Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Bekleyin olan Wait kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Wait ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Wait kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

"It's almost five." "What happens at five?" "You'll have to wait and see."
" Saat neredeyse beş." " Saat beşte ne olur? " Bekleyeceksin ve göreceksin."

"Don't wait for me." "I wasn't going to wait for you."
"Beni bekleme." "Ben seni beklemeyecektim."

I'm going to wait till 2:30.
2.30'a kadar bekleyeceğim.

I'm going to wait until 2:30.
2.30'a kadar bekleyeceğim.

Please wait until 3:00. She'll be back then.
3:00'e kadar bekleyin. O, o zaman dönecek.

Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.

Let's wait and see how things go.
İşlerin nasıl gittiğini bekleyelim ve görelim.

Two hours is too long to wait.
İki saat beklemek için çok uzundur.

You can wait until the cows come home!
İnekler eve gelene kadar bekleyebilirsin!

Will you wait for us at the station?
İstasyonda bizi bekleyecek misin?

I didn't have to wait long.
Çok beklemek zorunda kalmadım.

Don't wait too long.
Çok fazla bekleme.

Wait till the soup warms.
Çorba ılıyıncaya kadar bekleyin.

The man decided to wait at the station until his wife came.
Adam karısı gelinceye kadar istasyonda beklemeye karar verdi.

Now we wait.
Şimdi bekliyoruz.

Six months is a long time to wait.
Altı ay beklemek için uzun bir süredir.

Wait till six.
Altıya kadar bekleyin.

I had to wait more than three hours.
Üç saatten daha fazla beklemek zorunda kaldım.

I'll wait upstairs.
Üst katta bekleyeceğim.

Wait in the car, OK?
Arabada bekle, tamam mı?

Wait in the car.
Arabada bekle.

I'll wait in the car.
Arabada bekleyeceğim.

My friend recommended that I shouldn't buy an iPad yet, but to wait until I see what Apple's competitors come out with.
Arkadaşım henüz bir iPad almamam gerektiğini fakat Apple'ın rakiplerinin ne konuşacaklarını görünceye kadar beklememi tavsiye etti.

I feel restless when I have to wait too long for my friend to show up.
Arkadaşımın gelmesini çok uzun süre beklemek zorunda kaldığımda huzursuz hissediyorum.

We don't want to wait any longer.
Artık beklemek istemiyoruz.

You shouldn't wait any longer.
Artık beklemene gerek yok.

I can't wait any longer.
Artık bekleyemem.

I need you to wait over there.
Şurada beklemeni istiyorum.

Please wait until the bus has come to a complete stop before standing up and retrieving your luggage.
Ayağa kalkmadan ve bagajını almadan önce lütfen otobüs tamamen duruncaya kadar bekle.

All we can do is wait for him.
Bütün yapabileceğim onu beklemektir.

All we can do is wait.
Bütün yapabileceğimiz beklemektir.

All we can do is to wait for him.
Bütün yapabileceğimiz onu beklemektir.

All we can do is wait for the police to arrive.
Bütün yapabileceğimiz polislerin gelmesini beklemektir.

All you have to do is wait until dark.
Bütün yapman gereken karanlığa kadar beklemek.

Wait somewhere else.
Başka bir yerde bekle.

He told me that he would wait till I returned.
Bana ben dönünceye kadar bekleyeceğini söyledi.

I was told to wait for a while.
Bana bir süre beklemem söylendi.

Tell me to wait for you and I will.
Bana seni beklememi söyle ve bekleyeceğim.

I'll wait another five minutes.
Beş dakika daha bekleyeceğim.

Let's wait for another 5 minutes.
Beş dakika daha bekleyelim.

We'll have to wait for five hours.
Beş saat beklemek zorunda kalacağız.

Five years is too long to wait.
Beş yıl beklemek için çok fazla uzun.

You wait and see.
Bekle ve gör.

Wait, don't shoot!
Bekle, ateş etme!

Wait, truce!
Bekle, ateşkes!

Wait, pax!
Bekle, sulh!

Wait.
Bekle.

Wait. I can't walk that fast.
Bekle. Bu kadar hızlı yürüyemem.

Wait. Don't go.
Bekle. Gitme.

Wait. Don't shoot yet.
Bekle. Henüz ateş etme.

Wait. What did you just say?
Bekle. Sen sadece ne dedin?

Don't wait.
Bekleme.

I don't want to wait.
Beklemek istemiyorum.

Would you like to wait?
Beklemek ister misiniz?

You will have to wait and see.
Beklemek ve görmek zorunda kalacaksınız.

Tell them they're going to have to wait.
Beklemek zorunda kalacaklarını onlara söyle.

You have to wait.
Beklemek zorundasın.

I have to wait.
Beklemek zorundayım.

We have to wait.
Beklemek zorundayız.

I can but wait.
Beklemekten başka yapabileceğim bir şey yok.

Nothing could be done, except wait.
Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.

I hate to wait.
Beklemekten nefret ediyorum.

Should I wait?
Beklemeli miyim?

Should we wait?
Beklemeli miyiz?

We must wait.
Beklemeliyiz.

We will have to wait.
Beklememiz gerekecek.

You were supposed to wait.
Beklemen gerekiyordu.

You'll have to wait.
Beklemeniz gerekecek.

It was worth the wait.
Beklemeye değerdi.

I'm not going to wait.
Beklemeyeceğim.

We can't wait.
Beklemeyiz.

Do you think you can wait?
Bekleyebileceğini düşünüyor musun?

Can you wait?
Bekleyebilir misin?

I can wait.
Bekleyebilirim.

We can wait.
Bekleyebiliriz.

We could wait.
Bekleyebiliriz.

I'll wait up.
Bekleyeceğim.

I'll wait.
Bekleyeceğim.

I'm going to wait.
Bekleyeceğim.

I will wait.
Bekleyeceğim.

I said I'd wait.
Bekleyeceğimi söyledim.

We'll wait.
Bekleyeceğiz.

Are you going to wait?
Bekleyecek misin?

You will wait.
Bekleyeceksin.

We may as well wait.
Bekleyelim bari.

Wait and see.
Bekleyelim ve görelim.

It couldn't wait.
Bekleyemedi.

I couldn't wait.
Bekleyemedim.

Wait, it could be dangerous.
Bekleyin, bu tehlikeli olabilir.

Wait up.
Bekleyin.

Let's wait and see.
Bekleyip görelim.

Maybe we won't have to wait.
Belki beklemek zorunda kalmayız.

Maybe I'll have to wait.
Belki beklemem gerekecek.

I'll wait till noon.
Ben öğlene kadar bekleyeceğim.

Wait here till I return.
Ben dönünceye kadar beni burada bekle.

Wait here till I come back.
Ben dönünceye kadar burada bekle.

I can't wait any more.
Ben daha fazla bekleyemem.

Please wait a moment while I write out your receipt.
Ben fişinizi yazarken siz de lütfen bekleyin/iz.

Wait here until I come back.
Ben geri dönünceye kadar burada bekle.

I will wait until she comes.
Ben o gelene kadar bekleyeceğim.