Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Kendi olan Own kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Own ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Own kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

"You're so beautiful. What's your name?" "Mind your own business."
"Sen çok güzelsin. Adın ne?" "Seni alakadar etmez."

In the year 1847, they declared their own independence.
1847 yılında onlar kendi bağımsızlıklarını ilân ettiler.

The drug culture has its own rules.
İlaç kültürünün kendi kuralları vardır.

People often don't notice their own faults.
İnsanlar genellikle kendi hataları fark etmezler.

People carried their own weight then.
İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.

Sweden has its own language.
İsveç'in kendi dili vardır.

Do you own a house in Italy?
İtalya'da bir evin var mı?

You should try to find somebody closer to your own age to date.
Çıkmak için kendi yaşına daha yakın birini bulmaya çalışmalısın.

A lot of people in our neighborhood own guns.
Çevremizdeki çok sayıda insanın silahı var.

Most parents see their own children as the best in the world.
Çoğu ebeveyn, kendi çocuklarını, dünyada en iyi olarak görüyor.

She loves the boy like he's her own son.
Çocuğu kendi evladı gibi seviyor.

Don't let children have their own way.
Çocukların başına buyruk olmalarına izin vermeyin.

The first thing you must learn is to stand on your own ideas.
Öğrenmeniz gereken ilk şey, kendi fikirleriniz üzerinde durmak.

Teachers often buy school supplies with their own money.
Öğretmenler çoğunlukla kendi paralarıyla okul malzemeleri alırlar.

The man couldn't so much as write his own name.
Adam kendi adını bile yazamadı.

The man tried to install his own antenna.
Adam kendi antenini kurmaya çalıştı.

The man blew out his own brains.
Adam kendi beynini uçurdu.

I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.

I think the devil doesn't exist, but man has created him, he has created him in his own image and likeness.
Şeytanın var olmadığını düşünüyorum, bence insanlık onu yarattı,kendi hayalinde ve tasvirinde

However the protagonist is aware of his own mistakes.
Ancak baş oyuncu kendi hatalarının farkında.

A mother rabbit keeps her babies warm with her own body.
Anne tavşan kendi vücudu ile yavrularını sıcak tutar.

My mother gave me a pair of gloves of her own making.
Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.

They want to choose their mates by their own will.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.

Atoms cannot be seen with your own eye.
Atomlar çıplak gözle görülemez.

Tom can still play the piano even though he doesn't own one now.
Şu anda kendine ait bir piyanosu olmasa bile Tom hâlâ piyano çalabiliyor.

We cannot see our own faces without a mirror.
Ayna olmadan kendi yüzümüzü göremeyiz.

You cannot see your own face without a mirror.
Ayna olmadan kendi yüzünü göremezsin.

I've just been told that I have to bring my own equipment.
Az önce kendi ekipmanımı getirmem gerektiğini söyledim.

He can't run his own family, let alone a nation!
Bırak bir ulusu, o kendi ailesini idare edemez.

All happy families resemble each other, each unhappy family is unhappy in its own way.
Bütün mutlu aileler birbirine benzer, mutsuz olan her aile mutsuzluğunu kendine göre yaşar.

My grandfather used to make his own furniture.
Büyükbabam kendi mobilyasını yapardı.

The minister contradicted his own statement.
Bakan kendi ifadesiyle çelişti.

It is believed that whales have their own language.
Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır.

You don't own me.
Bana sahip değilsin.

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

I own a car.
Ben bir arabaya sahibim.

I'm only doing this for your own good.
Ben bunu sadece senin kendi iyiliğin için yapıyorum.

I do things at my own pace.
Ben işleri kendi tempomda yaparım.

I've got to earn my own living.
Ben kendi hayatımı kazanmak zorundayım.

I only did it for your own good.
Ben sadece senin kendi iyiliğin için yaptım.

A selfish man thinks of nothing but his own feelings.
Bencil bir adam kendi duygularından başka hiçbir şey düşünmez.

I own an electric guitar.
Benim bir elektro gitarım var.

I own a horse.
Benim bir horozum var.

From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.

I have my own reasons.
Benim kendi nedenlerim var.

I have my own theory.
Benim kendi teorim var.

I have my own bedroom.
Benim kendi yatak odam var.

I've got my own place.
Benim kendi yerim var.

Betty killed her own mother.
Betty, kendi annesini öldürdü.

Do you own a computer?
Bir bilgisayarın var mı?

I don't own a guitar.
Bir gitarım yok.

One should love one's own mother.
Bir insan annesini sevmelidir.

A man touched down on the moon. A wall came down in Berlin. A world was connected by our own science and imagination.
Bir insan aya indi. Berlinde bir duvar yıkıldı. Bir dünya kendi bilimimizle ve hayal gücümüzle bağlandı.

We own a dog and a cat.
Bir köpeğe ve bir kediye sahibiz.

It is one thing to own a library; It is quite another to use it wisely.
Bir kütüphaneye sahip olmak başka bir şey, onu akıllıca kullanmak çok daha başka bir şey.

I want my own house, even if it's a shack.
Bir kulübe olsa bile kendi evimi istiyorum.

Isn't it true that you own a gun?
Bir silaha sahip olduğunuz doğru değil mi?

Do you own a gun?
Bir silahın var mı?

Do you own a handgun?
Bir tabancan var mı?

I own a yacht.
Bir yata sahibim.

Most Americans did not have the money to own an automobile.
Birçok Amerikalının bir otomobile sahip olmak için parası yoktu.

Many Republicans did not vote for their own candidate.
Birçok Cumhuriyetçiler kendi adayı için oy vermedi.

We broke up and went our own ways.
Biz ayrıldık ve kendi yolumuza gittik.

We're going to make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

Everyone of us is responsible for their own conduct.
Bizden herkes kendi davranışıyla sorumlu.

The apples from our own tree taste much better than the sprayed apples from the supermarket.
Bizim kendi ağacımızdan gelen elmalar marketten gelen püskürtülmüş elmalardan çok daha iyi tat veriyor.

We've got our own problems.
Bizim kendi sorunlarımız var.

Each of these students has his or her own opinion.
Bu öğrencilerin her birinin kendi fikri var.

I own this car.
Bu araba benim.

I was on my own during these months.
Bu aylarda tek başımaydım.

This is my own bike.
Bu benim kendi bisikletim.

This is a plan of my own devising.
Bu benim kendi oluşturduğum bir plandır.

I own this sentence.
Bu cümle bana ait.

I own this store.
Bu dükkanın sahibiyim.

I fucking don't know how to translate this sentence, translate it yourself, everybody deal with their own shit.
Bu kahrolası cümleyi nasıl tercüme edeceğimi bilmiyorum, kendin tercüme et, herkes kendi bokunu temizlesin.

This is a doghouse of my own making.
Bu kendi yaptığım bir köpek kulübesidir.

This is a picture of my own painting.
Bu kendi yaptığım bir resimdir.

I own this property.
Bu mülkün sahibiyim.

I own this place.
Bu mekan benim.

This is a bag of her own making.
Bu onun kendi yaptığı bir çantadır.

This is a picture of his own painting.
Bu onun kendi yaptığı bir resimdir.

This is the picture of his own painting.
Bu onun kendi yaptığı resimdir.

This is a problem of his own making.
Bu onun kendi yarattığı bir sorundur.

I'm going to get my own way this time.
Bu sefer kendi bildiğimi okuyacağım.

I've been on my own these past few months.
Bu son birkaç ay tek başımayım.

Do you own this place?
Bu yerin sahibi misin?

This cruel cold could make a man afraid of his own voice.
Bu zalim soğuk bir adamı kendi sesinden korkutabilirdi.

This is a picture of her own painting.
Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.

Are these your own books?
Bunlar kendi kitapların mı?

Do that at your own risk.
Bunu riski size ait olmak üzere yap.

Does somebody here own this watch?
Burada bu saatin sahibi olan biri var mı?

You have to make your own bed here.
Buraya kendi yatağını yapmak zorundasın.

I've never been on my own before.
Daha önce tek başıma olmadım.

Railway workers have their own particular terminolgy.
Demiryolu işçilerinin kendi özel terminolojileri var.

The revolution has its own laws.
Devrimin kendi yasaları vardır.

Have your own way.
Dilediğiniz gibi yapın.

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.

It seems the navy jets had a major screw-up in navigation and they bombed their own troops by mistake.
Donanma jetlerinin navigasyonda önemli bir bozumu vardı ve onlar yanlışlıkla kendi askerlerini bombaladılar gibi görünüyor.

She loves the boy as if he were her own child.
Erkek çocuğunu sanki kendi çocuğu gibi seviyor.

His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.