceği tahmin edebileceğine inanıyordu.
Tom believed everything was going to be OK.
Tom her şeyin iyi olacağına inanıyordu.
Tom died fighting for what he believed in.
Tom inandığı şeyler için savaşırken öldü.
Tom believed that what Mary told him was true.
Tom Mary'nin kendisine söylediğinin doğru olduğuna inanıyordu.
Tom believed that Mary was innocent.
Tom Mary'nin masum olduğuna inanıyordu.
Tom believed Mary.
Tom Mary'ye inandı.
Tom told Mary that he believed what John said.
Tom Mary'ye John'un söylediğine inandığını söyledi.
Tom believed that the people in that small village were cannibals.
Tom o küçük köydeki insanların yamyam olduklarına inanıyor.
I believed Tom.
Tom'a inandım.
I believed what Tom told me.
Tom'un bana söylediğine inandım.
Tom didn't have the courage to come right out and say what he believed.
Tom'un dışarıya gelmeye ve neye inandığını söylemeye cesareti yoktu.
I actually believed Tom wasn't lying.
Tom'un yalan söylemediğine gerçekten inanıyordum.
"No one will ever believe that." "Well, Tom believed it."
"No one will ever believe that." "Well, Tom believed me."
A liar will not be believed, even when he speaks the truth.
A monster was believed to live in the cave.
All his friends believed him happy.
Almost all the people believed the rumor.
Almost all the students believed the rumor.
American generals believed they could win an easy victory.
An earth-like planet, which is believed to have conditions which would support life as we know it, has been discovered 500 light years from earth.
Because she believed in God, she had nothing to worry about.
Before the 15th century it was generally believed that the Earth was at the centre of the universe.
Ben was believed to be a criminal.
But nobody believed her.
But nobody believed him.
But nobody believed me.
But whoever does not believe stands condemned already because he has not believed in the name of God's only son.
Christ is believed to have worked many miracles.
Contrary to what many people think, during the Middle Ages most people believed that the world was spherical, not flat.
Do you think Tom believed what you said?
Do you think Tom believed what you told him?
Do you think Tom believed your story?
Don't tell me you really believed what Tom said.
Douglas said he believed the decision was correct.
Dr. Zamenhof believed that a language belongs to the people who speak it which is why he never copyrighted Esperanto.