"Jingle Bells," a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.
"Jingle Bells," Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor.
Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm.
İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.
People don't usually swim around here. The water's not too clean.
İnsanlar buralarda genellikle yüzmezler. Su çok temiz değil.
I'll ask around and see what people think.
İnsanların ne düşündüğünü etraftakilere soracağım ve anlayacağım.
There are around three thousand mosques in Istanbul.
İstanbul'da yaklaşık üç bin tane cami var.
The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
The shooting started around noon.
Çekim yaklaşık öğleyin başladı.
The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
I have not been around much.
Çevrede fazla bulunmadım.
The birds are flying around.
Çevrede kuşlar uçuyorlar.
Everyone around the area works hard.
Çevredeki herkes çok çalışır.
I'll ask around and let you know if I find anything out.
Çevredekilere soracağım ve bir şey bulup bulmadığımı sana bildireceğim.
I'll ask around and let you know what I find out.
Çevredekilere soracağım ve ne bulduğumu sana bildireceğim.
I'll ask around.
Çevredekilere soracağım.
Let's keep beautiful nature around us.
Çevremizi güzel tutalım.
I asked around, but nobody seemed to have any idea how to fix the problem.
Çevreye sordum fakat sorunu nasıl halledeceğimize dair hiç kimsenin fikri yok gibi görünüyordu.
I asked around and there don't seem to be any stores around here that sell that.
Çevreye sordum ve buralarda onu satan dükkanlar yok gibi görünüyor.
I asked around and everybody says Tom is a good guy.
Çevreye sordum ve herkes Tom'un iyi bir adam olduğunu söylüyor.
They built a fence around the farm.
Çiftliğin etrafını bir çitle çevirdiler.
You shouldn't say that kind of thing when children are around.
Çocuklar etraftayken o tür şey söylememelisin.
The children gathered around where Tom was seated and watched him play his guitar.
Çocuklar Tom'un oturduğu yerde toplandılar ve onun gitar çalmasını izlediler.
It may rain around noon.
Öğle civarında yağmur yağabilir.
The teacher gathered his students around him.
Öğretmen öğrencilerini kendi etrafında topladı.
We formed a circle around the teacher.
Öğretmenin etrafında bir daire oluşturduk.
We gathered around the teacher.
Öğretmenin etrafında toplandık.
The man walked around the corner.
Adam köşenin çevresinde gezindi.
The mountains were all around the city.
Şehrin dört bir yanı dağlarla çevriliydi.
Excuse me, is there a hotel around here?
Affedersiniz bu çevrede bir otel var mı?
Now turn around.
Şimdi arkanı dön.
We wandered aimlessly around the shopping district.
Alışveriş bölgesinde amaçsızca dolaştık.
Death is just around the corner and you can't walk away.
Ölüm çok yakında, çekip gidemezsin.
They are sitting around the graves of their dead ancestors.
Ölmüş atalarının mezarları etrafında oturuyorlar.
I will pick you up around six.
Altı civarında seni alacağım.
Tom looked around the room for his keys.
Anahtarları için odaya baktı.
What I don't understand is why Tom didn't stick around and help us.
Anlamadığım şey Tom'un niçin gitmediği ve bize yardım ettiğidir.
After I graduated from college, I spent two years traveling around the world.
Üniversiteden mezun olduktan sonra, dünyayı gezerek iki yıl geçirdim.
After the iron had cooled off, Mary wrapped the electrical cord around the iron, put the iron back on the shelf, folded up the ironing board, and put it away back in the closet.
Ütü soğuduktan sonra Mary elektrik kablosunu ütüye sardı, ütüyü tekrar rafa koydu, ütü masasını katladı ve onu yine dolaba kaldırdı.
My car is parked just around the corner.
Arabam tam köşede park edilir.
We traveled around the country by car.
Arabayla ülkeyi gezdik.
I parked around back.
Arka tarafa park ettim.
Don't turn around.
Arkana bakma.
Turn around.
Arkanı dön.
Armstrong walked around.
Armstrong, etrafta gezindi.
You can't kick me around any more.
Artık beni dövemezsin.
You don't see many dial phones around anymore.
Artık civarda çok fazla çevirmeli telefon görmezsin.
You're never around.
Asla bu civarda değilsiniz.
It's dangerous to play around the fire.
Ateş etrafında oynamak tehlikelidir.
They clustered around the fire.
Ateşin etrafında toplandılar.
That little house looks just like the little house my grandmother lived in when she was a little girl, on a hill covered with daisies and apple trees growing around.
Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor.
He spent a few months wandering around Europe.
Avrupa'da dolaşarak birkaç ay geçirdi.
The moon moves around the earth.
Ay Dünya'nın etrafında döner.
Quit fooling around.
Aylaklık etmekten vazgeç.
You had better not walk around in such a place.
Böyle bir yerde dolaşmasan iyi olur.
I looked all around, but I could see nobody there.
Bütün çevreye baktım ama orada kimseyi göremedim.
The whole family was sitting around the campfire.
Bütün aile kamp ateşinin etrafında oturuyordu.
I have better things to do than sit around all day waiting for Tom.
Bütün gün oturup Tom'u beklemekten daha iyi yapacak şeylerim var.
I am dead tired from walking around all day.
Bütün gün yürümekten çok yoruldum.
I play tennis all the year around.
Bütün yıl boyunca tenis oynarım.
I'll ask around and see if I can find any other information.
Başka bilgi bulup bulamayacağımı etraftakilere soracağım ve anlayacağım.
My father put a fence around the garden.
Babam bahçenin etrafını bir çitle çevirdi.
Spring is just around the corner.
Bahar çok yakında geliyor.
Spring is around the corner.
Bahar yakındır.
If you need me, I'll be somewhere around.
Bana ihtiyacın olursa, buralarda bir yerde olacağım.
She was kind enough to show me around the town.
Bana kasabayı gezdirecek kadar kibardı.
Several guys were hanging around in front of the bar.
Barın önünde çok sayıda acayip kılıklı tipler takılıyordu.
Some people were hanging around at the entrance.
Bazı insanlar girişte oyalanıyorlardı.
He looked around the waiting room.
Bekleme odası etrafına bakındı.
The city hall is just around the corner.
Belediye binâsı, alanın sadece etrafında.
Will you hand the papers around?
Belgeleri dolaştırır mısın?
She is wearing a leather belt around her waist.
Beline deri kemer takıyor.
Maybe you should ask around and see what other people think.
Belki birilerine sormalısın ve diğer insanların ne düşündüğünü anlamalısın.
Maybe they are somewhere around the pond.
Belki göletin etrafında bir yerdeler.
I traveled around Europe.
Ben Avrupa'yı gezdim.
I wandered around for a while.
Ben bir süre dolaştım.
I think I'll take a look around.
Ben etrafıma bir göz atmayı düşünüyorum.
I asked her to pick me up around four.
Ben ona saat dört civarında beni almasını rica ettim.
I walked around in the field.
Ben sahada dolaştım.
He turned around when I called.
Ben seslendiğimde geriye döndü.
I'd like to sail around the world.
Ben tekneyle dünyayı gezmek istiyorum.
I'd like to come around to your house sometime.
Ben, bir ara evinize uğramak istiyorum.
I think it's somewhere around here.
Bence o buralarda bir yerde.
I think that Tom lives somewhere around here.
Bence Tom buralarda bir yerlerde yaşıyor.
Don't push me around.
Beni itip kalkma.
My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
Don't twist my words around.
Benim sözlerimi çarpıtmayın.
Thousands of satellites orbit around the earth.
Binlerce uydu dünyanın etrafında yörüngede döner.
I'll ask around and tell you if I find out anything.
Bir şey bulup bulmayacağımı etraftakilere soracağım ve sana söyleyeceğim.
A mouse is running around the room.
Bir fare odanın etrafında koşuyor.
Can you go around the world in a day?
Bir günde dünyanın etrafını dolaşabilir misin?
I looked around for a mailbox.
Bir posta kutusu için etrafa bakındım.
I hung around for one hour.
Bir saat boyunca aylak aylak dolaştım.
The next act is worth sticking around for.
Bir sonraki oyun kalmaya değer.