Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Demek olan Meant kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Meant ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Meant kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

The phrase is meant to insult people.
İfade insanlara hakaret etmek anlamına gelir.

I meant you no harm.
Amacım size zarar vermek değildi.

I meant no harm.
Amacım zarar vermek değildi.

I meant to call.
Aramak istedim.

I never meant for you to find out.
Asla öğrenmeni istemedim.

I never meant to say anything.
Asla bir şey demek istemedim.

I never meant for this to happen.
Asla bunun olmasını istemedim.

I never meant to say anything about what happened.
Asla ne olduğu hakkında bir şey demek istemedim.

I never meant it.
Asla onu demek istemedim.

I never meant to do that.
Asla onu yapmayı düşünmedim.

I never meant you any harm.
Asla sana herhangi bir zarar vermek istemedim.

I never meant you harm.
Asla sana zarar vermek istemedim.

I never meant to hurt you.
Asla seni incitmeyi düşünmedim.

I never meant to hurt Tom.
Asla Tom'u incitmeyi düşünmedim.

I'm sorry. I never meant to hurt you.
Özür dilerim. Seni incitmek istememiştim.

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

I've always wanted to know what that meant.
Ben her zaman onun ne anlama geldiğini bilmek istedim.

I never meant to say that the conservatives are generally stupid. I meant to say that stupid people are generally conservative.
Ben muhafazakarların genellikle aptal olduklarını söylemek istemedim. Aptal insanların genellikle muhafazakar olduklarını söylemek istedim.

I meant it as a joke.
Ben onu şaka olarak söylemiştim.

This was meant as a joke.
Bu bir şaka olarak yapılmıştı.

These days, "the lion's share" usually means "the biggest share"; but not so long ago, it meant "all of it."
Bu günlerde, "aslan payı" genellikle "en büyük pay" anlamına gelmektedir; fakat çok geçmeden önce "onun hepsi" anlamına geliyordu.

This book is meant for children.
Bu kitap çocuklar içindir.

He had no idea what these words meant.
Bu sözlerin ne anlama geldiği hakkında bir fikri yoktu.

This watch is meant for you.
Bu saat tam senlik.

I meant that as a compliment.
Bunu bir iltifat olarak düşündüm.

I meant what I said before.
Daha önce söylediğimi kastetdim.

Fewer workers meant fewer people with money to buy goods.
Daha az sayıda işçi eşya satın alacak paralı daha az sayıda insan anlamına geliyordu.

More tractors meant fewer horses and mules.
Daha fazla traktörler daha az at ve katır anlamına geliyordu.

That's not what I meant to say.
Demek istediğim bu değil.

That isn't what I meant to say.
Demek istediğim bu değil.

Is that what you meant?
Demek istediğin bu mu?

He was reluctant to reveal what he really meant.
Gerçekten ne demek istediğini açıklamaya çekiniyordu.

I don't know which doctor she meant.
Hangi doktoru kastettiğini bilmiyorum.

I don't think my gift meant very much to Tom.
Hediyemin Tom için çok şey ifade ettiğini sanmıyorum.

I don't think my gift meant all that much to Tom.
Hediyemin Tom için o kadar çok şey ifade ettiğini sanmıyorum.

It meant nothing.
Hiçbir şey ifade etmiyordu.

Rules are meant to be kept, not broken.
Kurallar kırmak için değil, uyulmak içindir.

She may realize later what I meant.
Ne demek istediğimi daha sonra anlayabilir.

I see what you meant.
Ne demek istediğini anlıyorum.

I knew what you meant.
Ne demek istediğini biliyordum.

I know what you meant.
Ne demek istediğini biliyorum.

I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.

He meant no harm.
Niyeti zarar vermek değildi.

We meant well.
Niyetimiz iyiydi.

We meant no harm.
Niyetimiz zarar vermek değildi.

I meant to talk to you about that.
O konuda seninle konuşmak istedim.

He showed what he meant.
O ne demek istediğini gösterdi.

They meant well.
Onların niyeti iyiydi.

I meant to call her, but I forgot to.
Onu aramaya niyet etmiştim fakat aramayı unuttum.

I just meant it as a joke.
Onu sadece bir şaka olarak yaptım.

It wasn't clear what she meant.
Onun demek istediği açık değildi.

It was not clear what she really meant.
Onun gerçekten ne demek istediği açık değildi.

It was only yesterday that I realized what she really meant.
Onun gerçekten ne demek istediğini anladığımda sadece dündü.

What do you think that meant?
Onun ne anlama geldiğini düşünüyorsun?

Did you understand what he meant?
Onun ne demek istediğini anladın mı?

I could not make out what he meant.
Onun ne demek istediğini anlayamadım.

I couldn't figure out what he meant.
Onun ne demek istediğini anlayamadım.

You must have known what she meant.
Onun ne demek istediğini biliyor olmalısın.

What do you think he meant by that?
Onun onunla ne demek istediğini düşünüyorsun?

It was clear what he meant to do.
Onun yapmayı düşündüğü şey açıktı.

Nobody could tell what he meant by that.
Onunla neyi kastettiğini kimse söyleyemedi.

Football originally meant "a game played with a ball on foot" - unlike a game played on horseback, such as polo.
Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.

I meant what I said.
Söylediğimi kastettim.

That is not what I meant to say.
Söylemek istediğim şey o değildir.

I meant to tell you.
Sana söylemek istedim.

I meant to ask you.
Sana sormak istedim.

I meant no disrespect.
Saygısızlık etmek istemedim.

I never meant to get your hopes up.
Seni hiç umutlandırmak istememiştim.

Your words of encouragement meant a lot to me.
Senin teşvik sözlerinin benim için çok şey ifade ediyordu.

We never meant to harm you.
Size zarar vermek istemedim.

I meant the opposite.
Tersini demek istedim.

Tom didn't know the meaning of "anglophobia," so he did a quick web search to see if he could find out what it meant.
Tom "anglophobia"'nın anlamını bilmiyordu, bu yüzden onun ne demek olduğunu bulabilmek için hızlı bir web araştırması yaptı.

Tom made the comment so offhandedly that at first it seemed unimportant, but then I saw the tension in his face and his body language and it quickly became clear that it really meant the world to him.
Tom öyle düşüncesizce yorum yaptı ki başlangıçta önemsiz gibi görünüyordu fakat sonra onun yüzündeki ve beden dilindeki gerilimi gördüm ve bunun onun için gerçekten dünya kadar önemli olduğu çabucak ortaya çıktı.

Tom never meant to hurt Mary.
Tom asla Mary'yi incitmek istemedi.

Tom couldn't understand what the sign meant.
Tom işaretin ne anlama geldiğini anlayamadı.

Tom meant well.
Tom iyi niyetliydi.

Tom definitely meant what he said.
Tom kesinlikle söylediğini demek istedi.

Tom didn't understand what Mary really meant.
Tom Mary'nin gerçekten ne demek istediğini anlamadı.

Tom couldn't figure out what Mary meant.
Tom Mary'nin ne demek istediğini anlamadı.

Tom couldn't understand what Mary meant.
Tom Mary'nin ne demek istediğini anlayamadı.

Tom doesn't know what Mary meant.
Tom Mary'nin ne demek istediğini bilmiyor.

Tom didn't know what Mary meant.
Tom Mary'nin ne demek istediğini bilmiyordu.

Tom understood exactly what Mary meant.
Tom Mary'nin ne demek istediğini tam olarak anladı.

Tom didn't quite know what Mary meant.
Tom Mary'nin ne demek istediğini tamamen bilmiyordu.

Tom asked Mary what the word meant, but she didn't know either.
Tom Mary'ye kelimenin ne anlama geldiğini sordu, fakat o da bilmiyordu.

Tom couldn't make Mary understand what he meant.
Tom ne demek istediğini Mary'ye anlatamadı.

Tom meant it.
Tom onu demek istedi.

Tom meant that.
Tom onu kastetti.

Tom did say that, but I don't think he really meant it.
Tom onu söyledi fakat gerçekten onu demek istediğini sanmıyorum.

Tom meant what he said.
Tom onun söylediğini demek istedi.

Tom meant exactly what he said.
Tom tam olarak söylediğini demek istedi.

I meant to call Tom.
Tom'u aramak istedim.

Tom meant to tell Mary about the party.
Tom'un amacı Mary'ye partiden bahsetmekti.

Is that what Tom meant?
Tom'un demek istediği bu mudur?

That wasn't what Tom meant.
Tom'un demek istediği o değildi.

Do you think this is what Tom meant?
Tom'un demek istediğinin bu olduğunu düşünüyor musun?

I doubt that Tom meant any harm.
Tom'un herhangi bir zarar kastettiğinden şüpheliyim.

Tom didn't have any idea what Mary meant.
Tom'un Mary'nin ne demek istediğine dair hiçbir fikri yoktu.

If I could have understood what Tom meant, I wouldn't have made this mistake.
Tom'un ne demek istediğini anlayabilseydim bu hatayı yapmazdım.

I knew what Tom meant.
Tom'un ne demek istediğini biliyordum.