sat ile ilgili cümleler

She sat in the chair all day, thinking of past events.
Bütün gün sandalyede oturdu, geçmiş olayları düşündü.

Grandfather sat in his habitual place near the fire.
Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.

My father sat reading the evening paper.
Babam akşam gazetesini okurken oturuyordu.

He sat silently with his legs crossed.
Bacak bacak üstüne atarak sessizce oturdu.

He sat there with his legs crossed.
Bacak bacak üstüne atmış şekilde orada oturdu.

I sat up all night.
Ben bütün gece oturdum.

I sat waiting on the bench.
Ben bankta otururken bekledim.

I sat up all last night reading a novel.
Ben bir roman okuyarak bütün gece oturdum.

I sat among them.
Ben onların arasına oturdum.

I sat beside her.
Ben onun yanında oturdum.

I sat by his side.
Ben onun yanında oturdum.

I sat back in the armchair and opened the book.
Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.

My sat nav doesn't work abroad.
Benim uydu navigasyon cihazı yurt dışında çalışmıyor.

He sat next to me.
Benim yanıma oturdu.

Betty sat in the chair with her legs crossed.
Betty bacak bacak üstünde sandalyede oturuyordu.

They sat under a tree.
Bir ağacın altına oturdular.

They sat in the shade of a tree.
Bir ağacın gölgesinde oturdular.

A man came in and sat on the stool next to her.
Bir adam içeri geldi ve onun yanındaki tabureye oturdu.

I sat waiting on a bench.
Bir bankta beklerken oturdum.

A chauffeur sat in front.
Bir sürücü ön koltukta oturdu.

We sat in the front.
Biz önde oturduk.

We sat together in silence for some time.
Biz bir süre sessizlik içinde birlikte oturduk.

We sat down to dinner in opposition to each other.
Biz birbirimizle karşılıklı yemeğe oturduk.

We sat in a ring.
Biz daire şeklinde oturduk.

As soon as we sat down, she brought us coffee.
Biz oturur oturmaz, o bize kahve getirdi.

We sat on the bench in the park.
Biz parkta bankta oturduk.

We sat on a bench in the park.
Biz parkta bir banka oturduk.

We sat in total silence.
Biz topyekün sessizce oturduk.

Would you mind if I sat here?
Burada oturmamın bir sakıncası var mı?

I sat up till late last night.
Dün gece geç saatlere kadar oturduk.

We sat around the fire in a circle.
Daire şeklinde ateşin etrafına oturduk.

He sat at the edge of the stream.
Derenin kenarında oturdu.

Tom remained standing as the others sat down.
Diğerleri otururken Tom ayakta kaldı.

She sat on the floor, her eyes closed.
Gözleri kapalı bir şekilde yere oturdu.

She sat next him with her eyes closed.
Gözleri kapalı olarak onun yanına oturdu.

He sat beside her with his eyes closed.
Gözleri kapalı onun yanında oturdu.

He sat there with his eyes closed.
Gözleri kapalı orada oturdu.

She sat there silently with tears in her eyes.
Gözleri yaşlı sessizce oraya oturdu.

A beautiful girl sat next to me.
Güzel bir kız yanıma oturdu.

The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.

They sat up talking late at night.
Gece geç saatlere kadar konuşarak oturdular.

They sat at their campfires at night.
Gece kamp ateşinde oturdular.

He sat surrounded by young girls.
Genç kızlarla çevrili olarak oturuyordu.

The sick child sat up in bed.
Hasta çocuk yatakta dik oturdu.

They both sat down.
Her ikisi de oturdu.

Both sat down.
Her ikisi oturdu.

Everybody sat down.
Herkes oturdu.

Everyone sat down.
Herkes oturdu.

Hiroko sat there all alone.
Hiroko orada tek başına oturdu.

Jessie sat at the far end of the table.
Jessie masanın ucunda oturdu.

John sat looking out of the window.
John oturdu pencereden dışarı baktı.

I sat next to John.
John'un yanına oturdum.

The girl sat beside me.
Kız yanıma oturdu.

The dog sat down by the man.
Köpek adamın yanına oturdu.

The little boy sat on his father's shoulders.
Küçük çocuk babasının omuzlarına oturdu.

Tom sat on the curb.
Kaldırımın kenarına oturdu.

I sat down on the couch.
Kanepede oturdum.

He sat on the bench and crossed his legs.
Kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı.

While she sat on the cliff and combed her hair, she sang a wonderfully beautiful song.
Kayalığa oturmuş saçlarını tararken çok güzel bir şarkı söylüyordu.

Ken sat next to me.
Ken yanıma oturdu.

He sat on the sofa with his arms folded.
Kolları bağlı şekilde kanepede oturdu.

He sat there with his arms folded.
Kolları katlı orada oturdu.

Jim sat alone with his arms folded.
Kollarını bağlamış olarak Jim tek başına oturuyordu.

Mary sat down and opened her shoulder bag.
Mary oturdu ve omuz çantasını açtı.

They sat around the table playing cards.
Masanın etrafına oturup iskambil oynadılar.

Meg and Ken sat on the bench.
Meg ve Ken bankta oturdu.

I was out of breath and sat down.
Nefes nefese kaldım ve oturdum.

He sat astride over the main door.
O ana kapı üstünde ata biner gibi oturdu.

They sat in the shade of that big tree.
O büyük ağacın gölgesinde oturdular.

She sat on the bench.
O bankta oturdu.

He sat on the bench.
O bankta oturdu.

He sat at a distance from me.
O benden uzakta oturdu.

He sat up late last night.
O dün gece geç saatlere kadar oturdu.

Yesterday she sat for the entrance examination.
O dün giriş sınavına girdi.

He sat listening to the radio.
O radyo dinleyerek oturdu.

She sat on a hard chair.
O sert bir sandalyeye oturdu.

He and his friend sat on the bench.
O ve arkadaşı bankta oturdu.

He sat in front of me.
O, önümde oturdu.

She sat next him wishing she were somewhere else.
O, başka bir yerde olmayı dileyerek onun yanına oturdu

He sat on the bank.
O, bankta oturdu.

She sat on the bank.
O, bankta oturdu.

He sat smoking on the bench.
O, bankta otururken sigara içti.

He sat down to read a novel.
O, bir roman okumak için oturdu.

She sat down to read a novel.
O, bir roman okumak için oturdu.

He sat next to the stream.
O, dereye yakın oturdu.

He sat down and read while his wife was cooking by the fire.
O, eşi ateşin yanında pişirirken, oturup okudu.

He sat up late at night.
O, gece geç saatlere kadar oturdu.

She sat beside me in church.
O, kilisede yanımda oturdu.

He sat at the head of the table.
O, masanın başına oturdu.