Two high school boys beat Tom black and blue.
İki lise öğrecisi Tom'u döğüp çürükler içerisinde bıraktılar.
Even a good computer cannot beat you at chess.
İyi bir bilgisayar bile seni satrançta yenemez.
I'll bet that I can beat you to the tree.
Ağaca kadar seni geçebileceğime bahse girerim.
Give me your money or else I'll beat you up.
Bana paranı ver yoksa seni döverim.
I beat him at golf.
Ben onu golfte yendim.
He'll never beat me.
Beni asla yenemeyecek.
You will never beat me, you hear me? Never!
Beni asla yenemeyeceksin, beni duydun mu? Asla!
You can't beat me.
Beni dövemezsin.
My heart began to beat fast.
Benim kalbim hızlı çarpmaya başladı.
Someday I'll beat you.
Bir gün seni döverim.
We beat the man up.
Biz adamı dövdük.
Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
The Giants beat the Lions yesterday.
Dün Giant'lar Lion'ları yendi.
Beat it.
Defol.
Beat it, kids!
Defolun, çocuklar!
He marches to the beat of a different drummer.
Farklı bir trompetçinin ritmine göre yürür.
Our soccer team beat all the other teams in the town.
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
Go and beat up that bully.
Git ve o kabadayıyı döv.
Let's beat Japan!
Haydi Japonya'yı yenelim!
Ken beat me at chess.
Ken beni satrançta yendi.
Please beat the rug, first.
Lütfen ilk önce halıyı temizle.
Don't beat around the bush.
Lafı ağzında geveleme.
The musician beat his drums loudly.
Müzisyen davulunu yüksek sesle çaldı.
Nagano beat Salt Lake City by 46 votes to 42.
Nagano 42 'ye karşı 46 oyla Salt Lake City'yi yendi.
Nagano beat Tokyo 2 to 3.
Nagano, Tokyo'yu 3-2 yendi.
She beat him to death with a golf club.
O bir golf sopası ile onu öldüresiye dövdü.
He beat the dog with a stick.
O, bir sopayla köpeği dövdü.
She beat the enemy.
O, düşmanı yeniyor.
She felt her heart beat quickly.
O, kalbinin hızlı çarptığını hissetti.
She beat him to death.
O, onu öldüresiye dövdü.
Our school beat Keio at baseball.
Okulumuz beyzbolda Keio'yu yendi.
They beat the door in.
Onlar kapıya vurdu.
They beat them.
Onlar onları dövdü.
He beat them.
Onları yendi.
We beat them.
Onları yendik.
We didn't beat them.
Onları yenmedik.
In order to beat them, we practice very hard.
Onları yenmek için, çok sıkı antrenman yaparız.
We can beat her!
Onu yenebiliriz.
I think it's impossible for us to beat him.
Onu yenmemizin imkansız olduğunu düşünüyorum.
The police think that Tom beat Mary to death.
Polis Tom'un Mary'yi öldüresiye dövdüğünü düşünüyor.
I think I can beat you.
Sanırım seni yenebilirim.
I beat him at chess.
Satrançta onu yendim.
I'll beat you up!
Seni döverim!
I beat you.
Seni yendim.
I finally beat Tom at chess.
Sonunda Tom'u satrançta yendim.
I finally beat Tom.
Sonunda Tom'u yendim.
I beat him completely in the debate.
Tartışmada onu tamamen yendim.
Tom beat me.
Tom beni yendi.
You can't beat me, Tom. I've been playing tennis since I was a kid.
Tom beni yenemezsin.Küçükten beri tenis oynarım.
Tom beat Mary at checkers.
Tom damada Mary'yi yendi.
Tom beat the drum at a slow tempo.
Tom davulu yavaş bir tempoda çaldı.
Tom beat me up.
Tom ifademi aldı.
Tom bet Mary that he could beat her at arm wrestling.
Tom Mary ile onu kol güreşinde yenebileceğine dair iddiaya girdi.
Tom thought Mary could beat John.
Tom Mary'nin John'u yenebileceğini düşündü.
Tom thought Mary could probably beat him in a swimming race.
Tom Mary'nin yüzme yarışında muhtemelen onu yenebileceğini düşündü.
Tom beat Mary to death with a baseball bat.
Tom Mary'yi bir beyzbol sopasıyla öldüresiye döğdü.
Tom beat Mary up.
Tom Mary'yi dövdü.
Tom beat Mary unconscious.
Tom Mary'yi kendinden geçene kadar dövdü.
Tom beat Mary in tennis.
Tom Mary'yi teniste yendi.
Tom beat Mary to within an inch of her life.
Tom onun hayatının her anında Mary'yi dövdü.
Tom said that he doesn't want to hurt you, but if you come around here again, he'll beat you up.
Tom seni incitmek istemediğini fakat buraya tekrar gelirsen, seni döveceğini söyledi.
Tom got beat.
Tom yenildi.
I hope we beat Tom.
Tom'u yeneceğimizi umuyorum.
I can't beat Tom.
Tom'u yenemem.
Tom's heart suddenly began to beat faster.
Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
The English team beat the Brazilian team in the international football tournament.
Uluslararası futbol turnuvasında İngiliz takımı Brezilya takımını yendi.
The English team beat the Brazilian team in the international soccer tournament.
Uluslararası futbol turnuvasında İngiliz takımı, Brezilya takımını yendi.
Artificial intelligence cannot beat natural stupidity.
Yapay zeka, doğal aptallığı yenemez.
Beat the egg before putting it in the soup.
Yemeğe koymadan önce yumurtayı çırp.
I won't be easy to beat.
Yenmek kolay olmayacak.
Beat the egg whites until stiff.
Yumurta beyazlarını katılaşana kadar çırpın.
Beat the eggs.
Yumurtaları çırpın.
"... in other words, sex!?" "Geez, you don't beat around the bush!"
"Father, I know what you did in Gamelon." "What?" "Stop acting like you don't know, you dumbshit!" "I, uh..." "You better talk fast or I'll beat you up!" "Screw you!"
"Popov is a traitor?" "Yes. We're to beat the shit outta him!" "How?" "Hell knows."
A group of skinheads beat Tom to death.
A stranger beat urgently at the front door.
Add the sugar and eggs, and beat well.
Add the sugar and vanilla to the cream and beat vigorously until the cream thickens.
And they shall beat their swords into plowshares, and their spears into pruninghooks: nation shall not lift up sword against nation, neither shall they learn war any more.
Artificial intelligence cannot beat natural foolishness.
As far as English is concerned, nobody can beat me.
As much as I tried, I never managed to beat the final boss.
Beat a person at chess.
Beat egg whites in a bowl until they are foamy and have a thick, ribbony texture, 2 to 3 minutes.
Beat him with the broom!
Beat me up!
Beat the eggs with a whisk.
Beat the Giants!
Can you beat that?
Come on, I will beat you.
Deep Blue beat chess grandmaster Gary Kasparov in 1997.
Despite everything I think it's possible and necessary to beat them.
