The job offer still stands.
İş teklifi hâlâ duruyor.
The Americans rejected the offer.
Amerikalılar teklifi reddetti.
The offer is too good to be turned down.
Öneri geri çevrilemeyecek kadar çok iyidir.
Consider my offer carefully.
Önerimi dikkatlice düşün.
I'm glad you decided to reconsider my offer.
Önerimi yeniden düşünmeye karar verdiğine sevindim.
Thanks for the offer, though.
Önerin için teşekkürler, yinede.
What is your offer?
Önerin nedir?
I like your offer.
Önerini beğeniyorum.
I might take you up on your offer.
Önerini kabul edebilirim.
The reason he refused your offer is obvious.
Önerini reddetme nedeni açık.
I reconsidered your offer.
Önerinizi yeniden düşündüm.
I really appreciate the offer.
Öneriyi gerçekten takdir ediyorum.
It stands to reason that I should decline the offer.
Öneriyi geri çevirmek zorunda olmam makul görünüyor.
It was stupid of you to have turned down the offer.
Öneriyi geri çevirmen aptallıktı.
I accept the offer.
Öneriyi kabul ediyorum.
It was wise of you to accept his offer.
Öneriyi kabul etmen akıllıcaydı.
I persuaded him into accepting the offer.
Öneriyi kabul etmesi için onu ikna ettim.
She would not deign to consider such an offer.
Öyle bir teklifi düşünmeye tenezzül etmedi.
President Polk withdrew the offer.
Başkan Folk öneriyi geri çekti.
I'll take any job you can offer me.
Bana önerebileceğin bir işi alacağım.
I intend to decline his offer to help me.
Bana yardım etmek için yaptığı teklifi reddetmek niyetindeyim.
I accepted the offer.
Ben teklifi kabul ettim.
I rejected the offer.
Ben teklifi reddettim.
I'm willing to accept your offer.
Ben teklifini kabul etmeye hazırım.
I am willing to take your offer.
Ben teklifinizi almaya istekliyim.
To my surprise, he refused my offer.
Benim için sürpriz oldu, o benim teklifimi reddetti.
Many software companies offer free versions of their products, albeit with limited functionality.
Bir çok yazılım şirketi, işlevselliği sınırlı olsa da, ürünlerinin ücretsiz versiyonlarını sunuyorlar.
Make an offer.
Bir öneri yap.
I got a job offer.
Bir iş teklifi aldım.
We accepted his offer.
Biz onun önerisini kabul ettik.
We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
How many flights to Boston do you offer a day?
Boston'a bir günde kaç uçuşunuz var?
This offer is good for five days.
Bu öneri beş gün için iyidir.
This is my last offer.
Bu benim son teklifim.
It's my last offer.
Bu benim son teklifim.
It's a one-time offer.
Bu bir kerelik bir teklif.
This is my final offer.
Bu son teklifim.
This offer expires on August 15, 1999.
Bu teklif 15 Ağustos 1999 yılında sona erecek.
This offer does not meet our requirement.
Bu teklif şartlarımızı karşılamıyor.
This offer is available for five days.
Bu teklif beş gün için geçerlidir.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
Carranza rejected the offer.
Carranza teklifi reddetti.
Clay accepted the offer.
Clay teklifi kabul etti.
Our offer still stands if you're interested.
Eğer ilgileniyorsanız teklifimiz hâlâ duruyor.
Emily accepted the offer.
Emily teklifi kabul etti.
Emily rejected the offer.
Emily teklifi reddetti.
Do you offer any all-day tours?
Günlük turlar önerir misiniz?
Do you offer any night tours?
Hiç gece turları sunuyor musunuz?
I appreciated my neighbor's generous offer.
Komşumun cömert teklifini takdir ettim.
Tom wouldn't be too surprised if Mary decided to accept the job offer.
Mary iş teklifini kabul etmeye karar verirse, Tom çok şaşırmazdı.
What can you offer?
Ne önerebilirsin?
What did they offer?
Ne teklif ettiler?
Why did you turn down his offer?
Niçin onun önerisini reddettin?
Why don't you try making Tom an offer?
Niçin Tom'a bir teklifte bulunmayı denemiyorsun?
She turned down my offer.
O benim teklifimi geri çevirdi.
He accepted our offer.
O bizim teklifimizi kabul etti.
He gladly accepted our offer.
O bizim teklifimizi memnuniyetle kabul etti.
He rejected our offer.
O bizim teklifimizi reddetti.
He refused my offer for no good reason.
O iyi bir neden olmadan teklifimi reddetti.
She took up his offer.
O onun teklifini kabul etti.
He turned down my offer.
O, önerimi reddetti.
She turned up her nose at our offer.
O, önerimizi beğenmedi.
She allowed that my offer was reasonable.
O, benim önerimin mantıklı olduğunu kabul etti.
She considered his offer carefully.
O, onun teklifini dikkatlice düşündü.
She accepted his offer.
O, onun teklifini kabul etti.
He accepted his offer.
O, onun teklifini kabul etti.
She rejected his offer of help.
O, onun yardım teklifini geri çevirdi.
He thought it would be wise to accept the offer.
O, teklifi kabul etmenin akıllıca olacağını düşündü.
She tried to persuade him not to decline the offer.
O, teklifi reddetmemesi için onu ikna etmeye çalıştı.
I am going to make him a serious offer.
Ona ciddi bir teklif yapacağım.
I'm going to make him an offer he can't refuse.
Ona geri çeviremeyeceği bir teklifte bulunacağım.
She refused my offer to help her.
Ona yardım etme önerimi reddetti.
Would you tell me why you have refused their offer?
Onların önerisini niçin reddettiğini bana söyler misin?
Their offer to buy the house was rejected.
Onların ev alma önerisi reddedildi.
We have three hours to decide whether we're going to accept their offer.
Onların teklifini kabul edip etmeyeceğimize karar vermek için üç saatimiz var.
He refused my offer to drive him home.
Onu eve götürme teklifimi reddetti.
It's not wise of you to turn down his offer.
Onun önerisini geri çevirmen akıllıca değil.
She cannot have turned down his offer.
Onun önerisini geri çevirmiş olamaz.
You should have refused his offer.
Onun önerisini reddetmeliydin.
I am surprised that she refused such a good offer.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
I expected him to offer some help.
Onun biraz yardım önermesini umdum.
You should carry out his offer.
Onun teklifini gerçekleştirmelisin.
I had to decline his offer.
Onun teklifini geri çevirmek zorunda kaldım.
It was stupid for him to turn down her offer.
Onun teklifini geri çevirmesi aptallıktı.
He accepted her offer.
Onun teklifini kabul etti.
She accepted her offer.
Onun teklifini kabul etti.
I took him up on his offer.
Onun teklifini kabul ettim.
She refused his offer.
Onun teklifini reddeti.
I had to refuse her offer.
Onun teklifini reddetmek zorunda kaldım.
I couldn't help but turn down his offer.
Onun teklifini reddetmekten başka elimden bir şey gelmedi.
It was foolish for him to turn down her offer.
Onun teklifini reddetmesi aptallıktı.
How many flights to Osaka do you offer a day?
Osaka'ya günde kaç uçuşunuz var?
I'm going to make you an offer that you can't refuse.
Sana reddedemeyeceğin bir teklif sunacağım.
