The kidnapper told me he'd kill Tom if I didn't show up alone.
Çocuk kaçıran yalnız gelmezsem Tom'u öldüreceğini söyledi.
I feel so alone.
Çok yalnız hissediyorum.
Leave my family alone.
Ailemi yalnız bırak.
I'm all alone now.
Şimdi tamamen yalnızım.
I'm alone now.
Şimdi yalnızım.
We're now alone.
Şimdi yalnızız.
My mother objected to my traveling alone.
Annem yalnız seyahat etmeme karşı çıktı.
When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
Leave my car alone.
Arabamı yalnız bırakın.
She isn't alone anymore.
Artık yalnız değil.
You're not alone anymore, Tom.
Artık yalnız değilsin, Tom.
Don't ever leave me alone with Tom.
Asla beni Tom'la yalnız bırakma.
I had never felt more alone than at that time.
Asla o zaman hissettiğimden daha fazla yalnız hissetmemiştim.
Don't ever leave Tom alone.
Asla Tom'u yalnız bırakma.
You were never alone.
Asla yalnız değildin.
I never drink alone.
Asla yalnız içki içmem.
You will never be alone.
Asla yalnız olmayacaksın.
Are you alone right now?
Şu anda yalnız mısın?
Right now, Tom just wants to be left alone.
Şu anda, Tom sadece yalnız bırakılmayı istiyor.
I just told Tom to leave Mary alone.
Az önce Tom'a Mary'yi yalnız bırakmasını söyledim.
I don't have a cent, let alone a dollar.
Bırak bir doları bir sentim bile yok
He can't run his own family, let alone a nation!
Bırak bir ulusu, o kendi ailesini idare edemez.
I was too exhausted to think, let alone study.
Bırak ders çalışmayı, düşünmek için bile bitik durumdaydım.
My grandmother is in sound health and lives alone.
Büyük annem sağlıklı ve yalnız yaşıyor.
Go somewhere else. I want to be alone.
Başka bir yere git. Yalnız kalmak istiyorum.
My father told me I couldn't go abroad alone.
Babam bana yurt dışına yalnız gidemeyeceğimi söyledi.
My father doesn't let me go out alone at night.
Babam geceleri dışarıya yalnız çıkmama izin vermez.
My father objected to my traveling alone.
Babam yalnız seyahat etmeme karşı çıktı.
Would you give me a few minutes alone with Tom?
Bana yalnız Tom'la birkaç dakika verir misin?
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
You should not leave the baby alone.
Bebeği yalnız bırakmamalısın.
Maybe you should just leave Tom alone.
Belki sadece Tom'u yalnız bırakmalısın.
Maybe Tom will just leave us alone.
Belki Tom sadece bizi yalnız bırakacak.
Maybe Tom wasn't working alone.
Belki Tom tek başına çalışmıyordu.
Maybe Tom wants to be alone.
Belki Tom yalnız olmak istiyor.
Maybe I should spend a few minutes with Tom alone.
Belki Tom'la yalnız başıma birkaç dakika harcamam gerekir.
I can't let him alone.
Ben ona tek başına izin veremem.
Let me go alone.
Ben yalnız gideyim.
I always think of him when I'm alone.
Ben yalnız olduğumda her zaman onu düşünürüm.
I dislike being alone.
Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.
I would like to travel alone.
Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.
I live alone.
Ben yalnız yaşıyorum.
Leave me alone now.
Beni şimdi yalnız bırak.
You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.
Leave me alone.
Beni rahat bırak.
I hate it when you leave me alone with Tom.
Beni Tom'la yalnız bırakırsan bundan nefret ederim.
Don't leave me alone with Tom.
Beni Tom'la yalnız bırakma.
Leave me alone or I'm going to call security.
Beni yalnız bırak yoksa güvenliği çağıracağım.
Leave me alone!
Beni yalnız bırak!
Leave me alone, please.
Beni yalnız bırak, lütfen.
Leave me alone, will you?
Beni yalnız bırak, tamam mı?
Let me alone.
Beni yalnız bırak.
Don't leave me alone.
Beni yalnız bırakma.
Don't leave me alone.
Beni yalnız bırakma.
They left me alone.
Beni yalnız bıraktılar.
Leave my stuff alone.
Benim şeylerime dokunma.
Leave my camera alone.
Benim kameramı yalnız bırakın.
The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume.
Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.
Leave Tom alone for a minute.
Bir dakikalığına Tom'u yalnız bırak.
A misfortune never comes alone.
Bir felaket, tek başına asla gelmez.
Is it dangerous to take a subway alone?
Bir metroya tek başına binmek tehlikeli mi?
We had better leave her alone for a few minutes.
Birkaç dakika onu yalnız bıraksak iyi olur.
I need a few minutes alone.
Birkaç dakika yalnız kalmam gerekiyor.
We decided to leave him alone for a while.
Biz bir süre onu yalnız bırakmaya karar verdik.
Are we humans alone in this infinite universe?
Biz insanlar bu sonsuz evrende yalnız mıyız?
We'd better leave him alone.
Biz onu yalnız bıraksak iyi olur.
We aren't alone.
Biz yalnız değiliz.
We are not alone.
Biz yalnız değiliz.
We were alone.
Biz yalnızdık.
Leave us alone.
Bizi yalnız bırak.
I want you to leave us alone.
Bizi yalnız bırakmanı istiyorum.
To our surprise, she has gone to Brazil alone.
Bizim için sürpriz oldu, o Brezilya'ya tek başına gitti.
I would rather go to the movie alone than have Bob come with me.
Bob'ı benimle getirtmektense sinemaya yalnız gitmeyi tercih ederim.
I live alone in this house.
Bu evde tek başına yaşıyorum.
I can't do this job alone.
Bu işi yalnız yapamam.
This box is too heavy for me alone to lift.
Bu kutu tek başıma kaldırabilmem için çok ağır.
This is something I need to do alone.
Bu,yalnız yapmaya ihtiyaç duyduğum bir şey.
I can do this alone.
Bunu tek başıma yapabilirim.
I can't do it alone. You have to help me.
Bunu tek başıma yapamayacağım. Bana yardım etmelisin.
I couldn't do this all alone.
Bunu tek başıma yapmadım.
You can't handle this alone.
Bunu tek başına idare edemezsin.
I can't do this alone.
Bunu yalnız yapamam.
We're all alone here.
Burada hepimiz yalnızız.
I'm all alone here.
Burada tamamen yalnızım.
Are you here alone?
Burada yalnız mısın?
Am I alone here?
Burada yalnız mıyım?
Were you here alone?
Burada yalnız mıydın?
I live here alone.
Burada yalnız yaşıyorum.
I'm alone here.
Burada yalnızım.
We're alone here.
Burada yalnızız.
We're here alone.
Burada yalnızız.