Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Kamu olan Public kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Public ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Public kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

A public opinion study was made in 1937.
1937'de bir kamu oyu araştırması yapıldı.

He was annoyed at having to show up before the public.
İnsanlardan önce gelmek zorunda olmak onun canını sıkıyordu.

You should assume that anything you do online is public.
Çevrimiçi yaptığın bir şeyin aleni olduğunu varsaymalısın.

Singer and actress Selena Gomez started her career at age seven on the children's public television show "Barney and Friends."
Şarkıcı ve aktris Selena Gomez mesleğine yedi yaşındayken çocukların ulusal televizyon gösterisi "Barney and Friends"'te başladı.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

I need to make an urgent call. Is there a public phone near here?
Acil bir arama yapmam gerekiyor. Buraya yakın bir halka açık telefon var mı?

Mr. Kaifu is used to making speeches in public.
Bay Kaifu herkesin içinde konuşmalar yapmaya alışkındır.

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

The mayor addressed the general public.
Belediye başkanı genele hitap etti.

When I was working for a public school, I had ten-fifteen students in a class.
Ben devlet okulunda çalışırken bir sınıfta 10-15 öğrencim vardı.

I am not accustomed to speaking in public.
Ben herkesin önünde konuşmaya alışık değilim.

I work for public welfare.
Ben kamu refahı için çalışıyorum.

My professor sneers at science books for the general public.
Benim profesör kamu için yazılan bilim kitaplarını küçümsüyor.

He found a public telephone and called a taxi.
Bir ankesörlü telefon buldu ve bir taksi çağırdı.

He was educated at a public school.
Bir bir devlet okulunda eğitim gördü.

Where is a public telephone?
Bir kamu telefonu nerededir?

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

All the elements of a data structure are public by default.
Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.

We should draw the line between public and private affairs.
Biz resmi ve özel işler arasına çizgi çizmeliyiz.

This garden is open to the public.
Bu bahçe halka açıktır.

Is this building open to the public?
Bu bina halka açık mı?

Is there a public toilet in this building?
Bu binada bir umumi tuvalet var mı?

This is a public beach.
Bu bir halk plajıdır.

Is this a public or private company?
Bu bir kamu ya da özel şirket mi?

I don't want this news to be made public yet.
Bu haberin kamu oyuna duyurulmasını henüz istemiyorum.

This place isn't convenient to public transportation.
Bu yer toplu taşıma için uygun değildir.

This place isn't convenient for public transportation.
Bu yer, toplu taşıma araçları için uygun değildir.

Is there a public beach around here?
Buralarda bir halk plajı var mı?

Cumming called a public meeting.
Cumming halka açık bir toplantıya çağırdı.

Make solidarity and equal rights the cornerstone of public policy.
Dayanışma ve eşit haklar kamu politikasının temel taşını oluşturur

The facts did not become public for many years.
Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.

The Großer Tiergarten or Tiergarten are a large public park located in the middle of Berlin.
GroBer Tiergarten ya da Tiergarten Berlin'in ortasına kurulmuş büyük bir kamu parkıdır.

Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.

The public is the best judge.
Halk en iyi yargıçtır.

We consider public libraries a legitimate citizen's right.
Halk kütüphanelerini meşru bir vatandaşlık hakkı olarak görüyoruz.

The public praised Roosevelt's reform efforts.
Halk Roosevelt'in reform çabalarını övdü.

Let's keep public places clean.
Halka açık yerleri temiz tutalım.

To the public, he was a hero.
Halka göre, o bir kahramandı.

He doesn't like to speak in public.
Halkın önünde konuşmaktan hoşlanmaz.

We all felt embarrassed to sing a song in public.
Hepimiz halkın önünde bir şarkı söylemeye utandık.

Everyone has the right of equal access to public service in his country.
Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.

Everyone has the right to freedom of thought, conscience and religion; this right includes freedom to change his religion or belief, and freedom, either alone or in community with others and in public or private, to manifest his religion or belief in teaching, practice, worship and observance.
Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.

I was humiliated in public.
Herkesin önünde aşağılandım.

I don't like to sing in public.
Herkesin önünde şarkı söylemekten hoşlanmam.

You ought not to say such things in public.
Herkesin önünde böyle şeyler söylememelisin.

I can't stand being laughed at in public.
Herkesin önünde bana gülünmesine katlanamam.

Have you ever sung in public?
Herkesin önünde hiç şarkı söyledin mi?

Don't swear in public.
Herkesin önünde küfretmeyin.

I dislike speaking in public.
Herkesin önünde konuşmaktan hoşlanmam.

I don't like to speak in public.
Herkesin önünde konuşmaktan hoşlanmam.

I'm not used to making speeches in public.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.

He said he wasn't used to speaking in public.
Herkesin önünde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.

She doesn't like to speak in public.
Herkesin önünde konuşmayı sevmez.

He was laughed at in public.
Herkesin önünde ona gülündü.

Don't make a scene in public.
Herkesin önünde rezalet çıkarmayın.

It is hard to speak in public.
Herkesin içinde konuşmak zordur.

Doing math is the only socially acceptable way to masturbate in public.
Hesap yapmak herkesin önünde tatmin olmanın kabul edilebilir tek sosyal yoludur.

The Japanese fiscal authorities are weighing measures to restore public confidence in their economic management.
Japon mali otoriteleri ekonomik yönetimlerinde ulusal güveni yenilemek için önlemleri tartıyorlar.

Joseph Goebbels was the Nazi minister of Public Enlightenment and Propaganda.
Joseph Goebbels Kamu Aydınlatma ve Propaganda Nazi bakanıydı.

I soon got accustomed to speaking in public.
Kısa sürede herkesin içinde konuşmaya alıştım.

The castle has been restored and is open to the public.
Kale restore edildi ve halka açık.

The balance of public opinion remains in his favor.
Kamu oyu dengesi kendi lehine kalır.

The public convenience should be respected.
Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

Public pressure forced the army to act.
Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.

Public opinion began to change.
Kamuoyu değişmeye başladı.

Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.

Heed public opinion.
Kamuoyunu dikkate alın.

It is not good to ridicule him in public.
Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.

My wife has the strange habit of pilfering wads of toilet paper from public restrooms.
Karımın kamu tuvaletlerinden tuvalet kağıdı tomarlarını aşırmak gibi tuhaf alışkanlığı var.

The news of the accident caused public alarm.
Kaza haberi kamu alarmına neden oldu.

Nobody likes to be made fun of in public.
Kimse herkesin önünde alay edilmekten hoşlanmaz.

Don't air your dirty laundry in public.
Kirli çamaşırlarını herkesin önünde havalandırma.

Please refrain from smoking in public places.
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.

The museum is open to the public.
Müze halka açıktır.

He is known to the public.
O halk tarafından bilinir.

He is accustomed to speaking in public.
O herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

There is a public telephone on that corner.
O köşede bir kamu telefonu var.

She detests speaking in public.
O topluluk önünde konuşmaktan nefret eder.

He insulted me in public.
O, bana herkesin önünde hakaret etti.

She hates speaking in public.
O, herkesin önünde konuşmaktan nefret eder.

He's used to speaking in public.
O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

He made fun of me in public.
O, herkesin içinde benimle alay etti.

He is used to speaking in public.
O, toplum içinde konuşmaya alışkındır.

They went to the public swimming pool.
Onlar halka açık yüzme havuzuna gittiler.

They are always quarrelling in public.
Onlar her zaman toplum önünde tartışıyorlar.

I defy you to make it public.
Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.

Don't criticize him in public.
Onu herkesin içinde eleştirme.

He threatened to make it public.
Onu ortaya dökmekle tehdit etti.

I have never heard Roy sing a song in public.
Roy'un herkesin içinde bir şarkı söylediğini hiç duymadım.

When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.

Is the exhibit open to the public?
Sergi halka açık mı?

As soon as the result was made public, I told you it.
Sonuç kamuya açıklanır açıklanmaz, onu sana söyledim.

There are hills, a little museum, a public garden and a big church.
Tepeler, küçük bir müze, bir park ve büyük bir kilise vardır.

Tom devoted his whole life to public service.
Tom bütün hayatını kamu hizmetine adadı.

Tom sometimes picks his nose in public.
Tom bazen kamusal alanda burnunu karıştırır.

Tom is a public defender.
Tom bir kamu avukatıdır.

Tom is a public official.
Tom bir kamu görevlisidir.

Tom was a public servant.
Tom bir kamu görevlisiydi.

Tom never sings in public.
Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.