I give you this ring as a symbol of my love.
Aşkımın bir sembolü olarak bu yüzüğü sana veriyorum.
It's over between us. Give me back my ring!
Aramızda her şey bitti. Yüzüğümü geri ver.
I heard the bell ring.
Ben zilin çaldığını duydum.
Ring the bell when you want me.
Beni istediğiniz zaman zili çalın.
Give me a ring if you find out anything.
Bir şey bulursan beni ara.
We sat in a ring.
Biz daire şeklinde oturduk.
We listened to the bell ring.
Biz zilin çalışını dinledik.
Does this ring a bell?
Bu bir şey çağrıştırıyor mu?
This diamond ring is too extravagant for me.
Bu elmas yüzük benim için çok abartılı.
Where did you get this ring?
Bu yüzüğü nereden aldın?
The ring was not to be found anywhere.
Bu yüzük hiçbir yerde bulunmayacaktı.
How much is this ring worth?
Bu yüzük ne kadar değer?
The diamond in this ring is polished.
Bu yüzükteki elmas parlatılır.
She looked for her ring earnestly.
Ciddiyetle yüzüğünü aradı.
He gave her an engagement ring last night.
Dün gece ona bir nişan yüzüğü verdi.
The hand has five fingers: the thumb, the index finger, the middle finger, the ring finger, and the pinky.
Elin beş parmağı var: başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı ve serçe parmak.
How late can I ring?
En geç saat kaçta arayabilirim?
She was eyeing the girl's beautiful ring.
Kızın güzel yüzüğünü izliyordu.
I heard the doorbell ring. Go and see who it is.
Kapının çaldığını duydum. Git ve kim olduğuna bak.
Kate always shows off her diamond ring.
Kate her zaman elmas yüzüğü ile gösteriş yapar.
Kate always shows off the big diamond ring she got from her fiance.
Kate her zaman nişanlısından aldığı büyük elmas yüzükle hava atar.
Nobody heard the bell ring.
Kimse kapı zilini duymadı.
Mary's wedding ring was swept down the drain while she was washing her hands.
Mary ellerini yıkarken alyansı su borusuna kaçtı.
Mary showed all her friends her engagement ring.
Mary tüm arkadaşlarına nişan yüzüğünü gösterdi.
Mary showed Tom her wedding ring.
Mary Tom'a alyansını gösterdi.
Mary's wedding ring is made of pure gold.
Mary'nin alyansı saf altından yapılmıştır.
Where's Mary's ring?
Mary'nin yüzüğü nerede?
Her fiancé gave her a very big ring.
Nişanlısı ona büyük bir yüzük verdi.
That's a nice ring.
O güzel bir yüzük.
That name doesn't ring any bells.
O isim bir şey hatırlatmıyor.
She doesn't want him to buy an expensive engagement ring.
O onun pahalı bir nişan yüzüğü almasını istemiyor.
Is that ring made of real gold?
O yüzük gerçek altından mı yapılmıştır?
She is wearing a valuable ring.
O, değerli bir yüzük takıyor.
She talked him into buying her a diamond ring.
O, onu ona elmas bir yüzük alması için ikna etti.
She found the ring that she had lost during the journey.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
I heard the school bell ring.
Okul zilinin çaldığını duydum.
Tell him either to call on me or to ring me up.
Ona ya bana uğramasını ya da beni aramasını söyle.
She has a ring worth more than she can imagine.
Onun hayal edebileceğinden daha değerli bir yüzüğü var.
The hotel telephone is in the hall and Harriet is trying to ring the police now.
Otel telefonu salonda ve Harriet şimdi polisi aramaya çalışıyor.
The student had his cellphone confiscated after it began to ring in class.
Sınıfta çalmaya başladıktan sonra Öğrenci cep telefonuna el koydurdu.
I will find you your lost ring.
Sana kayıp yüzüğünü bulacağım.
I'll ring you back.
Seni tekrar arayacağım.
Just after putting away the dishes, Joan heard the doorbell ring.
Tam bulaşıkları kaldırdıktan sonra, Joan kapı zilinin çaldığını duydu.
Just then, I heard the telephone ring.
Tam o anda, telefonun çaldığını duydum.
I heard my phone ring.
Telefonumun çaldığını duydum.
I heard my phone ring once.
Telefonumun bir kez çaldığını duydum.
I heard the phone ring.
Telefonun çaldığını duydum.
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
Tom büyükbabasından miras kalan parayla Mary için bir nişan yüzüğü aldı.
Tom was married, but he didn't wear a ring.
Tom evlendi fakat bir yüzük takmadı.
Tom is married, but he doesn't wear a wedding ring.
Tom evli ama alyans takmıyor.
The name Tom doesn't ring a bell.
Tom ismi bir şey çağrıştırmıyor.
Tom doesn't want to buy an expensive engagement ring for Mary.
Tom Mary için pahalı bir nişan yüzüğü almak istemiyor.
Tom noticed that Mary was wearing a wedding ring.
Tom Mary'nin bir alyans taktığını fark etti.
Tom put a diamond ring on Mary's finger.
Tom Mary'nin parmağına elmas bir yüzük taktı.
Tom noticed a wedding ring on Mary's finger.
Tom Mary'nin parmağında bir alyans fark etti.
Tom shouldn't have given Mary a diamond ring.
Tom Mary'ye bir elmas yüzük vermemeliydi.
Tom gave Mary an engagement ring.
Tom Mary'ye bir nişan yüzüğü verdi.
Tom put the engagement ring on Mary's finger.
Tom nişan yüzüğünü Mary'nin parmağına taktı.
Tom took off his wedding ring.
Tom nikah yüzüğünü çıkardı.
Tom took his wedding ring off.
Tom nikah yüzüğünü çıkardı.
Tom noticed Mary wasn't wearing the ring he'd given her.
Tom ona verdiği yüzüğü Mary'nin takmadığını fark etti.
Tom stole his ring.
Tom onun yüzüğünü çaldı.
Tom stole your ring.
Tom senin yüzüğünü çaldı.
Tom stole her ring.
Tom yüzüğünü çaldı.
Tom can't get his ring off his finger.
Tom yüzüğünü parmağından çıkaramıyor.
Tom didn't have any hard evidence, but he thought Mary was the one who stole his mother's diamond ring.
Tom'un sağlam delili yoktu, fakat o, annesinin elmas yüzüğünü çalan kişinin Mary olduğunu düşünüyordu.
Tom should eventually have enough money to buy Mary a diamond ring.
Tom'un sonuçta Mary'ye elmas bir yüzük alması için yeterli parası olmalıydı.
Isn't her ring gorgeous?
Yüzüğü harika değil mi?
He put the ring on Mary's finger.
Yüzüğü Mary'nin parmağına taktı.
Tom's acknowledgement that he stole the ring cleared the maid of suspicion.
Yüzüğü onun çaldığına dair Tom'un onayı hizmetçiyi şüpheli olmaktan kurtardı.
My ring is gone.
Yüzüğüm kayboldu.
Where's my ring?
Yüzüğüm nerede?
She took her ring off and threw it at him.
Yüzüğünü çıkardı ve ona fırlattı.
The ring couldn't be found anywhere.
Yüzük herhangi bir yerde bulunamadı.
In case of fire, ring the bell.
Yangın durumunda, çanı çal.
Give me a ring tomorrow.
Yarın bana telefon et.
I'll give you a ring tomorrow morning.
Yarın sabah seni arayacağım.
She looked pleased with her new ring.
Yeni yüzüğünden memnun görünüyordu.
If I were a rich man, I would buy you a diamond ring.
Zengin bir adam olsaydım sana elmas bir yüzük alırdım.
Ring the bell.
Zili çal.
"Sometimes it seems, Tom, that we're the only adequate people over here." "You're right, Mary. However sad it is, but we're surrounded by idiots only, and their ring is inexorably tightening."
A burglar made away with my wife's diamond ring.
A ring of smoke floated from his cigar into the air.
As I was eating lunch, Kichiya came to me and, while she was serving my meal, she was toying happily with her ring set with a gleaming jewel.
As soon as she heard the bell ring, she answered the telephone.
Before you die you see the ring!
Beware of 'One Ring' malicious nuisance calls!!
Bright is the ring of words when the right man rings them.
Can you help me pick out an engagement ring?
Could I get my ring back?
Could you ring up these books for me?
Did you ring the bell?
Did you see a wedding ring on Tom's finger?
Does it ring a bell with you?