The 2014 Sochi Winter Olympics official mascots are The Polar Bear, The Hare, The Leopard and two aliens called The Snowflake and The Ray of Light.
2014 Sochi Kış Olimpiyatları resmi maskotları The Polar Bear, The Hare, The Leopard ve The Snow Flake ve The Ray of Light denilen iki uzaylı.
I cannot bear the pain any more.
Acıya daha fazla katlanamam.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
I can't bear that fellow.
Şu adama tahammül edemiyorum.
Kill that bear with a rifle.
Şu ayıyı tüfekle öldür.
The hunter followed the bear's tracks.
Avcı ayının izlerini takip etti.
The hunter shot a bear.
Avcı bir ayıya ateş etti.
The bear began tearing at the tent.
Ayı çadırı yırtmaya başladı.
The bear ran after me.
Ayı beni kovaladı.
The old man was fast asleep when the bear came.
Ayı geldiğinde yaşlı adam derin uykudaydı.
The bear is quite tame and doesn't bite.
Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
Don't sell the bear's fur before hunting it.
Ayının kürkünü onu avlamadan önce satma.
She froze at the sight of the bear.
Ayıyı gördüğünde dondu.
I cannot bear such an insult.
Böyle bir hakarete tahammül edemem.
How can you bear such a humiliation?
Böyle bir küçük düşürmeye nasıl katlanabilirsin?
This is how he killed the big bear.
Büyük ayıyı bu şekilde öldürdü.
Bear with me.
Bana katlan.
When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
I'm as hungry as a bear.
Ben ayı kadar açım.
I can't bear it.
Ben buna katlanamam.
I can't bear the thought of her with another man.
Ben onun başka bir adamla birlikte olma düşüncesine dayanamam.
Benjamin shot a bear with a rifle.
Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
A bear can climb a tree.
Bir ayı ağaca tırmanabilir.
A bear will not touch a dead body.
Bir ayı bir cesede dokunmaz.
A bear will not touch a corpse.
Bir ayı cesede dokunmaz.
How long does a bear sleep?
Bir ayı ne kadar süre uyur?
What should I do if I'm attacked by a grizzly bear?
Bir bozayı tarafından saldırıya uğrarsam ne yapmalıyım?
I can't bear this pain.
Bu acıya dayanamam.
This thing is not a bear. It is the corpse of a bear.
Bu şey bir ayı değil. O ölü bir ayı.
Will the ice bear our weight?
Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
The ice on the lake couldn't bear his weight.
Göldeki buz onun ağırlığına dayanamadı.
I can't bear the noise any longer.
Gürültüye artık katlanamıyorum.
The facts bear out this hypothesis.
Gerçekler bu hipotezi doğrulamaktadır.
John can't bear the noise.
John gürültüye tahammül edemez.
I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale.
Ken'in dükkanındaki kocaman içi doldurulmuş ayıyı almak istedim ama satılık değildi.
Please bear this fact in mind.
Lütfen bu gerçeği aklında tut.
Please bear in mind what I said.
Lütfen söylediğimi aklında tut.
What! You've eaten my chocolate bear?
Ne! Sen benim çikolata ayımı yedim mi?
What?! You ate my chocolate bear?!
Ne?! Sen benim çikolata ayımı mı yedin?!
She called her bear Ted.
Ona ayısını Ted olarak çağırdı.
I couldn't bear to look at her.
Ona bakmaya dayanamadım.
I can't bear it any longer.
Ona daha fazla katlanamam.
I bear him no malice.
Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.
They caught a bear alive.
Onlar bir ayıyı canlı yakaladılar.
I must bear that in mind.
Onu aklımda tutmalıyım.
I can't bear the sight of him.
Onu görmeye tahammül edemiyorum.
He couldn't bear the thought of leaving her.
Onu terk etme düşüncesine dayanamadı.
I can't bear to see him cry like that.
Onun öyle ağlamasını görmeye dayanamam.
I can't bear to see her cry.
Onun ağlamasını görmeye tahammül edemem.
I can't bear to work with him.
Onunla çalışmaya dayanamam.
He couldn't bear the heat.
Sıcağı kaldıramadı.
The trainee could hardly bear the burden of the task.
Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.
I bear in mind that misfortunes never come singly.
Talihsizliklerin asla tek başına gelmediklerini unutmuyorum.
I can't bear living alone.
Tek yaşamaya katlanamam.
Tom couldn't bear the pain any more so he shot himself.
Tom acıya daha fazla dayanamadı bu yüzden kendini vurdu.
When Tom couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital.
Tom artık ağrıya tahammül edemediği zaman, hastaneye gitti.
Tom always sleeps hugging his teddy bear.
Tom her zaman oyuncak ayısına sarılarak uyur.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
Tom couldn't bear to look at Mary's dead body.
Tom Mary'nin cesedine bakmaya dayanamadı.
Tom can't bear the thought of Mary going out with John.
Tom Mary'nin John'la çıkması fikrine katlanamaz.
Tom can't bear even the sight of Mary.
Tom Mary'yi görmeye bile dayanamaz.
Tom can't bear to see Mary so unhappy.
Tom Mary'yi o kadar mutsuz görmeye dayanamıyor.
Tom almost always falls to sleep at night hugging his teddy bear.
Tom neredeyse her gece oyuncak ayısına sarılarak uyuyakalır.
The old bear is fast asleep.
Yaşlı ayı derin uykuda.
The only thing we could do was to bear with it.
Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
"Do not kill me, kind Tsarevitch," said the bear.
"I am not going into the forest after bear cubs," said the elder brother.
"I can't bear to be doing nothing!" you often hear people say.
"I can't believe that they sleep together!" "Why not? It's perfectly normal to take a teddy bear to bed with you."
"If this lasts much longer," she said, "I shall not be able to bear it." But it did last, and she had to bear it, without being able to help herself.
'We have driven fast!' said she, 'but no one likes to be frozen; creep under my bear-skin,' and she seated him in the sledge by her side, and spread her cloak around him.
A bear is a friendly beast in comparison with a tiger.
A bear wrote the story.
A good tree can't bear bad fruits.
A hungry bear will eat even insects.
A polar bear is a rectangular bear after a coordinate transform.
After examining the bear at leisure, I made a rush on him.
Appointing Cuddles the Bear to the position of Secretary of Defense was one of the defining mistakes of Dolly's brief career as president of the People's Democratic Republic of Tea Time.
As long as a bear is relatively inactive, and is not exposed to wind, it does not burn excessive energy in cold weather.
At the sudden appearance of a bear, the kids made believe they were dead.
Bad friends bear bad fruit.
Beams bear the weight of the roof.
Bear down in one's studies.
Bear his advice in mind.
Bear in mind that Father is not as strong as he used to be.
Bear in mind that half one's life is lived after forty.
Bear in mind that that school is an integrated junior high and high school.
Bear in mind that we must guard against overeating.
Bear in mind that you are dust.
Bear in mind that you're a guest here and should behave accordingly.
Bear in mind what he said.
Bear in the grave.
Bear south until you reach the river.
