In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
He won by a small number of votes.
Çok az sayıda oyla kazandı.
He is proud of having won the prize.
Ödülü kazanmış olmaktan gurur duyuyor.
It is amazing that you won the prize.
Ödülü kazanman şaşırtıcı.
I'm surprised that you won the prize.
Ödülü kazanmana şaşırdım.
Adams won the presidency in 1796.
Adams 1796'da başkanlığı kazandı.
Luckily, I won first prize.
Allahtan, birincilik ödülünü kazandı.
The German athletes won four gold medals at the luge world championship in Canada.
Alman sporcular Kanada'daki kızak dünya şampiyonluğunda dört altın madalya kazandılar.
The amateur singer won first in the talent show hands down.
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
The United States had won the race to the moon.
Amerika Birleşik Devletleri, aya yarışı kazandı.
Who won the Superbowl?
Amerikan Futbolu şampiyonluk müsabakasını kim kazandı?
Each of the three boys won a prize.
Üç çocuktan her biri bir ödül aldı.
I won this guitar in a poker game three weeks ago in Boston.
Üç hafta önce Boston'da bir poker oyununda bu gitarı kazandım.
I'm really happy because I won 10,000 yen at the horse races.
At yarışlarında 10,000 yen kazandığım için gerçekten mutluyum.
He won by a small number of popular votes.
Az sayıda halk oyu kazandı.
He won the election by a large majority.
Büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı.
President Roosevelt won the election of 1940.
Başkan Roosevelt 1940 seçimini kazandı.
My father ran in the cooking contest and won the first prize.
Babam bir aşçılık yarışmasına katıldı ve birincilik ödülünü kazandı.
Tom won the fishing tournament.
Balık avı yarışmasını Tom kazandı.
The ingenious boy won a prize for his invention.
Becerikli genç buluşu için bir ödül kazandı.
As was expected, Tom won the race.
Beklenildiği gibi Tom yarışı kazandı.
As was expected, he won the prize.
Beklenildiği gibi, ödülü kazandı.
I won the gold medal.
Ben altın madalya kazandım.
I won the lottery.
Ben piyango kazandım.
To my great delight, he won the first prize.
Benim için büyük sevinç, o birincilik ödülünü kazandı.
To our surprise, he won the grand prize.
Benim için sürpriz oldu, o büyük ödülü kazandı.
To my surprise, he won the prize.
Benim için sürpriz oldu, o, ödülü kazandı.
If you won a million yen, what would you do?
Bir milyon yen'in olsaydı ne yapardın.
They won the battle at the cost of many lives.
Birçok hayat pahasına savaşı kazandılar.
It was Janet that won first prize.
Birincilik ödülünü kazanan Janet'ti.
I've won first prize!
Birincilik ödülünü kazandım.
We won the bronze medal.
Biz bronz madalya kazandık.
We won the match.
Biz maçı kazandık.
We won the battle.
Biz savaşı kazandık.
To our surprise, Betty won the trophy.
Bizim için sürpriz oldu, Betty kupayı kazandı.
To our surprise, Emi won the 400-meter race with ease.
Bizim için sürpriz oldu, Emi 400 metre yarışını kolaylıkla kazandı.
Our team won 3 to 1.
Bizim takım 1'e 3 kazandı.
Our team won the game.
Bizim takım oyunu kazandı.
We won this time.
Bu oyunu kazandık.
We won today.
Bugün kazandık.
His courage won him fame.
Cesareti ona ün kazandı.
Coolidge won the 1924 election easily.
Coolidge 1924 seçimini kolayca kazandı.
The Republican candidate won the election.
Cumhuriyetçi aday seçimi kazandı.
I've never won anything before.
Daha önce asla bir şey kazanmadım.
Emily won first prize in the speech contest.
Emily konuşma yarışmasında birincilik ödülünü kazandı.
He was the strongest. He won the match.
En güçlüsü oydu. Maçı o kazandı.
Ford won by one hundred-seventeen votes.
Ford 117 oyla kazandı.
Our soccer team won every game last season.
Futbol takımımız geçen sezon tüm maçları kazandı.
France won the World Cup in soccer in 1998.
Futbolda dünya kupasını 1998'de Fransa kazandı.
Garfield won 214 electoral votes.
Garfield 214 seçmen oyu kazandı.
Which team won the game?
Hangi takım oyunu kazandı?
I've never won anything in my life.
Hayatımda asla bir şey kazanmadım.
You won everything!
Her şeyi kazandın!
Both of the children won a prize.
Her iki çocuk da bir ödül kazandı.
Herbert Hoover won the election of 1928.
Herbert Hoover 1928 seçimini kazandı.
I have never won any kind of prize.
Herhangi bir tür ödül asla kazanmadım.
Hoover won fifty-eight percent of the votes.
Hoover oyların yüzde elli sekizini kazandı.
James Monroe easily won the election.
James Monroe seçimi kolayca kazandı.
My sister, a university student, won first prize in the speech contest.
Kız kardeşim, bir üniversite öğrencisi, konuşma yarışmasında birincilik ödülü kazandı.
My daughter, Kate, won a singing competition and I'm proud of her.
Kızım, Kate, bir şarkı yarışmasını kazandı ve ben onunla gurur duyuyorum.
The campaign succeeded and he won the election.
Kampanya başarılı oldu ve o seçimi kazandı.
The Canadian women's hockey team won the gold medal.
Kanadalı bayan hokey takımı altın madalya kazandı.
Tom won the fight.
Kavgayı Tom kazandı.
I wish we had won the game.
Keşke oyunu kazansaydık.
She won first prize in the speech contest.
Konuşma yarışmasında birincilik ödülünü kazandı.
The North won the Battle of Shiloh.
Kuzeyliler Shiloh Savaşını kazandı.
Lincoln won the election.
Lincoln seçimi kazandı.
Which team won the match really isn't important.
Maçı hangi takımın kazandığı gerçekten de önemli değil.
They won the match!
Maçı kazandılar!
Manchester United won the match, four to two.
Manchester United maçı 4-2 yendi.
Mary had a dream that she won the lottery.
Mary piyango kazandığına dair bir rüya gördü.
Mary won the lottery, but then she lost her ticket.
Mary piyangoyu kazandı ama sonra biletini kaybetti.
Nadal won a grueling tennis match. It lasted five sets.
Nadal zorlu bir tenis maçını kazandı. Maç beş set sürdü.
Nancy was surprised that Bob won the first prize in the contest.
Nancy Bob'un yarışmada birincilik ödülünü kazanmasına şaşırdı.
Luckily, he won the game.
Neyse ki, o oyunu kazandı.
Luckily, he won the championship.
Neyseki, o şampiyonluğu kazandı.
Nixon won the election of 1972 by a huge popular vote.
Nixon, 1972 yılı seçimini büyük bir halk oyuyla kazandı.
Norway's Marit Bjoergen won the 15km women's skiathlon.
Norveçli Marit Bjoergen 15km kadınlar skiathlonunu kazandı.
He won a gold medal.
O altın bir madalya kazandı.
He won a bronze medal.
O bronz bir madalya kazandı.
He won a silver medal.
O gümüş bir madalya kazandı.
She won a silver medal.
O gümüş madalya kazandı.
He won everything.
O her şeyi kazandı.
She won everything.
O her şeyi kazandı.
He won the race with ease.
O kolaylıkla yarışı kazandı.
He won the lottery.
O lotoyu kazandı.
He won her affection.
O onun sevgisini kazandı.
She won the lottery.
O piyango kazandı.
That athlete won three times in a row in this tournament.
O sporcu bu turnuvada üst üste üç kez kazandı.
She won the contest.
O yarışmayı kazandı.
He won first prize at the spelling contest.
O yazım yarışmasında birincilik ödülü kazandı.
He won the third prize.
O, üçüncülük ödülünü kazandı.