Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Gözyaşları olan Tears kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Tears ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Tears kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

The pitiful sight moved us to tears.
Acıklı görüntü bizi gözyaşlarına boğdu.

Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears.
Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum.

The flag of his fatherland brought tears to his eyes.
Anavatanının bayrağı onun gözlerine gözyaşlarını akıttı.

Suddenly, Hiroko burst into tears.
Aniden Hiroko gözyaşlarına boğuldu.

Mother looked at me with tears in her eyes.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.

My mother looked at me with tears in her eyes.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.

My mother was in tears.
Annem gözyaşları içindeydi.

My mother is easily moved to tears.
Annem kolayca gözyaşlarına boğulur.

After hearing the sad news, she broke down in tears.
Üzücü haberi duyduktan sonra, o, gözyaşları içinde yıkıldı.

The sad story moved us to tears.
Üzücü hikaye bizi ağlattı.

Those present were all moved to tears.
Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.

Mrs. White broke into tears when I told her the news.
Bayan White ona haberi söylediğimde gözyaşlarına boğuldu.

The moment she saw me, she burst into tears.
Beni gördüğü an gözyaşlarına boğuldu.

You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.

My pillow was drenched with tears.
Benim yastık gözyaşlarıyla sırılsıklam oldu.

We were moved to tears.
Biz gözyaşlarına boğulduk.

This song is so moving that it brings tears to my eyes.
Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.

This movie brought tears to my eyes.
Bu film beni ağlattı.

I was moved to tears by the story.
Bu hikaye tarafından gözyaşlarına boğuldum.

This cloth tears easily.
Bu kumaş kolay yırtılır.

This can only end in tears.
Bu yalnızca gözyaşları içinde sona erebilir.

These are the last tears.
Bunlar son gözyaşlarıdır.

Confused by her careless mistake, she burst into tears.
Dikkatsiz hatası tarafından kafası karıştığı için, gözyaşlarına gömüldü.

She could not help bursting into tears.
Elinde olmadan gözyaşlarına boğuldu.

The movie moved her to tears.
Film onu ağlattı.

She cried until she ran out of tears.
Göz pınarları kuruyana kadar ağladı.

His eyes are bathed in tears.
Gözleri gözyaşlarıyla yıkanmış.

She sat there silently with tears in her eyes.
Gözleri yaşlı sessizce oraya oturdu.

Her eyes welled up with tears.
Gözleri yaşlarla doldu.

Tears came to my eyes.
Gözlerimden yaşlar geldi.

She was watching TV with tears in her eyes.
Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.

She came in with tears in her eyes.
Gözlerinde yaşlarla içeri girdi.

She rose to her feet with tears in her eyes.
Gözlerindeki yaşlarla ayağa kalktı.

Tears gushed from her eyes.
Gözlerinden yaş fışkırdı.

Tears filled her eyes.
Gözlerini gözyaşları doldurdu.

Tears ran down Alice's cheeks.
Gözyaşları Alice'in yanaklarından aşağı aktı.

Tears are a child's weapon.
Gözyaşları bir çocuğun silahıdır.

She spoke with tears in her eyes.
Gözyaşları içinde konuştu.

In tears, she tore up his letter and threw it away.
Gözyaşları içinde, o, mektubunu yırttı ve onu attı.

Tears shimmered in her eyes.
Gözyaşları onun gözlerinde pırıldadı.

Tears were flowing down her cheeks.
Gözyaşları onun yanaklarından süzülüyordu.

Tears ran down my face.
Gözyaşları yüzümden aşağı süzüldü.

Tears streamed down her cheeks.
Gözyaşları yanaklarından aşağı aktı.

My tears are cold.
Gözyaşlarım soğuk.

Dry my tears.
Gözyaşlarımı kurulayın.

I want you to dry my tears.
Gözyaşlarımı kurutmanı istiyorum.

I could not keep the tears from my eyes.
Gözyaşlarımı tutamadım.

She was choked with tears and was unable to speak.
Gözyaşlarına boğulmuş ve konuşamamıştı.

The young girl burst into tears.
Genç kız gözyaşlarına boğuldu.

She broke into tears at the news.
Haber onu gözyaşlarına boğdu.

As soon as she heard the news, she burst into tears.
Haberi duyar duymaz, o gözyaşlarına boğuldu.

The story brought tears to her eyes.
Hikaye onu ağlattı.

She shed tears while listening to the story.
Hikayeyi dinlerken gözyaşı döktü.

Jackson fought to hold back his tears.
Jackson gözyaşlarını gizlemek için mücadele etti.

Jane brushed the tears from her eyes.
Jane gözyaşlarını gözlerinden sildi.

The girl tried hard to hold back her tears.
Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti.

The girl's eyes were filled with tears.
Kızın gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

The little girl burst into tears.
Küçük kız gözyaşlarına boğuldu.

The little girl cried so much that her face was awash with tears.
Küçük kız o kadar çok ağladı ki, yüzü gözyaşları ile örtüldü.

My wife burst into tears.
Karım gözyaşlarına boğuldu.

Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu.

This music brought me into tears.
Müzik beni ağlattı.

Tears of joy rained down their cheeks.
Mutluluğun gözyaşları yanaklarından aktı.

Tears of happiness streamed down her cheeks.
Mutluluk gözyaşları onun yanaklarından aşağıya doğru aktı.

When Nicole heard that her favorite singer had died, she burst into tears.
Nicole onun sevdiği şarkıcının öldüğünü duyunca, gözyaşlarına boğuldu.

She was on the verge of tears.
O ağlamak üzereydi.

She shed bitter tears.
O acı gözyaşları döktü.

She was watching the film with her eyes red in tears.
O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.

Those tears are artificial.
O gözyaşları sahte.

She was moved to tears.
O gözyaşlarına boğuldu.

She broke into tears.
O gözyaşlarına boğuldu.

He was moved to tears.
O gözyaşlarına boğuldu.

He burst into tears.
O gözyaşlarına boğuldu.

She simply wept a river of tears before her father's grave.
O sadece babasının mezarından önce sürekli ağladı.

She kissed away the boy's tears.
O, çocuğun gözyaşlarını öperek geçirdi.

She answered in tears.
O, gözyaşları içinde yanıtladı.

She couldn't stop the tears.
O, gözyaşlarını durduramadı.

He tried to keep back his tears.
O, gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.

She wiped away her tears.
O, gözyaşlarını sildi.

She was moved to tears by the story.
O, hikaye yüzünden gözyaşlarına boğuldu.

She is easily moved to tears.
O, kolayca gözyaşlarına boğulur.

They burst into tears.
Onlar gözyaşlarına boğuldu.

They're tears of joy.
Onlar sevinç gözyaşları.

Her eyes were filled with tears.
Onun gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

I saw tears in her eyes.
Onun gözlerinin içinde gözyaşları gördüm.

His speech moved them to tears.
Onun konuşması onları gözyaşlarına boğdu.

I was moved to tears by her speech.
Onun konuşmasıyla gözyaşlarına boğuldum.

His words moved her to tears.
Sözleri onu gözyaşlarına boğdu.

Tears came into my eyes when I was chopping onions.
Soğanları doğradığım zaman gözlerimden yaş geliyordu.

Even the hard-hearted can be moved to tears.
Taş kalpliler bile gözyaşlarına boğulabilirler.

"I didn't do it!" said Tom, bursting into tears.
Tom "Onu ben yapmadım" dedi, gözyaşlarına boğuldu.

Tom was on the verge of tears.
Tom ağlamak üzereydi.

Tom was about to burst into tears.
Tom ağlamak ağlamak üzereydi.

Tom was unable to control his emotions and burst into tears.
Tom duygularını kontrol edemedi ve göz yaşlarına boğuldu.

Tom was unable to hide his tears.
Tom göz yaşlarını gizleyemedi.

Even though Tom still had tears in his eyes, he began to smile.
Tom gözlerinde hala gözyaşı olmasına rağmen gülmeye başladı.

Tom cried until he ran out of tears.
Tom gözyaşları bitene kadar ağladı.

Tom was in tears.
Tom gözyaşları içindeydi.

Tom burst into tears and ran upstairs.
Tom gözyaşlarına boğuldu ve üst kata koştu.

Tom burst into tears.
Tom gözyaşlarına boğuldu.