Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Gülümseme olan Smile kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Smile ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Smile kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

The child captivates everyone with his sunny smile.
Çocuk neşeli gülüşüyle herkesi cezbediyor.

Today was the first time I ever saw Tom smile.
Şu ana kadar bugün Tom'un gülümsediğini ilk kez gördüm.

This is the first time I've ever seen Tom smile.
Şu ana kadar Tom'un gülümsediğini ilk kez gördüm.

He gave me a smile of recognition.
Bana bir tanıma tebessümü verdi.

He told me that I had a nice smile.
Bana hoş bir gülümsemem olduğunu söyledi.

She gave me a wide smile.
Bana kocaman bir gülücük verdi.

She greeted Mr. Kato with a smile.
Bay Kato'yu bir tebessümle selamladı.

Mrs. Parker greeted him with a smile.
Bayan Parker bir gülümseme ile onu selamladı.

Sometimes when people are uncomfortable they smile.
Bazen insanlar rahatsız olduklarında gülümserler.

It made me smile.
Beni gülümsetti.

She made me smile.
Beni güldürdü.

He made me smile.
Beni güldürdü.

Your smile always makes me happy.
Gülüşün beni hep mutlu ediyor.

I like your smile.
Gülüşünü seviyorum.

Smile.
Gülümse.

I want to see you smile.
Gülümsediğini görmek istiyorum.

I like the way you smile.
Gülümseme tarzını seviyorum.

A smile is the same in every language.
Gülümseme, her dilde aynıdır.

I love to see you smile.
Gülümsemeni görmeyi seviyorum.

Try to smile.
Gülümsemeye çalış.

She had a beautiful smile.
Güzel bir gülümsemesi vardı.

I still love the way you smile at me.
Hâlâ bana tebessüm etme tarzını seviyorum.

I saw Jane go into her classroom with a smile.
Jane'nin tebessümle sınıfana girdiğini gördüm.

The girl greeted me with a smile.
Kız beni tebessümle selamladı.

Smile at the camera, please!
Kameraya gülümseyin lütfen.

I wish Tom would smile more often.
Keşke Tom daha sık gülümsese.

As always, Keiko showed us a pleasant smile.
Keiko bize her zamanki gibi hoş bir gülümseme gösterdi.

Kim's smile was very sweet.
Kim'in gülümsemesi çok tatlıydı.

Please smile.
Lütfen gülümse.

Mary thanked me with a smile.
Mary bana gülümseyerek teşekkür etti.

Mary has a beautiful smile.
Mary'nin güzel bir gülümsemesi var.

Let's receive him with a happy smile.
Mutlu bir gülümseme ile onu çekelim.

You can save face with a happy smile.
Mutlu bir gülümsemeyle görünüşü kurtarabilirsiniz.

Whatever you do, don't smile.
Ne yaparsan yap, gülümseme.

She gave me a shy smile.
O bana utangaç bir gülümseme verdi.

He greeted me with a smile.
O bir tebessümle beni selamladı.

She said with a smile.
O bir tebessümle söyledi.

She took us all in with her smile.
O tebessüm ederek hepimizi içeri aldı.

It was a forced smile.
O zoraki bir gülümseme idi.

She greeted me with a big smile.
O, büyük bir tebessümle beni selamladı.

She doesn't smile for me anymore.
O, bana artık gülmüyor.

She greeted me with a smile.
O, beni tebessümle selamladı.

She spoke to me with a smile.
O, benimle bir gülümseme ile konuştu.

He patted me on the shoulder with a smile.
O, bir gülümseme ile omuzumu okşadı.

She greeted us with a smile.
O, bizi bir gülümseme ile karşıladı.

Since she got her braces, I've hardly seen her smile.
O, diş teli taktığından beri neredeyse onun gülümsemesini görmedim.

She gave him a big smile.
O, ona büyük bir gülücük verdi.

He was attracted by her smile.
O, onun gülümsemesinden etkilendi.

That made Tom smile.
O, Tom'u gülümsetti.

She looked at him with a smile on her face.
O, yüzünde bir tebessümle ona baktı.

She shot a warm smile at the old lady.
O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

They greeted me with a smile.
Onlar beni tebessümle selamladı.

Her smile expressed her thanks.
Onun gülümsemesi onun teşekkürlerini ifade etti.

She saw him smile.
Onun gülümsemesini gördü.

He has a great smile.
Onun harika bir tebessümü var.

His smile put her at ease.
Onun tebessümü onu rahatlattı.

Russians never smile.
Ruslar asla gülümsemez.

I would swim through the ocean just to see your smile again.
Sırf gülümsemeni tekrar görmek için okyanusu boydan boya yüzerdim.

You just made me smile.
Sadece beni güldürdün.

I smile every time I see her.
Seni her gördüğüm zaman gülümserim.

It's been a long time since I've seen you smile.
Senin gülümsediğini gördüğümden beri uzun zaman oldu.

Susie has a nice smile.
Susie'nin güzel bir gülümsemesi var.

He hid his sadness behind a smile.
Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.

Tom doesn't smile very often.
Tom çok sık gülümsemez.

Tom has never seen Mary smile.
Tom asla Mary'yi gülerken görmedi.

Tom tried to hide a smile.
Tom bir gülümsemeyi saklamaya çalıştı.

Tom laid his cards down on the table with a smile.
Tom bir tebessümle kartlarını masaya koydu.

"Good morning", said Tom with a smile.
Tom bir tebessümle, "Günaydın", dedi.

If Tom would smile more often, he'd probably have more friends.
Tom daha sık gülümsese, büyük olasılıkla daha çok arkadaşı olur.

Even though Tom still had tears in his eyes, he began to smile.
Tom gözlerinde hala gözyaşı olmasına rağmen gülmeye başladı.

Tom tried to hide his smile.
Tom gülüşünü saklamaya çalıştı.

Tom could barely hide his smile.
Tom gülümsemesini güçlükle gizleyebildi.

Tom tried to smile, but couldn't.
Tom gülümsemeye çalıştı, ama yapamadı.

Tom doesn't smile.
Tom gülümsemez.

Tom tried not to smile.
Tom gülmemeye çalıştı.

Tom was hoping that Mary would smile at him.
Tom Mary'nin ona gülümseyeceğini umuyordu.

Tom returned Mary's smile.
Tom Mary'nin tebessümüne geri döndü.

Tom was too tired to even smile at Mary.
Tom Mary'ye gülümseyemeyecek kadar çok yorgundu.

Tom told Mary she had a nice smile.
Tom Mary'ye güzel bir gülümsemesi olduğunu söyledi.

Tom greeted Mary with a smile.
Tom Mary'yi bir tebessümle selamladı.

Tom could tell by that smile on Mary's face that she had had a good time at the party.
Tom partide eğlendiğini Mary'nin yüzüne o gülümsemeyle söyleyebildi.

Tom gave Mary a warm smile.
Tom, Mary'ye sıcak bir gülücük verdi.

Can you make Tom smile?
Tom'u güldürebilir misin?

When was the last time you saw Tom smile?
Tom'un gülümsediğini en son ne zaman gördün?

I saw Tom smile.
Tom'un gülümsediğini gördüm.

I'll never forget Tom's smile.
Tom'un gülümsemesini asla unutmayacağım.

Don't you think Tom has a beautiful smile?
Tom'un güzel bir gülümsemesi olduğunu düşünmüyor musun?

Tom has a great smile.
Tom'un harika bir gülümsemesi var.

Tom has a nice smile.
Tom'un hoş bir gülümsemesi var.

Tom had a huge smile on his face.
Tom'un yüzünde büyük bir gülümseme vardı.

Tom had a smile on his face.
Tom'un yüzünde bir gülümseme vardı.

Tom had a satisfied smile on his face.
Tom'un yüzünde memnun bir gülümseme vardı.

I haven't seen Tom smile for a long time.
Uzun süredir Tom'un gülümsediğini görmedim.

She approached him with a smile on her face.
Yüzünde bir gülümseme ile ona yaklaştı.

"I'm not angry. Look, see this smiling face?" "That's what they call a forced smile!"

"Thanks a lot" said he with a smile.

A second later his lips curved in a malicious smile.

A smile broke out on her face.

A smile crossed my face.

A smile is the most beautiful curve on a woman's body.