Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Eski olan Old kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Old ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Old kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

"How old are you?" "I'm sixteen."
"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."

"How old are you?" "I'm 16 years old."
"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."

"Cat?", the old man wondered.
"Kedi? ", yaşlı adam merak etti.

"The Old Man and the Sea" is a novel by Hemingway.
"The Old Man and the Sea" Hemingway tarafından yazılmış bir romandır.

You're not old enough to drink.
İçmek için yeterince yaşlı değilsin.

He died of old age two years ago.
İki yıl önce yaşlılıktan öldü.

His old age is beginning to affect his eyesight.
İlerleyen yaşı onun görme yeteneğini etkilemeye başlıyor.

How old were you when you went to the movies for the first time?
İlk defa sinemaya gittiğinizde kaç yaşındaydınız ?

What do people do with old gold?
İnsanlar eski altınla ne yaparlar?

Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.

I ran into an old classmate of mine on my way to the station.
İstasyona giderken eski bir sınıf arkadaşıma rastladım.

I ran into my old teacher at the station.
İstasyonda benim eski öğretmenime rastladım.

I met with an old friend of mine at the station.
İstasyonda eski bir arkadaşımla karşılaştım.

I ran into an old friend of mine outside the station.
İstasyonun dışında eski bir arkadaşıma rastladım.

I met an old man near the station.
İstasyonun yanında yaşlı bir adamla tanıştım.

Because I am a student of old language.
Çünkü ben eski bir dil öğrencisiyim.

The boy has grown out of all his old clothes.
Çocuk eski elbiselerine sığmayacak kadar büyüdü.

The kid is old enough to go to school.
Çocuk okula gidecek kadar yaşlıdır.

How old are the kids?
Çocuklar kaç yaşında?

How old are your kids?
Çocuklarınız kaç yaşında?

How old are your children?
Çocuklarınız kaç yaşındalar?

I have a very old stamp.
Çok eski bir pulum var.

Many old customs are gradually dying out.
Çok sayıda eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

"How old is she?" "She is twelve years old."
“O kaç yaşında?” “Oniki yaşında.”

I see an old woman under the tree.
Ağacın altında yaşlı bir kadın görüyorum.

The young man who has not wept is a savage, and the old man who will not laugh is a fool.
Ağlamamış genç bir adam acımasızdır ve gülmeyecek yaşlı bir adam bir aptaldır.

You're never too old to learn.
Öğrenmenin yaşı yoktur.

The man robbed the old man of the bag.
Adam yaşlı adamın çantasını soydu.

The man confessed that he had robbed the old woman.
Adam, yaşlı kadını soyduğunu itiraf etti.

I am now in an old castle.
Şimdi eski bir kaledeyim.

I am 30 years old now.
Şimdi otuz yaşındayım.

The taxi I took was very old and small.
Aldığım taksi çok eski ve küçüktü.

Dick was ten years old when he died.
Öldüğünde Dick on yaşında idi.

My six-month old son is teething.
Altı aylık oğlum diş çıkarıyor.

I got an old Toyota from my uncle.
Amcamdan eski bir Toyota aldım.

How old is your uncle?
Amcan kaç yaşında?

She will be seventeen years old next February.
Önümüzdeki şubat ayında on yedi yaşında olacak.

I will be sixteen years old next year.
Önümüzdeki yıl on altı yaşında olacağım.

How old is your grandmother?
Anneannen kaç yaşında?

I was three years old when my mother died.
Annem öldüğünde üç yaşındaydım.

Her mother is not as old as she looks.
Annesi göründüğü kadar yaşlı değil.

I ran into an old friend three days ago.
Üç gün önce eski bir arkadaşa rastladım.

Are you old enough to drive?
Araba sürmek için yeterince yaşlı mısın?

The archaeologist is studying old Roman ruins.
Arkeolog eski Roma harabeleri üzerinde çalışıyor.

You're old enough now.
Artık yeterince yaşlısın.

That old man must be insane.
Şu yaşlı adam çılgın olmalı.

Who is that old man?
Şu yaşlı adam da kim?

The old man was fast asleep when the bear came.
Ayı geldiğinde yaşlı adam derin uykudaydı.

You are old enough to know better than to act like that.
Öyle davranılmayacağını bilecek yaştasın.

It is such an old song that everybody knows it.
Öylesine eski bir şarkı ki onu herkes bilir.

The same old problem.
Aynı eski sorun.

Why do you want such an old car?
Böyle eski bir arabayı niçin istiyorsun?

I met an old man who says that he's never eaten at a restaurant in his whole life.
Bütün hayatı boyunca restoranda hiç yemek yemediğini söyleyen bir adamla tanıştım.

We don't stop playing because we grow old; we grow old because we stop playing.
Büyüdüğümüz için oyun oynamayı bırakmadık; oyun oynamayı bıraktığımız için büyüdük.

My grandfather is five times as old as I am.
Büyük babam benim beş katım kadar yaşlıdır.

My grandfather says he's too old to swim.
Büyük babam yüzemeyecek kadar çok yaşlı olduğunu söylüyor.

How old is your grandfather?
Büyük baban kaç yaşındadır?

How old is your elder son?
Büyük oğlun kaç yaşında?

My grandmother's old watch has been lying in the drawer for years.
Büyükannemin eski saati yıllardır çekmecede duruyordu.

My grandfather is 90 years old and very lively.
Büyükbabam 90 yaşında ve çok canlı.

My grandfather tells us about old things.
Büyükbabam bize eski şeylerden bahseder.

My father is too old to work.
Babam çalışmak için çok yaşlıdır.

My father repaired my old watch.
Babam eski saatimi tamir etti.

My father is not as old as he looks.
Babam göründüğü kadar yaşlı değildir.

My father is so old that he can't work.
Babam o kadar yaşlıdır ki o çalışamaz.

My father drives a very old car.
Babam, çok eski bir araba kullanıyor.

How old is your father?
Baban kaç yaşında?

I never read this book without being reminded of my old days.
Bana geçmiş günlerimi hatırlatmaksızın bu kitabı hiç okumadım.

Could you tell me how old are you?
Bana kaç yaşında olduğunu söyler misin?

I ran across an old friend near the bank.
Bankanın yanında eski bir arkadaşa rastladım.

Mr Kato was too old to work any longer.
Bay Kato çalışmak için artık çok yaşlıydı.

Mr. Kato was too old to work any longer.
Bay Kato artık çalışamayacak kadar çok yaşlı.

Do you know how old Miss Nakano is?
Bayan Nakano'nun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?

I'm looking for a certain old woman.
Belirli bir yaşlı kadın arıyorum.

I am fascinated by clouds and clocks on old photographs - perhaps because they can be understood as symbols of the transience and continuous passage of time.
Belki onlar geçicilik ve sürekli zaman geçidi olarak olarak anlaşılabileceği için eski fotoğraflardaki bulutlardan ve saatlerden etkilendim.

Perhaps Tom is too old to do this kind of thing.
Belki Tom bu tür şeyi yapamayacak kadar çok yaşlı.

I unexpectedly met an old friend of mine on the bus yesterday.
Ben dün beklenmedik bir şekilde otobüste benim eski bir arkadaşla karşılaştım.

I saw an old film featuring Charlie Chaplin yesterday.
Ben dün Charlie Chaplin'i anlatan eski bir film gördüm.

I bought an old car.
Ben eski bir araba satın aldım.

I ran into an old friend.
Ben eski bir arkadaşa rastladım.

I'm an old friend.
Ben eski bir dostum.

I bought an old lamp.
Ben eski bir lamba satın aldım.

I used to have an old Rolls Royce.
Ben eski bir Rolls Royce'a sahiptim.

How old am I?
Ben kaç yaşındayım?

When I was in New York, I happened to meet my old friend.
Ben New York'ta iken, tesadüfen eski arkadaşımla karşılaştım.

I'm too old for her.
Ben onun için çok yaşlıyım.

I'm as old as he is.
Ben onun kadar yaşlıyım.

I am as old as he is.
Ben onun kadar yaşlıyım.

I'm a stupid old maid in my thirties.
Ben otuzlu yaşlarda aptal yaşlı bir hizmetçiyim.

I'm just a plain old office worker.
Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.

I'm too old for you.
Ben senin için çok yaşlıyım.

I'm looking for a certain old man.
Ben yaşlı bir adamı arıyorum.

I'm an old man.
Ben yaşlı bir adamım.

I think we should sell our old car.
Bence eski arabamızı satmalıyız.

I think you're old enough.
Bence yeterince yaşlısın.

Do you think I'm too old to have another baby?
Benim başka bir bebek için çok yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?

My old car brought me $100.
Benim eski arabam bana 100 dolar getirdi.

I have an old bicycle.
Benim eski bir bisikletim var.

I disposed of my old coat.
Benim eski paltoyu elden çıkardım.

My house is old and ugly.
Benim evim eski ve biçimsiz.