You are a good tennis player.
İyi bir tenisçisin.
The coach considers Bob a good player.
Antrenör Bob'ı iyi bir oyuncu olarak düşünüyor.
I am a tennis player.
Ben bir tenisçiyim.
I'm a tennis player.
Ben bir tenisçiyim.
I got this CD player for free.
Ben bu CD çaları ücretsiz aldım.
I've always wanted to be a professional basketball player.
Ben hep profesyonel bir basketbol oyuncusu olmak istedim.
I'm a pretty good chess player.
Ben oldukça iyi bir satranç oyuncusuyum.
I want to be a good player like you.
Ben sizin gibi iyi bir oyuncu olmak istiyorum.
I'm a volleyball player.
Ben voleybol oyuncusuyum.
I hear that you are a good tennis player.
Ben, iyi bir tenis oyuncusu olduğunu duyuyorum.
Bill is a baseball player.
Bill bir beyzbol oyuncusu.
I want to be a baseball player.
Bir beyzbol oyuncusu olmak istiyorum.
A player has to memorize words.
Bir oyuncu sözleri ezberlemek zorundadır.
I hear you're a poker player.
Bir poker oyuncusu olduğunu duyuyorum.
A lot of people say Tom is the best player on our team.
Birçok kişi Tom'un takımımızdaki en iyi oyuncu olduğunu söylüyor.
We regard him as the best player on the team.
Biz, ona takımın en iyi oyuncusu gözüyle bakıyoruz.
He is the best player on our team.
Bizim takımda en iyi oyuncudur.
I don't know how to operate this CD player.
Bu CD çaları nasıl çalıştıracağımı bilmiyorum.
I've wanted this CD player for a long time.
Bu CD'yi uzun bir zamandır istedim.
She got a new CD player yesterday.
Dün yeni bir CD çalar aldı.
Who is your favorite player?
En sevdiğin oyuncu kimdir?
My favorite soccer player is Shinji Ono.
Favori futbol oyuncum Shinji Ono'dur.
Who's your favorite hockey player?
Favori hokey oyuncun kim?
What's your favorite audio player?
Favori ses çaların nedir?
The soccer player kicked the ball.
Futbolcu topa tekme attı.
Who's your favorite soccer player?
Gözde futbol oyuncun kim?
My dream is to be a baseball player.
Hayalim bir beyzbol oyuncusu olmaktır.
Each player did his best.
Her oyuncu elinden geleni yaptı.
I can defeat any chess player.
Herhangi bir satranç oyuncusunu yenebilirim.
Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.
Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.
Hong Myong Bo is a great player.
Hong Myong Bo büyük bir oyuncu.
Ichiro is an outstanding baseball player.
Ichiro olağanüstü bir beyzbol oyuncusu.
John was another great player.
John bir diğer büyük oyuncu idi.
You'll be a good player soon.
Kısa sürede iyi bir oyuncu olacaksın.
Ken wants to be a baseball player.
Ken bir beyzbol oyuncusu olmak istiyor.
Ken is a football player.
Ken bir futbol oyuncusu.
She is by far the best player in the club.
Kulüpte açık farkla en iyi oyuncudur.
He grew up to be a college football player.
O bir üniversite futbol oyuncusu oldu.
She became infatuated with a German soccer player.
O bir Alman futbol oyuncusuna aşık oldu.
He is a baseball player.
O bir beyzbol oyuncusudur.
He is a soccer player.
O bir futbol oyuncusu.
He was a rugby player.
O bir ragbi oyuncusu idi.
He wants to be a tennis player.
O bir tenis oyuncusu olmak istiyor.
He is a tennis player.
O bir tenis oyuncusu.
He's a tennis player.
O bir tenis oyuncusu.
He's a volleyball player.
O bir voleybol oyuncusudur.
He is a careful player.
O dikkatli bir oyuncudur.
That football player is gigantic.
O futbol oyuncusu dev gibidir.
He won't be a good player.
O iyi bir oyuncu olmayacaktır.
He is a good tennis player.
O iyi bir tenis oyuncusu.
He is a famous baseball player.
O, ünlü bir beyzbol oyuncusudur.
He is by far the best player on the team.
O, açık ara farkla takımda en iyi oyuncudur.
He may become a baseball player.
O, bir beyzbol oyuncusu olabilir.
He's a baseball player.
O, bir beyzbol oyuncusudur.
She is a good tennis player.
O, iyi bir tenis oyuncusu.
He is much the best baseball player in our school.
O, okulumuzda en iyi beyzbol oyuncusudur.
He's not a team player.
O, takım oyuncusu değil.
He is better than any other player in the team.
O, takımdaki herhangi bir oyuncudan daha iyidir.
They say he is the best tennis player.
Onun en iyi tenis oyuncusu olduğunu söylüyorlar.
They say he's the best tennis player.
Onun en iyi tenis oyuncusu olduğunu söylüyorlar.
His brother is a famous soccer player.
Onun erkek kardeşi ünlü bir futbolcudur.
The player won the championship three times in a row.
Oyuncu üst üste üç kez şampiyonluk kazandı.
The player retired from the basketball team.
Oyuncu basketbol takımından emekli oldu.
The player was acclaimed by the fans.
Oyuncu fanatikleri tarafından alkışlandı.
The player made a splendid comeback.
Oyuncu muhteşem bir dönüş yaptı.
The player swung the bat at a ball.
Oyuncu raketi topa salladı.
The player contributed to the victory.
Oyuncu zafere katkıda bulundu.
The player performed a wonderful feat.
Oyuncu, harika bir başarı gerçekleştirdi.
Notice how the player uses his elbows.
Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.
To become a professional banjo player, you need to spend thousands of hours practicing.
Profesyonel bir banjo oyuncusu olmak için pratik yapmaya binlerce saat harcamalısın.
The chess player put his opponent in check.
Satranç oyuncusu rakibinin yerini düzeltti.
You are a tennis player.
Sen bir tenis oyuncususun.
Sue is the best tennis player in our school.
Sue okulumuzda en iyi tenis oyuncusu.
He's the most valuable player on our team.
Takımımızda en değerli oyuncudur.
Tom is a very good tennis player.
Tom çok iyi bir tenis oyuncusudur.
Tom is the best basketball player I've ever seen.
Tom şu ana kadar gördüğüm en iyi basketbol oyuncusu.
Tom is a basketball player
Tom bir basketbol oyuncusudur.
Tom burned himself out as a baseball player.
Tom bir beyzbol oyuncusu olarak kendini mahvetti.
Tom will become a good soccer player some day.
Tom bir gün iyi bir futbol oyuncusu olacak.
Tom is a player.
Tom bir oyuncu.
Tom took the CD from its case and inserted it in the player.
Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı.
Tom took the CD out of its case and put it into the player.
Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı.
Tom dealt five cards to each player.
Tom her oyuncuya beş kart dağıttı.
Tom can't swim at all. On the other hand, he is a good baseball player.
Tom hiç yüzemez. Diğer taraftan, o iyi bir beyzbol oyuncusudur.
Tom is a good chess player.
Tom iyi bir satranç oyuncusudur.
Tom is a good team player.
Tom iyi bir takım oyuncusu.
Tom certainly isn't the worst player on our team.
Tom kesinlikle takımımızda en kötü oyuncu değil.
Tom is the only trumpet player I know.
Tom tanıdığım tek trompetçidir.
Tom is an able cricket player.
Tom yetenekli bir kriket oyuncusudur.
Tom is a very good basketball player.
Tom, çok iyi bir basketbol oyuncusudur.
Tom is an excellent cricket player.
Tom, mükemmel kriket oyuncusudur.
