"Is it an illegal taxi?" I ask him.
"O bir korsan taksi midir?"Ona sorarım.
When I ask people what they regret most about high school, they nearly all say the same thing: that they wasted so much time.
İnsanlara "Lise yıllarında en çok pişman olduğunuz şey nedir?" diye sorduğumda, hemen hemen hepsi aynı şeyi söylerler: Zamanımızın çoğunu boşa harcadık.
If there is anything you want, don't hesitate to ask me.
İstediğin bir şey olursa benden istemeye çekinme.
I'll ask around and let you know if I find anything out.
Çevredekilere soracağım ve bir şey bulup bulmadığımı sana bildireceğim.
I'll ask around and let you know what I find out.
Çevredekilere soracağım ve ne bulduğumu sana bildireceğim.
I'll ask around.
Çevredekilere soracağım.
Children often ask me for money.
Çocuklar çoğunlukla benden para isterler.
Children are very curious and ask many questions.
Çocuklar çok meraklıdır ve çok soru sorarlar.
My children often ask me for money.
Çocuklarım benden sık sık para isterler.
I am very sorry that I have to ask you to change the meeting date to March 6 due to personal reasons.
Çok üzgünüm. Toplantı tarihini kişisel nedenlerle 6 Mart olarak değiştirmenizi rica etmek zorundayım..
You do ask a lot of questions.
Çok soru soruyorsun.
Frankly, I didn't have the confidence to ask Mary to have lunch with me.
Açıkçası, Mary'ye benimle yemek yemesi için rica etmeye güvenim yoktu.
The pupil held up his hand to ask a question.
Öğrenci bir soru sormak için elini kaldırdı.
Let's ask the teacher.
Öğretmene soralım.
Don't hesitate to ask your teacher a question.
Öğretmenine soru sormaya çekinme.
You ought to ask for your teacher's permission.
Öğretmeninin iznini istemelisin.
The people of the island ask for help from us.
Ada halkı bizden yardım istedi.
Might I ask your name?
Adınızı sorabilir miyim?
Might I ask your name and address?
Adınızı ve adresinizi rica edebilir miyim?
The man raised his hand to ask a question.
Adam bir soru sormak için elini kaldırdı.
Excuse me, but do you mind if I ask your name?
Affedersiniz ama adınızı sormamın bir sakıncası var mı?
Excuse me, but may I ask you something.
Affedersiniz fakat bir,şey sorabilir miyim?
Excuse me, but do you mind if ask your name?
Affedersiniz, adınızı sormamım sakıncası var mı?
May I ask about your family?
Ailen hakkında soru sorabilir miyim?
I can't ask Tom now.
Şimdi Tom'a soru soramam.
I can't ask Tom right now.
Şimdi Tom'a soru soramam.
He used to ask me so many questions about Germany.
Almanya hakkında bana birçok soru sorardı.
I told you before that you should ask your mother first.
Önce annene sorman gerektiğini sana daha önce söyledim.
You should ask for permission first.
Önce izin istemelisin.
I have to ask Tom first.
Önce Tom'u sormalıyım.
Don't hesitate to ask questions if you don't understand.
Anlamazsan soru sormaktan çekinme.
Mom was innocent enough to ask him: "Would you like any more beer?"
Annem yeteri kadar masum bir halde "Biraz daha bira ister misin?" diye sordu.
I decided to ask for my friend's help.
Arkadaşımın yardımını istemeye karar verdim.
I decided to ask my friend for help.
Arkadaşımdan yardım istemeye karar verdim.
We won't ask anymore.
Artık sormayacağız.
Actually, I have a favor to ask of you.
Aslında, senden bir iyilik istiyorum.
I will ask him about it tomorrow, then.
Öyleyse onun hakkında ona yarın soracağım.
I might ask the same question again.
Aynı soruyu tekrar sorabilirim.
I'd never ask such a childish question.
Böyle çocukça bir soru asla sormazdım.
Don't ask such hard questions.
Böyle zor sorular sormayın.
She knew better than to ask such a stupid question.
Böylesina aptal bir soru sormaktan daha iyisini biliyordu.
I'll ask around and see if I can find any other information.
Başka bilgi bulup bulamayacağımı etraftakilere soracağım ve anlayacağım.
You'll have to ask someone else.
Başka birine sormak zorunda kalacaksın.
You should ask somebody else.
Başka birine sormalısın.
Don't ask any more questions.
Başka soru sormayın.
He is too proud to ask others any question.
Başkalarına soru sormayacak kadar çok gururludur.
Don't ask me such a hard question.
Bana böyle zor bir soru sorma.
Would you like to ask me something else?
Bana başka bir şey sormak istiyor musun?
Don't ask me anything.
Bana bir şey sorma.
May I ask you to help me with something?
Bana bir şeyde yardımcı olmanı rica edebilir miyim?
Don't hesitate to ask me any questions.
Bana herhangi bir soru sormaya çekinme.
Can I ask you to join me?
Bana katılmanı rica edebilir miyim?
Don't ask me why.
Bana nedenini sorma.
Don't ask me why.
Bana nedenini sorma.
Don't ask me that.
Bana onu sorma.
Are you going to ask me or not?
Bana soracak mısın sormayacak mısın?
If you ask me, she's a little unusual.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
If you ask me, Tom is the problem.
Bana sorarsanız, Tom sorundur.
Don't ask me. Ask Tom.
Bana sorma. Tom'a sor.
Don't ask me.
Bana sormayın.
Don't ask me again.
Bana tekrar sorma.
Miss Baker knew that the young man would have to leave very soon, so she decided to ask him to move his car a bit, so that she could park hers in the proper place for the night before going to bed.
Bayan Baker, genç adamın yakında gitmek zorunda kalacağını biliyordu,böylece yatmadan önce gece arabasını uygun bir yere parkedebilmek için, genç adama arabasını biraz hareket ettirmesi için rica etmeye karar verdi.
I wanted to ask your opinion on some things.
Bazı şeylerle ilgili görüşünüzü sormak istedim.
May I ask some questions?
Bazı sorular sorabilir miyim?
Let's ask some questions.
Bazı sorular soralım.
Maybe you should ask around and see what other people think.
Belki birilerine sormalısın ve diğer insanların ne düşündüğünü anlamalısın.
Maybe we ought to ask Tom.
Belki Tom'a sormalıyız.
Maybe we ought to ask Tom for advice.
Belki Tom'dan tavsiye istemeliyiz.
Obviously, Tom had a lot on his mind, but I had no choice but to ask him to spend some time helping us with our problems.
Belli ki, Tom'un aklında çok şey vardı fakat problemlerimizde bize yardım etmesi için biraz zaman harcamasını rica etmekten başka seçeneğim yoktu.
May I ask your name?
Ben adınızı sorabilir miyim?
I carelessly deleted your e-mail address and had to ask Russell in New Zealand for it.
Ben dikkatsizce e-posta adresini sildim ve onun için Yeni Zelandadaki Russel'den rica etmek zorunda kaldım.
I had better ask her.
Ben ona sorsam iyi olur.
I want to ask them when their wedding day is.
Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
I want to ask you something, Ms. Ionescu.
Ben size bir şey sormak istiyorum, Bayan Ionescu.
May I ask you some more questions?
Ben size birkaç soru daha sorabilir miyim?
I think you should still ask Tom.
Bence yine de Tom'a sormalısınız.
Don't ask me for money.
Benden para isteme.
May I ask you to call me back later?
Beni daha sonra tekrar aramanı rica edebilir miyim?
How many times do I have to ask you to call me by my first name?
Beni ilk adımla çağırmanı senden kaç kez istemek zorundayım?
My formidable grandmother was such a stickler for language that whenever she heard someone ask "Can Iâ¦" she would interrupt and snap back at them, "I don't know, can you? If you don't know yourself how would I know what you're capable of? If you're asking permission say 'May Iâ¦' "
Benim müthiş büyükannam dil için öylesine titizdi ki ne zaman birinin "Can I.."ile soru sorduğunu duysa onların sözünü keser ve ani reaksiyon gösterirdi, "ben bilmiyorum, sen? Neyi yapabildiğini kendin bilmiyorsan ben nasıl bilirim? Eğer izin istiyorsan 'May I...' de"
I know that it is highly unlikely that you'd ever want to go out with me, but I still need to ask at least once.
Benimle çıkmak isteyeceğinizin pek olası olmadığını biliyorum fakat hâlâ en azından bir kez sormalıyım.
Don't hesitate to ask for information.
Bilgi istemekten çekinmeyin.
I don't know. Why don't you ask Tom?
Bilmiyorum. Niçin Tom'a sormuyorsun?
I don't know. You should ask Tom.
Bilmiyorum. Tom'a sormalısın.
I'll ask around and tell you if I find out anything.
Bir şey bulup bulmayacağımı etraftakilere soracağım ve sana söyleyeceğim.
Don't hesitate to ask if you want anything.
Bir şey istiyorsan, istemeye çekinme.
If you need anything, ask for me.
Bir şeye ihtiyacınız olursa benden isteyin.
You should know better than to ask a lady her age.
Bir bayana yaşının sorulmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
I had to beg Tom to ask Mary out on a date.
Bir buluşmada Tom'un Mary'ye çıkma teklif etmesini istedim.
I suggest you don't ask Tom so many questions next time.
Bir daha ki sefere Tom'a bu kadar çok soru sormamanızı öneririm.
I'll ask him whether he wants another drink.
Bir içki daha isteyip istemediğini ona soracağım.
She couldn't convince him to ask for a loan.
Bir kredi istemesi için onu ikna edemedim.
Let's ask a travel agent.
Bir seyahat acentasına soralım.