Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Kaydetmek olan Save kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Save ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Save kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

Save your appetite for the big dinner.
İştahınızı büyük bir akşam yemeği için saklayın.

We did everything we could to save the boy.
Çocuğu kurtarmak için elimizden geleni yaptık.

I am working to save for my college tuition.
Üniversite öğrenimime para biriktirmek için çalışıyorum.

There's nothing we can do to save Tom at this point. All we can do is pray.
Şu anda, Tom'u kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Elimizden gelen şey dua etmektir.

Save me a seat.
Bana bir yer ayır.

Save me some ice cream.
Bana biraz dondurma sakla.

Maybe Tom can save us.
Belki Tom bizi kurtarabilir.

I can't save anyone.
Ben kimseyi kurtaramam.

I knew you'd come to save me.
Beni kurtarmaya geleceğinizi biliyordum.

Save a piece of cake for me.
Benim için bir parça kek ayır.

Can you save this seat for me?
Benim için bu koltuğu ayırır mısın?

Bill dove into the river to save the drowning child.
Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.

Many farmers had to divest themselves of stock during the drought to save on feeding costs.
Birçok çiftçi kuraklık sırasında beslenme maliyetlerinde tasarruf etmek için kendilerini stoktan mahrum bırakmak zorunda kaldılar.

I had hoped to save more money.
Biraz daha para biriktirmeyi ummuştum.

Someone needs to save him, or he'll drown.
Birisi onu kurtarmalı, ya da o boğulacak.

It may save your life.
Bu hayatını kurtarabilir.

These tips may save your life.
Bu tavsiyeler hayatını kurtarabilir.

Save your ammunition.
Cephaneni koru.

You are the only one who can save the world.
Dünyayı kurtarabilecek tek kişi sensin.

I'm going to save more money.
Daha fazla para biriktireceğim.

He worked hard so as to save more money.
Daha fazla para biriktirmek için sıkı çalıştı.

The doctor arrived in time to save her.
Doktor onu kurtarmak için zamanında geldi.

Doctors save lives.
Doktorlar hayatlar kurtarır.

Economy cars save you money.
Ekonomi araba size tasarruf sağlar.

Save your energy.
Enerjini koru.

Save your strength.
Gücünü topla.

By simply changing the orientation of a house in relation to the sun, you can save up to thirty percent of the energy required or wasted for heating or cooling it.
Güneşe göre bir evin yönünü değiştirerek evi ısıtmak ya da soğutmak için gerekli ya da boşa harcanmış enerjinin yüzde otuzunu tasarruf edebilirsiniz.

I'm planning my next vacation. Maybe I'll go to Disneyland with my family and friends. How much should I save for it?
Gelecek tatilimi planlıyorum. Belki ailem ve arkadaşlarımla Disneyland'a gideceğim. Bunun için ne kadar para biriktirmeliyim?

Can we save the planet?
Gezegeni kurtarabilir miyiz?

I'm trying to save your life.
Hayatını kurtarmaya çalışıyorum.

I try to save 10% of my wages each month.
Her ay maaşımın %10'unu biriktirmeye çalışırım.

You should always save money for a rainy day.
Kötü bir gün için her zaman para biriktirmelisin.

Save for a rainy day.
Kötü bir gün için tasarruf yapın.

The word processor will save you a lot of trouble.
Kelime işlemci seni birçok dertten kurtaracak.

Save yourself.
Kendini kurtar.

Please save my place.
Lütfen benim yerimi ayırın.

I save my receipts.
Makbuzlarımı saklarım.

Make sure you save the receipt.
Makbuzu mutlaka saklayın.

Mary advised Tom to save a little money each month.
Mary Tom'a her ay biraz para biriktirmesini tavsiye etti.

You can save face with a happy smile.
Mutlu bir gülümsemeyle görünüşü kurtarabilirsiniz.

Transplants save lives.
Nakiller hayat kurtarırlar.

I must save her at all costs.
Ne pahasına olursa olsun onu kurtarmalıyım.

Save your breath.
Nefesini tut.

She is trying to save as much money as she can.
O mümkün olduğunca çok para biriktirmeye çalışıyor.

That will save me a lot of trouble.
O, beni bir sürü sorundan kurtaracaktır.

He wants to save the planet.
O, gezegeni kurtarmak istiyor.

She wants to save the planet.
O, gezegeni kurtarmak istiyor.

She advised him save his money.
O, ona parasını tasarruf etmesini tavsiye etti.

She risked her life to save him.
O, onu kurtarmak için hayatını riske attı.

She tried to carry out her plan to save money.
O, para biriktirmek için kendi planını uygulamaya çalıştı.

They died trying to save others.
Onlar diğerlerini kurtarmaya çalışırken öldüler.

They decided to travel back in time to save Tom.
Onlar Tom'u kurtarmak için zamanda geriye seyahat etmeye karar verdiler.

Save it on the external hard drive.
Onu harici hard diskte sakla.

I've come to save her.
Onu kurtarmak için geldim.

He risked his life to save her.
Onu kurtarmak için hayatını riske attı.

If you agree to become an organ donor, you may help save someone's life.
Organ bağışçısı olmayı kabul edersen, birinin yaşamını kurtarmasına yardım edebilirsin.

We must cut our expenses to save money.
Para biriktirmek için masrafları kısmalıyız.

She's worked hard to save up money.
Para biriktirmek için sıkı çalıştı.

I'm trying to save money.
Para tasarruf etmeye çalışıyorum.

I work everyday save Sundays.
Pazar günleri hariç her gün çalışırım.

Can you save enough money for the down payment?
Peşinat için yeterli para biriktirebilir misin?

I've come to save the princess.
Prensesi kurtarmak için geldim.

You need to save the princess.
Prensesi kurtarmalısın.

Bunk beds are a way to save space.
Ranzalar, alandan kazanmanın bir yoludur.

You should save some money against a rainy day.
Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.

I'll save you.
Seni kurtaracağım.

We'll save you.
Seni kurtaracağız.

I can't save you.
Seni kurtaramam.

I'm here to save you.
Seni kurtarmak için buradayım.

I'm trying to save you.
Seni kurtarmaya çalışıyorum.

I'm coming to save you.
Seni kurtarmaya geliyorum.

Your help will save us a lot of work.
Senin yardımın bizi bir sürü işten kurtaracak.

Medical science can save lives.
Tıp bilimi insanları kurtarır.

God save the Queen.
Tanrı kraliçeyi korusun.

I'm trying to save room for dessert.
Tatlı için yer ayırmaya çalışıyorum.

Tom tried to save me.
Tom beni kurtarmaya çalıştı.

Tom came to save me.
Tom beni kurtarmaya geldi?

Tom wanted save up enough money to buy a car.
Tom bir araba satın almak için yeterli parayı tasarruf etmek istedi.

Tom will save us.
Tom bizi kurtaracak.

Tom will come to save us.
Tom bizi kurtarmaya gelecek.

Tom always flies economy class to save money.
Tom her zaman tasarruf yapmak için ekonomi sınıfta uçuyor.

Tom risked his life to save Mary.
Tom Mary'yi kurtarmak için hayatını riske attı.

Tom wished he had had the courage to jump into the river and save the baby that had fallen in.
Tom nehire atlama cesaretinin olmasını ve düşen bebeği kurtarmayı diledi.

Tom is looking for a way to save money.
Tom para biriktirmek için bir yol arıyor.

Tom does everything he can to save money.
Tom para biriktirmek için yapabileceği her şeyi yapar.

Tom did everything within his power to save the children that were trapped in the burning building.
Tom yanan binada sıkışmış çocukları kurtarmak için gücü dahilinde her şeyi yaptı.

Tom died trying to save a child from a burning building.
Tom yanan bir binadan bir çocuğu kurtarmaya çalışırken öldü.

Save Tom.
Tom'u kurtar.

Can we save Tom?
Tom'u kurtarabilir miyiz?

I'll save Tom.
Tom'u kurtaracağım.

I couldn't save Tom.
Tom'u kurtaramadım.

I almost got killed when I went into the burning house to save Tom.
Tom'u kurtarmak için yanan eve gittiğimde neredeyse ölüyordum.

There's nothing we can do to save Tom.
Tom'u kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.

I'm trying to save Tom.
Tom'u kurtarmaya çalışıyorum.

We tried to save Tom.
Tom'u kurtarmaya çalıştık.

How can we save Tom?
Tom'u nasıl koruyabiliriz?

If I had wings to fly, I would have gone to save her.
Uçmak için kanatlarım olsa, onu kurtarmaya giderdim.

We had better save our time and money.
Vaktimizi ve paramızı boşa harcamasak iyi olur.

It'll save time.
Zaman kazanacak.

What should I do to save time?
Zaman kazanmak için ne yapmalıyım?