You should arrive at school before 8:30.
8:30'dan önce okula varmalısın.
Two high school boys beat Tom black and blue.
İki lise öğrecisi Tom'u döğüp çürükler içerisinde bıraktılar.
They became friends in elementary school.
İlkokulda arkadaş oldular.
When I ask people what they regret most about high school, they nearly all say the same thing: that they wasted so much time.
İnsanlara "Lise yıllarında en çok pişman olduğunuz şey nedir?" diye sorduğumda, hemen hemen hepsi aynı şeyi söylerler: Zamanımızın çoğunu boşa harcadık.
It was a good five kilometers from the station to the school.
İstasyondan okula en az beş kilometre idi.
It takes twenty minutes to walk from the station to school.
İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.
I heard that since Tom isn't feeling well he won't come to school today.
İyi hissetmediği için Tom'un bugün okula gelmeyeceğini duydum.
They booted him out of school for not studying.
Çalışmadığı için onu okuldan attılar.
His bag is right here, so he cannot have gone to school yet.
Çantası burada, demek ki okula gitmiş olamaz.
Most children hate school.
Çoğu çocuk okuldan nefret eder.
Most students do the sights of Kyoto on their school excursion.
Çoğu öğrenci okul gezilerinde Kyoto'nun görülmeye değer yerlerini geziyorlar.
Most students come to school on foot.
Çoğu öğrenci okula yürüyerek geliyor.
The boy has a good school record.
Çocuğun iyi bir okul sicili var.
The kid is old enough to go to school.
Çocuk okula gidecek kadar yaşlıdır.
The boy was admitted to the school.
Çocuk okula kabul edildi.
The boy has been absent from school for eight days.
Çocuk sekiz gündür okulda yok.
The children have already gone to school.
Çocuklar çoktan okula gittiler.
Children go to school to learn things.
Çocuklar bir şeyler öğrenmek için okula giderler.
The children shared a pizza after school.
Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
Children go back to school in autumn.
Çocuklar Sonbaharda okula geri giderler.
The children have gone to school already.
Çocuklar zaten okula gitti.
I took the children to school.
Çocukları okula götürdüm.
Can you fetch the children from school?
Çocukları okuldan alabilir misin?
My children are in school.
Çocuklarım okuldalar.
Both of my kids have already graduated from high school.
Çocuklarımın ikisi de zaten liseden mezun oldular.
Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.
Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız.
She sent her children off to school.
Çocuklarını okula yolcu etti.
I got up too late and was late for school.
Çok geç kalktım ve okula çok geç kaldım.
Students study in school.
Öğrenciler okulda çalışırlar.
The students don't like school.
Öğrenciler okuldan hoşlanmıyorlar.
Students are supposed to turn in reports at the end of the school year.
Öğrenciler raporlarını okul yılının sonunda teslim etmeliler.
Some of the students come to school by car.
Öğrencilerin bazıları araba ile okula gelirler.
He goes to school to study every day.
Öğrenmek için her gün okula gider.
The teacher allowed me to leave school early.
Öğretmen okuldan erken ayrılmama izin verdi.
The teacher made him stay after school.
Öğretmen okuldan sonra onun kalmasını sağladı.
Our teacher comes to school by car.
Öğretmenimiz araba ile okula gelir.
Teachers often buy school supplies with their own money.
Öğretmenler çoğunlukla kendi paralarıyla okul malzemeleri alırlar.
There is no school during August.
Ağustos boyunca okul yok.
Hurry up, and you will be in time for school.
Acele et, ve zamanında okulda olacaksın.
Hurry up. You'll be late for school.
Acele et. Okula geç kalacaksın.
Unless you hurry, you will be late for school.
Acele etmezsen okula geç kalacaksın.
How is he getting along with his school work?
Ödeviyle arası nasıl?
Now let's hurry to school.
Şimdi aceleyle okula gidelim.
Shouldn't you be at school now?
Şimdi okulda olman gerekmiyor mu?
I thought you were supposed to be at school now.
Şimdi okulda olman gerektiğini düşündüm.
I was supposed to be in graduate school by now.
Şimdiye kadar yüksek okulda olmam gerekiyordu.
They're all high school students.
Alayı liseli.
I got up at six, ate breakfast and then went to school.
Altıda kalktım, sabah kahvaltısı yedim ve sonra okula gittim.
My uncle lives near the school.
Amcam okulun yakınında yaşıyor.
In the United States, school buses are yellow.
Amerika Birleşik Devletleri'nde okul minibüsleri sarıdır.
The fight for civil rights in the United States started in 1954, when the government said school had to be open to everyone.
Amerika Birleşik Devletlerinde sivil haklar için mücadele 1954 yılında başladı, hükümetin herkese okul açılmak zorunda olduğunu söylediğinde.
I will be in high school next April.
Önümüzdeki nisan ayında lisede olacağım.
Andrew meets Linda at school.
Andrew Linda ile okulda görüşür.
Ann often plays tennis after school.
Ann genellikle okul sonrası tenis oynuyor.
My mother is a high school teacher.
Annem bir lise öğretmenidir.
My parents picked me up from school.
Annem-babam beni okuldan aldı.
I was absent from school because I had a cold.
Üşüttüğüm için okulda yoktum.
Since I had a cold, I was absent from school.
Üşüttüğümden beri okula gitmedim.
Since I had a cold, I didn't go to school.
Üşüttüğümden beri okula gitmedim.
I am absent from school on occasion.
Ara sıra okula gitmem.
I meet her at school now and then.
Ara sıra onunla okulda karşılaşırım.
We're not in high school anymore.
Artık lisede değiliz.
Are those guys from your school?
Şu adamlar sizin okuldan mı?
You have been doing well at school so far.
Şu ana kadar okulda iyi gidiyorsun.
That is my school.
Şu benim okulum.
That is our school.
Şu, bizim okulumuz.
School starts in September in Europe.
Avrupa'da okul Eylül ayında başlar.
I thought I had paid the monthly fee, but I received a phone call from the school saying that the bill still needs to be paid.
Aylık ücreti ödediğimi düşünüyordum fakat okuldan hâlâ ödenmesi gereken fatura olduğunu söyleyen bir telefon çağrısı aldım.
I just got Tom off to school.
Az önce Tom'u okula gönderdim.
Father spoke about how important school will be for finding a job when I am older.
Babam, büyüdüğümde bir iş bulurken okulun ne kadar da önemli olacağı hakkında konuştu.
My father teaches English at a high school.
Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.
Could you tell me something about your school?
Bana okulun hakkında bir şey söyler misin?
Mr Bush, principal of our school, graduated from Yale.
Bay Bush, okulumuzun müdürü, Yale'den mezun oldu.
Mr. Hunt is the principal of our school.
Bay Hunt okulumuzun müdürüdür.
Miss Smith teaches English at this school.
Bayan Smith bu okulda İngilizce öğretmektedir.
Ms. White ordered that Tom should stay after school.
Bayan White Tom'un okuldan sonra kalmasını emretti.
Why is Mrs. Yamada popular in your school?
Bayan Yamada sizin okulda niçin popüler?
Some people think Tatoeba is not a school.
Bazı insanlara göre Tatoeba bir okul değildir.
She's sometimes late for school.
Bazen okula geç kalır.
My son who is in the fifth grade has transferred from Shizuoka to an elementary school in Nagoya.
Beşinci sınıfta olan oğlum Shizuoka'dan Nagoya'daki bir ilkokula transfer oldu.
I missed school for six days.
Ben altı gün okulu kaçırdım.
I'm never late for school.
Ben asla okula geç kalmam.
I never have dinner at school.
Ben asla okulda akşam yemeği yemem.
I'm proud of my school.
Ben benim okulum ile gurur duyuyorum.
I was late for school on account of an accident.
Ben bir kazadan dolayı okula geç kaldım.
I'm a high school student.
Ben bir lise öğrencisiyim.
I'm a high school math teacher.
Ben bir lise matematik öğretmeniyim.
I'm not a junior high school student.
Ben bir ortaokul öğrencisi değilim.
I'm a junior high school student.
Ben bir ortaokul öğrencisiyim.
I am a student of this school.
Ben bu okulun bir öğrencisiyim.
When I was working for a public school, I had ten-fifteen students in a class.
Ben devlet okulunda çalışırken bir sınıfta 10-15 öğrencim vardı.
I usually walk to school.
Ben genellikle okula yürürüm.
