Türkçe kelime anlamı Sabah olan Morning kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Morning ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.
"I want a pint of beer." "It's eight in the morning, Tom!"
"Bir bardak bira istiyorum." Sabahın sekizi, Tom!"
"What's the first thing you did when you woke up this morning?" "I went back to sleep."
"Bu sabah kalktığında yaptığı ilk şey nedir?" "Tekrar yatmaya gittim."
"What will we do if we miss the last train?" "How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?"
"Son treni kaçırırsak ne yapacağız?" " Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?"
Every morning, it takes her two hours to get to work.
İşe gitmek her sabah iki saatini alıyor.
Cows give their calves milk every morning.
İnekler her sabah buzağılarına süt verir.
I have had such a busy morning.
Çok yoğun bir sabah geçirdim.
You'd be amazed how long it takes Tom to get ready in the morning.
Abraham'ın sabahları hazırlanmasının ne kadar zaman aldığına şaşırırdın.
My uncle said that he jogs every morning.
Amcam her sabah koştuğunu söyledi.
Amy walks to the station every morning.
Amy her sabah istasyona yürür.
I'm leaving for Chicago next Saturday morning.
Önümüzdeki cumartesi Şikago'ya hareket ediyorum.
Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
My mother goes to the hospital in the morning.
Annem hastaneye sabah gider.
My mother gets up at six every morning.
Annem her sabah altıda kalkar.
My mother bakes bread every morning.
Annem her sabah ekmek pişirir.
My mother gets up early every morning.
Annem her sabah erken kalkar.
My mother is the first one to get up every morning.
Annem her sabah ilk kalkan kişidir.
My mother always gets up early in the morning.
Annem her zaman sabah erken kalkar.
Mother always gets up early in the morning.
Annem her zaman sabahleyin erken kalkar.
My mother gets up early in the morning.
Annem sabah erken kalkar.
My mother always gets up earlier in the morning.
Annem sabahları her zaman erken kalkar.
Ann was in a hurry this morning.
Ann'in bu sabah acelesi vardı.
I like walking, especially in the morning.
Özellikle sabahları yürümeyi severim.
To the whole world - good night, good day and good morning.
Bütün dünyaya- iyi geceler, iyi günler ve günaydın.
I continued to work all the morning.
Bütün sabah çalışmaya devam ettim.
I cried all morning.
Bütün sabah ağladım.
I have been reading a book all morning.
Bütün sabah bir kitap okuyorum.
I've been waiting all morning for this to happen.
Bütün sabah bunun olmasını bekledim durdum.
I have been writing letters all morning.
Bütün sabah mektuplar yazıyorum.
I had been writing letters all that morning.
Bütün sabah mektupları yazıyordum.
What do you think they were doing all morning?
Bütün sabah ne yaptıklarını düşünüyorsun?
I've been vacuuming the rooms all morning.
Bütün sabah odaları temizliyorum.
I've been looking for it all morning.
Bütün sabah onu aradım.
I've been calling Tom all morning, but I can't get a hold of him.
Bütün sabah Tom'u arıyorum fakat onunla bağlantı kuramıyorum.
I felt a bit tired from swimming all morning.
Bütün sabah yüzmekten biraz yoruldum.
I've been waiting for you all morning.
Bütün sabahtır seni bekliyorum.
My grandfather takes a walk every morning.
Büyük babam her sabah yürür.
My older sister takes a shower every morning.
Büyük kız kardeşim her sabah duş alır.
My big sister washes her hair every morning.
Büyük kız kardeşim her sabah saçını yıkar.
My grandmother mailed the letter this morning.
Büyükannem mektubu bu sabah postaladı.
My grandfather does moderate exercise every morning, which is why he is strong and healthy.
Büyükbabam her sabah ölçülü egzersiz yapar, güçlü ve sağlıklı olmasının nedeni budur.
My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.
The President left for America this morning.
Başkan bu sabah Amerika'ya hareket etti.
My father drinks a cup of coffee every morning.
Babam her sabah bir fincan kahve içer.
My father reads the newspaper every morning.
Babam her sabah gazete okur.
My father goes jogging every morning.
Babam her sabah koşuya gider.
My father makes it a rule to take a walk every morning.
Babam her sabah yürümeyi bir kural haline getirdi
My father takes a walk every morning.
Babam her sabah yürüyüş yapar.
My father played golf on the Sunday morning.
Babam Pazar sabahı golf oynadı.
My father will cook me a delicious meal tomorrow morning.
Babam yarın sabah bana lezzetli bir yemek pişirecek.
I got up early this morning to go fishing.
Balık tutmaya gitmek için bu sabah erken kalktım.
What a beautiful morning for fishing!
Balıkçılık için ne güzel bir sabah!
The bar is open until six in the morning.
Bar sabah altıya kadar açık.
Mr. Smith left Japan this morning.
Bay Smith bu sabah Japonya'dan ayrıldı.
I saw Mr. Yamada at Shinjuku Station this morning.
Bay Yamada'yı bu sabah Shinjuku istasyonunda gördüm.
Some people go to church on Sunday morning.
Bazı insanlar Pazar sabahı kiliseye gider.
I am not a morning person.
Ben bir sabah kişisi değilim.
I missed my bus this morning.
Ben bu sabah otobüsümü kaçırdım.
I swim here every morning.
Ben burada her sabah yüzerim.
I usually go for a walk every morning.
Ben genellikle her sabah yürüyüş yaparım.
I usually get up early in the morning.
Ben genellikle sabah erken kalkarım.
I take a bath every morning.
Ben her sabah banyo yaparım.
I have congee every morning.
Ben her sabah Congee yerim.
I eat breakfast every morning.
Ben her sabah kahvaltı yaparım.
I walk my dog in the park every morning.
Ben her sabah parkta köpeğimi yürütürüm.
I shave every morning.
Ben her sabah tıraş olurum.
I feed my cat every morning and every evening.
Ben kedimi her sabah ve her akşam beslerim.
I prefer to bath in the morning.
Ben sabah banyo yapmayı tercih ederim.
I prefer to take a shower in the morning.
Ben sabah duş almayı tercih ederim.
I must call him sometimes during the morning.
Ben sabah saatlerinde bazen onu aramalıyım.
I work in the morning.
Ben sabahları çalışırım.
May I take a shower in the morning?
Ben sabahleyin duş alabilir miyim?
I got up early in the morning.
Ben sabahleyin erken kalktım.
I always have two cups of coffee in the morning.
Ben sabahleyin her zaman iki fincan kahve içerim.
Would you wake me up every morning?
Beni her sabah uyandırır mısın?
Will you pick me up at seven tomorrow morning?
Beni yarın sabah yedide alır mısın?
It's morning here in my time zone.
Benim zaman dilimimde burada sabah.
As a rule, he arrives at the office about eight-thirty in morning.
Bir kural olarak, o, sabahleyin yaklaşık 80:30'da ofise varır.
They went to the park the next morning.
Bir sonraki sabah parka gittiler.
At one time, I used to go jogging every morning.
Bir zamanlar, her sabah koşardım.
It's still too early in the morning to visit anybody.
Birini ziyaret etmek için sabahleyin hâlâ çok erken.
The man next door said he goes for a jog every morning.
Bitişikteki adam her sabah bir koşuya gittiğini söyledi.
We were very sleepy the next morning.
Biz ertesi sabah çok uykuluyduk.
We often took a walk along the seashore together in the morning.
Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.
We got up at four in the morning.
Biz sabah saat dörtte kalktık.
We are leaving Japan tomorrow morning.
Biz yarın sabah Japonya'dan ayrılıyoruz.
Bob met her grandfather early in the morning.
Bob sabah erken saatlerde büyükbabası ile buluştu.
Bob went to meet her grandfather early in the morning.
Bob sabah erkenden onun büyükbabasını karşılamaya gitti.
Bob cooks breakfast in the morning.
Bob sabahleyin kahvaltı hazırlar.
That wasn't there this morning.
Bu bu sabah orada değildi.
I spent the entire morning filling out these forms.
Bu formları doldurarak bütün sabahı harcadım.
Mail this letter tomorrow morning.
Bu mektubu yarın sabah postala.
We left Boston at 2:30 this morning.
Bu sabah 2.30'da Boston'dan ayrıldık.
I've been on the road since 2:30 this morning.
Bu sabah 2.30'dan beri yoldayım.
I got up at six-thirty this morning.
Bu sabah 6:30'da kalktım.
This morning I was up very early.
Bu sabah çok erken kalmıştım.
Did you have to get up very early this morning.
Bu sabah çok erken kalmak zorunda mıydın?
He arrived very early this morning.
Bu sabah çok erken vardı.
You're very early this morning.
Bu sabah çok erkencisin.
You are very early this morning.
Bu sabah çok erkencisin.
I got up very late this morning.
Bu sabah çok geç kalktım.
