Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Sipariş olan Order kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Order ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Order kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

Put your affairs in order.
İşlerini sıraya koy.

I got up early in order to catch the first train.
İlk trene yetişmek için erken kalktım.

I hurried in order to catch the first train.
İlk treni yakalamak için acele ettim.

Go early in order to get a good seat.
İyi bir koltuk almak için erken gidin.

In order to return to our era, what should we do?
Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?

The washing machine is somewhat out of order.
Çamaşır makinesi biraz bozuk.

The washing machine is out of order.
Çamaşır makinesi bozuk.

The students answered in order.
Öğrenciler sırayla cevap verdi.

In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.

It's cheaper to order things by the dozen.
Şeyleri düzine ile sipariş etmek daha ucuzdur.

Excuse me, but I didn't order this.
Affedersiniz fakat ben bunu ısmarlamadım.

I worked hard in order to support my family.
Aileme bakmak için çok çalıştım.

He worked hard in order to support his family.
Ailesine bakmak için çok çalıştı.

He has to work hard in order to support his family.
Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.

I would like to order drinks now.
Şimdi içecekleri şipariş etmek istiyorum.

All right. Please order it.
Anlaşıldı. Lütfen onu ısmarla.

My mother worked hard in order to rear us.
Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.

My mother worked hard in order to raise us.
Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.

The elevator is out of order.
Asansör bozuk.

The elevator is out of order today.
Asansör bugün bozuk.

Are you ready to order now?
Şu anda sipariş vermeye hazır mısınız?

In order to keep our feet warm we had to shift from one foot to another and keep moving.
Ayaklarımızı sıcak tutmak için ayaklarımızı yer değiştirmek ve hareket ettirmeye devam etmek zorunda kaldık.

You must work hard in order not to fail.
Başarısız olmamak için çok çalışmalısın.

He worked hard in order to succeed.
Başarmak için çok çalıştı.

I think you have sent me a wrong order.
Bana yanlış bir sipariş gönderdiğini düşünüyorum.

I did not order this.
Ben bunu ısmarlamadım.

I didn't order this.
Ben bunu sipariş etmedim.

I'd like to order the same.
Ben de aynı siparişi vermek istiyorum.

I had breakfast in haste in order to be in time for the first bus.
Ben ilk otobüse zamanında yetişmek için aceleyle kahvaltı yaptım.

Can I order from the breakfast menu?
Ben kahvaltı menüsünden sipariş verebilir miyim?

Can you order one for me?
Benim için bir tane ısmarlar mısın?

There is nothing for me to do except to obey the order.
Benim için emre uymak dışında yapacak bir şey yok.

Tickets will be allotted in order of application.
Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.

In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.

Bill got up early in order to catch the first train.
Bill ilk treni yakalamak için erken kalktı.

Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.

You should take photography lessons in order to be a photographer.
Bir fotoğrafçı olabilmek için fotoğrafçılık dersleri almalısın.

He came to New York in order to look for a job.
Bir iş aramak için New York'a geldi.

In order to know a man, you have only to travel with him a week.
Bir insanı tanımak için, onunla sadece bir hafta seyahat etmelisin.

I might order a pizza.
Bir pizza sipariş edebilirim.

In preparation for painting a portrait, my friend takes many photographs in order to study the subject closely.
Bir portre yapmaya hazırlanırken, arkadaşlarım konuyu yakından incelemek için bir sürü fotoğraf çeker.

When we go to a restaurant, I never order the same thing Tom does.
Bir restorana gittiğimizde, Tom'la aynı şeyi ısmarlamam.

You don't have to go to an art school in order to be an artist.
Bir sanatçı olabilmek için bir sanat okuluna gitmene gerek yok.

I would like to order a sandwich.
Bir sandviç almak istiyorum.

We listened carefully in order not to miss a single word.
Biz bir tek kelime kaçırmamak için dikkatle dinledik.

We shouted in order to warn everyone of the danger.
Biz herkesi tehlikeyle ilgili uyarmak için bağırdık.

In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.

What happened to our order?
Bizim siparişe ne oldu?

Our TV is out of order.
Bizim TV çalışmıyor.

Bob hurried home in order to watch the TV program.
Bob TV programını izlemek için acele ile eve gitti.

It's an order.
Bu bir emir.

That was an order.
Bu bir emirdi.

That's an order!
Bu bir emirdir.

That's an order.
Bu bir emirdir.

It's an order.
Bu bir emirdir.

This is an order.
Bu bir emirdir.

Is that a request or an order?
Bu bir istek mi yoksa bir sipariş mi?

This machine is out of order.
Bu makine bozuktur.

You can't use this faucet. It's out of order.
Bu musluğu kullanamazsın. O bozuk.

That vending machine is out of order.
Bu otomat bozuk.

This vending machine is out of order.
Bu otomat bozuktur.

This radio is out of order.
Bu radyo bozuk.

This clock is out of order.
Bu saat bozuk.

This order has just come in over the phone.
Bu sipariş az önce telefonla geldi.

This is the last order.
Bu son sipariş.

This telephone is out of order.
Bu telefon bozuk.

That's reversing the logical order of things.
Bu, şeylerin mantık sırasını ters çevirmedir.

That's an order that I can't give.
Bu, veremeyeceğim bir emir.

It's cheaper if you order these by the dozen.
Bunları düzine ile ısmarlarsan daha ucuz.

We didn't order this.
Bunu ısmarlamadık.

I could order you to do that.
Bunu yapmanı emredebilirim.

We need to work together in order to make the world a better place.
Dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için birlikte çalışmamız gerek.

In order to relax, I need to listen to soothing music.
Dinlenmek için rahtlatıcı müzik dinlemem gerekiyor.

I went home in order to change my clothes.
Elbiselerimi değiştirmek için eve gittim.

He would not give the order.
Emir vermezdi.

Your order will be ready within half an hour.
En geç yarım saate siparişiniz hazır.

His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.

You have to risk big in order to win big.
Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.

I've misplaced my glasses, but I need them in order to look for them.
Gözlüğümü kaybettim fakat onu bulmak için ona ihtiyacım var.

She got up early in order to see the sunrise.
Gündoğumunu görmek için erken kalktı.

Waiter, I'd like to order.
Garson, sipariş vermek istiyorum.

Waitress, I'd like to order.
Garson, sipariş vermek istiyorum.

He left early in order not to be late.
Geç kalmamak için erken ayrıldı.

I bought a telescope in order to observe the night sky.
Gece gökyüzünü incelemek için bir teleskop aldım.

I read three kind of newspapers in order to keep abreast with the times.
Gelişmeleri takip etmek için üç çeşit gazete okurum.

I'm still waiting for my order.
Hâlâ siparişimi bekliyorum.

Hanako came all the way from Hokkaido in order to see her father.
Hanako babası görmek için Hokkaido'dan tüm yolu geldi.

Everything seems to be in order.
Her şey düzenli görünüyor.

Nothing's out of order.
Hiçbir şey bozuk değil.

Who's ready to order?
Ismarlamak için kim hazır?

In order to get some information about Japanese economic problems, you'll find this book very useful.
Japon ekonomik sorunları hakkında biraz bilgi almak için, bu kitabı çok faydalı bulacaksın.

We use words in order to communicate.
Kelimeleri iletişim kurmak için kullanırız.

Did you order the book?
Kitabı sipariş ettin mi?

Put your books in order.
Kitaplarınızı düzeltin.

The air conditioner has got out of order.
Klima çalışmıyor.

The air conditioner is out of order.
Klima bozuk.

Please order this product by February 15, and we will be able to deliver it before March 15.
Lütfen bu ürünü 15 Şubata kadar sipariş edin, ve 15 Marttan önce onu teslim edebileceğiz.

Please cancel my order and refund the money.
Lütfen siparişimi iptal edin ve parayı iade edin.

She went to France in order to study music.
Müzik eğitimi yapmak için Fransa'ya gitti.

Mary took out a loan in order to buy a car.
Mary araba satın almak için bankadan kredi aldı.