Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Karısı olan Wife kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Wife ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Wife kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.

His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.

He had his wife die two years ago.
İki yıl önce karısını öldürttü.

Happy is a man who marries a good wife.
İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.

You will make a good wife.
İyi bir eş yapacaksın.

A good daughter will make a good wife.
İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

Extremists kidnapped the president's wife.
Aşırı uçlar başkanın karısını kaçırdı.

The man decided to wait at the station until his wife came.
Adam karısı gelinceye kadar istasyonda beklemeye karar verdi.

The man took up with his wife.
Adam karısıyla arkadaşlık kurdu.

The man and his wife helped each other.
Adam ve karısı birbirlerine yardım etti.

Out rushed the man and his wife.
Adam ve karısı dışarı fırladı.

The man has more bread than his wife.
Adamın, karısından daha fazla ekmeği var.

I entrusted my wife with the family finances.
Aile bütçesini karıma emanet ettim.

A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

That man is skinny, but his wife is fat.
Şu adam zayıf ama karısı şişman.

That woman must be his wife.
Şu kadın onun karısı olmalı.

I just found out that my wife cheated on me.
Az önce karımın beni aldattığını öğrendim.

He owes much of his success to his wife.
Başarısının çoğunu karısına borçludur.

In other words, she became a good wife.
Başka bir ifadeyle, iyi bir eş oldu.

I'm secretly in love with someone else's wife.
Başka birinin karısına içten içe aşık oldum.

Tell me about your wife.
Bana karından bahset.

Mr. Jones is tasting the soup his wife made.
Bay Jones eşinin yaptığı çorbayı tadıyor.

Mister Petro and his wife love my children a lot; I love theirs a lot, too.
Bay Petro ve eşi çocuklarımı çok seviyor; ben de onunkileri çok seviyorum.

Mrs. Davis was anything but a perfect wife.
Bayan Davis sadece mükemmel bir eşti.

The unexpected windfall has put my brother and his wife on easy street.
Beklenmeyen bir para erkek kardeşimin ve karısının maddi durumunu düzeltti.

I bought this book for myself, not for my wife.
Ben bu kitabı karım için değil, kendim için satın aldım.

I'm faithful to my wife.
Ben karıma sadığım.

I didn't borrow money only from Tom, but also from his wife.
Ben sadece Tom'dan değil aynı zamanda eşinden de borç para aldım.

I am not your wife.
Ben senin karın değilim.

I'd like to introduce you to my wife.
Ben sizi eşime tanıtmak istiyorum.

My wife is a poor driver.
Benim karım kötü bir sürücüdür.

I have a wife.
Bir karım var.

I have a wife and kids.
Bir karım ve çocuklarım var.

You don't have a wife, do you?
Bir karın yok, değil mi?

We are husband and wife.
Biz karı-kocayız.

Bob got impatient at his wife's delay.
Bob eşinin gecikmesine sabırsızlandı.

Bob made her his wife.
Bob onu kendi karısı yaptı.

This encyclopedia belongs to my wife.
Bu ansiklopedi karıma aittir.

This is my wife.
Bu benim karım.

Is this Tom's wife?
Bu Tom'un eşi mi?

This is a snapshot of my wife on the beach.
Bu, karımın plajda bir şipşak resmidir.

I haven't even told my wife.
Daha eşime bile anlatmadım.

If you run into Mr. Long, don't forget to ask him about how his wife is doing.
Eğer Bay Long'a rastlarsan, ona karısının nasıl olduğunu sormayı unutma.

Tom's wife would probably leave him if she knew the truth.
Eğer gerçeği bilseydi, Tom'un eşi muhtemelen onu terk ederdi.

He felt great sorrow when his wife died.
Eşi öldüğünde büyük üzüntü hissetti.

A man whose wife is dead is called a widower.
Eşi ölmüş bir adama dul denir.

I kept him company while his wife was in surgery.
Eşi ameliyatta iken, ben onu şirkette tuttum.

What is his wife like?
Eşi kime benziyor?

My wife is very upset.
Eşim çok üzgün.

I would never testify against my wife.
Eşim aleyhine asla tanıklık etmezdim.

My wife doesn't get up before me.
Eşim benden önce kalkmaz.

My wife is a doctor.
Eşim bir doktordur.

My wife loves apple pie.
Eşim elmalı tartı seviyor.

My wife is a good manager.
Eşim iyi bir yöneticidir.

My wife hates cats.
Eşim kedilerden nefret eder.

My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.

My wife is Polish.
Eşim Polonyalı.

My wife will be glad to see you, too.
Eşim seni de görmekten memnun olacak.

My wife is suffering from pneumonia.
Eşim zatürreden dolayı acı çekiyor.

My wife spends money as if I were the richest man in town.
Eşim, sanki ben kentin en zengin adamıymışım gibi para harcıyor.

I've never even told my wife.
Eşime bile hiç söylemedim.

Don't tell my wife.
Eşime söyleme.

My wife's name is Lidia Zarębowa.
Eşimin adı Lidia Zarębowa.

My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's.
Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.

My wife had a baby last week.
Eşimin geçen hafta bir bebeği oldu.

I could not accept that my wife was really dead.
Eşimin gerçekten öldüğünü kabullenemezdim.

I got acquainted with my wife at a party.
Eşimle bir partide tanıştım.

What about your wife?
Eşin nasıl?

Is your wife tall?
Eşin uzun mu?

He is living apart from his wife.
Eşinden ayrı yaşıyor.

Please say hello to your wife.
Eşine lütfen merhaba de.

He reminded his wife to wake him up at 7:00 a.m.
Eşine sabah yedide kendisini uyandırmasını hatırlattı.

He is twice as heavy as his wife.
Eşinin iki katı kadar ağırdır.

How is the wife?
Eşiniz nasıl?

Your wife is mad at you.
Eşiniz size çok kızgın.

Did you speak with your wife?
Eşinle konuştun mu?

When was the last time you gave flowers to your wife?
En son ne zaman karına çiçekler verdin?

His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.

My wife keeps the household accounts.
Ev hesaplarını eşim tutar.

Finnish is the language of my wife.
Fince benim karımın dilidir.

Fred told his wife about the goals that he wanted to accomplish.
Fred başarmak istediği amaçlardan karısına bahsetti.

Fred left his wife a large fortune.
Fred eşine büyük bir servet bıraktı.

Fred was very troubled by his wife's nagging.
Fred, karısının dırdırından çok rahatsız idi.

Apparently, Tom has been cheating on his wife.
Görünüşe göre, Tom karısını aldatıyor.

To tell the truth, they are not husband and wife.
Gerçeği söyle, onlar karı-koca değiller.

He is even older than his wife.
Hatta o, karısından daha yaşlıdır.

Both his wife and he like it.
Hem karısı hem de o ondan hoşlanıyorlar.

Both he and his wife have cars.
Hem onun hemde karısının arabaları var.

Both brothers said that they couldn't support both a wife and an airplane, so they spent their lives as bachelors.
Her iki erkek kardeş hem bir eşe hem de bir uçağa bakamayacaklarını söyledi, bu yüzden hayatlarını bekar olarak geçirdiler.

The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.

He is always giving presents to his wife.
Her zaman karısına hediyeler veriyor.

He's always bad-mouthing his wife.
Her zaman karısını kötülüyor.

He was bored with his wife, an excellent woman he didn’t deserve.
Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.

Jack's problem is that his wife spends more than he earns.
Jack'in sorunu eşinin onun kazandığından daha fazla harcamasıdır.

I can't understand why James always finds fault with his wife.
James'in hatayı niçin her zaman eşinde bulduğunu anlayamıyorum.

John comes from Florida and his wife from California.
John Floridalı, karısı ise Kaliforniyalı.

John did not know how to explain to his wife that he had quit his job.
John işini bıraktığını eşine nasıl açıklayacağını bilmiyordu.

John is professor of French literature at Oxford and his wife is French.
John Oxford Üniversitesi'nde Fransız edebiyatı profesörü ve eşi Fransız.

John had a violent quarrel with his wife.
John, eşi ile şiddetli bir tartışma yaşadı.

The wife stood up from her chair. She then looked at the door.
Kadın, sandalyesinden kalktı ve sonra kapıya baktı.