Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Köy olan Village kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Village ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Village kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

They live in a little village in England.
İngiltere'de küçük bir köyde yaşıyorlar.

To my surprise, there were no people in the village.
Şaşırdım, köyde hiç kimse yoktu.

The man is well-known all over the village.
Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.

I'm sure that she has arrived at the village by now.
Şimdiye kadar onun köye vardığından eminim.

The soldiers stopped at every farm and village.
Askerler her köy ve çiftlikte durdu.

The whole village was consumed by the fire.
Bütün köy yangın tarafından yanıp kül oldu.

In my village, there is a small, narrow footbridge over a brook.
Benim köyümde, bir dere üzerinde küçük, dar bir yaya köprüsü vardır.

How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.

What's the difference between a village and a town?
Bir köy ve bir kasaba arasındaki fark nedir?

There were once poor farmers in that village.
Bir zamanlar o köyde fakir çiftçiler vardı.

In another time, there were poor farmers in that village.
Bir zamanlar, o köyde fakir çiftçiler vardı.

Many scientists live in this small village.
Birçok bilim adamı bu küçük köyde yaşıyor.

This is the village where I spent my childhood.
Bu çocukluğumu geçirdiğim köydür.

This is the village where I was born.
Bu benim doğduğum köydür.

Nothing ever happens in this old village.
Bu eski köyde hiçbir şey olmaz.

There are many old men in this village.
Bu köyde çok sayıda yaşlı insan var.

There are fifty families in this village.
Bu köyde elli aile var.

A pretty girl lived in that village.
Bu köyde güzelı bir kız yaşadı.

This river runs through my village.
Bu nehir benim köyümden geçer.

This is the village where he was born.
Bu onun doğduğu köydür.

This bus will take you to the village.
Bu otobüs sizi köye götürecek.

This is the village where my father was born.
Bu, babamın doğduğu köydür.

A man named Carlos came to a mountain village looking for that old man.
Carlos adında bir adam o yaşlı adamı arayarak bir dağ köyüne geldi.

I visited the village where he was born.
Doğduğu köyü ziyaret ettim.

I visited the village he was born in.
Doğduğu köyü ziyaret ettim.

He returned to his native village.
Doğduğu köye döndü.

My brother lives in a small village.
Erkek kardeşim küçük bir köyde yaşıyor.

The hospital was far away from his village.
Hastane onun köyünden uzaktı.

It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village.
Hatırladığım kadarıyla köyde yirmi kişi kaldı.

She is living in some village in India.
Hindistan'da bir köyde yaşıyor.

She soon adjusted herself to village life.
Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.

The village is located high up in the mountains.
Köy dağlarda yüksekte bulunmaktadır.

The people of the village built a wooden bridge across the river.
Köy halkı, nehir üzerinde ahşap bir köprü yaptılar.

The village was isolated by the flood.
Köy sel tarafından izole edildi.

The village does not have a post office.
Köyün bir postanesi yok.

There is a lake on the east of the village.
Köyün doğusunda bir göl var.

The village needs your help.
Köyün sizin yardımınıza ihtiyacı var.

He went fishing in a river near the village.
Köyün yakınındaki bir nehirde balık tutmaya gitti.

I wanted to return to your village.
Köyüne dönmek istedim.

There is a cow in the village.
Köyde bir inek var.

You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin!

There remained no more than 20 people in the village.
Köyde en fazla 20 kişi kaldı.

There were no people in the village.
Köyde hiç kimse yoktu.

There are two cows in the village.
Köyde iki inek var.

How many cows are there in the village?
Köyde kaç inek var?

It seemed that no one was in the village.
Köyde kimse yok gibi görünüyordu.

Most people in the village objected to the plan.
Köydeki çoğu insan plana itiraz etti.

He worked as hard as any man in the village.
Köydeki herhangi bir adam kadar çok çalıştı.

Everybody in the village looks up to him.
Köydeki herkes ona hayranlık besler.

Everybody in the village knew him.
Köydeki herkes onu tanırdı.

He was known to everybody in the village.
Köydeki herkes tarafından tanınırdı.

People in the village still talked about the horrible way Tom had died.
Köydeki insanlar hâlâ Tom'un öldüğü korkunç şekilden bahsediyorlardı.

He lives in a house far from the village.
Köyden uzak bir evde yaşıyor.

There's narrow road to the village.
Köye giden dar bir yol var.

He got lost on his way to the village.
Köye giderken kayboldu.

They called the village New Amsterdam.
Köye New Amsterdam adını verdiler.

There is no bus service to the village.
Köye otobüs servisi yok.

It's only two miles to the village.
Köye sadece iki mil var.

They supplied the village with water.
Köye su temin ettiler.

they walked along the road together until they reached the village , but then their paths diverged
köye ulaşıncaya dek beraber yuruduler fakat sonra yolları ayrıldı

It was after dark when we got to the village.
Köye vardığımızda hava kararmıştı.

A small village grew into a large city.
Küçük bir köy büyük bir şehre dönüştü.

Life is boring in a small village.
Küçük bir köyde hayat sıkıcıdır.

The tornado destroyed the whole village.
Kasırga bütün köyü mahvetti.

He lives in a small village in Kyushu.
Kyushu'da küçük bir köyde yaşar.

Lida lived for many years in a small Native American village in eastern Nicaragua.
Lida yıllarca Doğu Nikaragua'da küçük bir yerli amerikan köyünde yaşadı.

I ate potato flavoured village bread in my hometown, Bolu.
Memleketim Bolu'da patatesli köy ekmeği yedim.

He is unquestionably the oldest man in the village.
O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.

In that village only one family remains.
O köyde sadece bir aile kalır.

He lives in a village.
O, bir köyde yaşıyor.

He had to leave the village.
O, köyü terk etmek zorunda kaldı.

She lives in the village.
O, köyde yaşıyor.

She was loved by everybody in the village.
O, köydeki herkes tarafından sevildi.

He grew up in a little village.
O, küçük bir köyde büyüdü.

She was born in a small village.
O, küçük bir köyde doğdu.

She was born in a remote village in Nepal.
O, Nepal'de uzak bir köyde doğdu.

Our school is in this village.
Okulumuz bu köyde.

The bus stopped in every village.
Otobüs her köyde durdu.

You can reach the village by bus.
Otobüsle köye ulaşabilirsin.

The flood overwhelmed the village.
Sel köyü mahvetti.

The flood did the village extensive damage.
Sel köye büyük hasar verdi.

The flood did a lot of damage to the village.
Sel köye bir sürü zarar verdi.

I have lived in this village for the past ten years.
Son on yıldır bu köyde yaşıyorum.

At last, we arrived at the village.
Sonunda, köye vardık.

Tom is so old that even the oldest in the village first knew him as an old man.
Tom öylesine yaşlıydı ki köydeki en yaşlı bile önceleri onu yaşlı bir adam olarak biliyordu.

Tom grew up in an isolated village deep in the mountains.
Tom derin dağlarda izole bir köyde büyüdü.

Tom rode his bicycle through the village.
Tom köyde bisikletini sürdü.

Tom lives in a small fishing village.
Tom küçük bir balıkçı köyünde yaşıyor.

Tom comes from a small village up north.
Tom kuzeyde küçük bir köyden geliyor.

Tom believed that the people in that small village were cannibals.
Tom o küçük köydeki insanların yamyam olduklarına inanıyor.

Tom's mother lives in this village.
Tom'un annesi bu köyde yaşıyor.

The volcanic eruption threatened the village.
Volkanik patlama köyü tehdit etti.

I'm going to the village tomorrow.
Yarın köye gidiyorum.

"Today, the milkman was buried. There were a lot of people, cause everybody in the village knew him." "Oh, is there a milkman in Linschoten?" "Well, no, not anymore!"

"You are so beautiful, so good and so honest, that I should give you a present." (because she was a fairy who took the form of a poor village woman, to see how great that young girl's kindness would be).

A female friend of ours took a trip to a small village last week.

A little village is situated in between both towns.

A small, homogeneous population with a precious culture--a Hopi village on a mesa top in America, e.g.--may be unable to tolerate any outsider for long.

According to AMeDAS, the amount of precipitation in the village has exceed 1,200 mm in three days.

Almost everyone in our village is related to one another.