"He's a tiger when he's angry" is an example of metaphor.
" O kızdığı zaman bir kaplandır " sözü metafora bir örnektir.
I know you're both angry with me.
İkinizin de bana kızgın olduğunu biliyorum.
People do stupid things when they're angry.
İnsanlar kızgın olduklarında aptalca şeyler yaparlar.
I'm very angry.
Çok kızgınım.
He's very angry.
Çok kızgınım.
We're very angry.
Çok kızgınız.
You're very angry.
Çok kızgınsın.
I shouldn't have gotten so angry.
Çok kızmamalıydım.
There's no need to get so angry.
Çok kızmana gerek yok.
I was very angry.
Çok sinirliydim.
If he finds out, certainly he will be very angry.
Öğrenirse kesin çok kızacak.
The teacher was angry with me.
Öğretmen bana kızgındı.
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
Öğretmen kızgın, lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
Our teacher seemed angry.
Öğretmenimiz kızgın görünüyordu.
He tried to soothe the angry man.
Öfkeli adamı yatıştırmaya çalıştı.
An angry crowd screamed at her.
Öfkeli bir kalabalık ona bağırdı.
You sound angry.
Öfkeli görünüyorsun.
Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
The angry mob attacked the building.
Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
I became angry.
Öfkeli oldum.
Are you sure you're not angry?
Öfkeli olmadığına emin misin?
I'm angry.
Öfkeliyim.
Now, please don't get so angry.
Şimdi, lütfen bu kadar sinirlenme.
My uncle is angry.
Amcam kızgın.
My mother must be angry.
Annem kızgın olmalı.
My mother is angry.
Annem kızgın.
My mother told me why my father was so angry with me.
Annem, babamın bana neden çok kızgın olduğunu bana anlattı.
I'm not angry anymore.
Artık kızgın değilim.
That makes me angry.
Şu beni kızdırıyor.
President Jefferson was angry.
Başkan Jefferson kızmıştı.
My father is very angry with me.
Babam bana çok kızgın.
Father is angry with me.
Babam bana kızgın.
My father is always getting angry.
Babam her zaman öfkeleniyor.
The girl staring back at me was angry.
Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.
I know you're still angry with me.
Bana hâlâ kızgın olduğunu biliyorum.
Are you angry at me?
Bana kızgın mısın?
Are you angry with me?
Bana kızgın mısınız?
I know you're angry with me.
Bana kızgın olduğunu biliyorum.
Don't be angry with me, for I did it for your sake.
Bana kızma, ben onu senin hatırın için yaptım.
Tell me the reason why she got angry.
Bana onun kızma nedenini söyle.
Mr. Suzuki is angry about Tom's prank.
Bay Suziki Tom'un şakası hakkında kızgın.
Mr. Wilson is angry at Dennis.
Bay Wilson, Dennis'e kızgın.
I was angry.
Ben kızgındım.
I didn't tell him the truth for fear he would get angry.
Ben ona kızacak diye gerçeği söylemedim.
I'm angry with her.
Ben ona kızgınım.
I'm sure that he'll get angry.
Ben onun kızacağından eminim.
I thought that he was angry.
Ben onun kızgın olduğunu düşündüm.
Don't make me angry.
Beni kızdırma.
You don't want to make me angry.
Beni kızdırmak istemezsin.
My letter made Susie angry.
Benim mektup Susie'yi kızdırdı.
I said nothing, which made her angry.
Bir şey söylemedim, bu durum onu kızdırdı.
I said nothing, which made him angry.
Bir şey söylemedim, bu durum onu kızdırdı.
Many Americans were angry about the Japanese invasion.
Birçok Amerikalı, Japon işgali hakkında kızgındı.
Could someone tell me why Tom is angry?
Biri bana Tom'un neden kızgın olduğunu söyleyebilir mi?
We're angry.
Biz öfkeliyiz.
We must not get angry at things: they don't care at all.
Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
Bob seldom talks with Maria without making her angry.
Bob onu kızdırmadan Maria ile nadiren konuşur.
This makes me very angry.
Bu beni çok kızdırır.
It makes me so angry.
Bu beni çok kızdırıyor.
This is making me really angry.
Bu beni gerçekten kızdırıyor.
This answer made him angry.
Bu cevap onu kızdırdı.
This makes her angry.
Bu durum onu sinirlendirir.
I'm angry with you about this.
Bu konuda size kızgınım.
Why does it make you angry?
Bu seni neden kızdırıyor?
That made Theodore Roosevelt angry.
Bu Theodore Roosevelt'i kızdırdı.
This made many people angry.
Bu, birçok kişiyi kızdırdı.
Thinking about it still makes me angry.
Bunu düşünmek beni hâlâ kızdırıyor.
I should've said something before, but I was afraid you'd get angry.
Daha önce bir şey söylemeliydim ama kızacağından korktum.
If she had told me the truth, I wouldn't be angry.
Eğer o bana doğruyu söyleseydi kızmazdım.
Your brother is very angry.
Erkek kardeşin çok kızgın.
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
Why have you been so angry with me for the last week?
Geçen hafta neden bana böyle kızgındın.
You're really angry.
Gerçekten öfkelisin.
I'm really angry.
Gerçekten kızgınım.
We're really angry.
Gerçekten kızgınız.
Grace looked angry.
Grace kızgın görünüyordu.
We're all angry.
Hepimiz kızgınız.
Getting excited is not at all the same as getting angry.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
He said nothing, which made her angry.
Hiçbir şey söylemedi, bu durum onu kızdırdı.
I said nothing, and that made him angry.
Hiçbir şey söylemedim; bu da onu kızdırdı.
The fact that I said nothing made him angry.
Hiçbir şey söylememem onu kızdırdı.
Jack broke his mother's valuable vase, but he didn't do it on purpose, so she wasn't angry.
Jack annesinin değerli bir vazosunu kırdı, ama bilerek yapmadı, bu yüzden o kızmadı.
Jane made an angry gesture.
Jane kızgın bir jest yaptı.
Jane was angry.
Jane kızgın idi.
Jim's angry because his date for the movie stood him up and he wasted an hour waiting for her in the rain.
Jim kızgın çünkü sinema randevusu gerçekleşmedi ve yağmurda onu bekleyerek bir saat geçirdi.
John tends to get angry when he doesn't have his own way.
John kendi tarzıyla yapmazsa, sinirlenme eğilimindedir.
He uses foul language whenever he gets angry.
Kızınca ağzını bozar.
I will become angry.
Kızacağım.
I knew you'd be angry.
Kızacağını biliyordum.
There is nothing for you to be angry about.
Kızacağınız bir şey yok.
I didn't know whether to get angry or to laugh.
Kızayım mı yoksa güleyim mi bilmiyordum.
I was angry.
Kızdım.