Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı öpücük olan Kiss kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Kiss ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Kiss kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

"Oh Tom, you big, strong man! Come here and kiss me!" - "I'm sorry! I'm married!"
"Ah Tom, sen büyük, güçlü adamsın! Buraya gel ve beni öp!" "Üzgünüm! Ben evliyim!"

"How many times did he kiss you?" "Just once."
"O seni kaç kez öptü?" "Sadece bir kez."

"Did he kiss you?" "No, I kissed him!"
"Seni öptü mü?" "Hayır, ben onu öptüm!"

"Where did he kiss you?" "On my lips."
"Seni nerenden öptü?" "Dudaklarımdan."

Let's celebrate the anniversary of our first kiss.
İlk öpüşmemizin yıl dönümünü kutlayalım.

I'll never forget my first kiss.
İlk öpücüğümü asla unutmayacağım.

I imagined my first kiss would be more romantic.
İlk öpücüğümün daha romantik olacağını hayal ettim.

It was my first kiss.
İlk öpücüğümdü.

The taste of the first kiss remains vivid in my memory.
İlk öpücüğün tadı benim bellekte canlı kalır.

Do you remember your first kiss?
İlk öpücüğünü hatırlıyor musun?

I think that what you need now is a kiss.
Şimdi ihtiyacın olan şeyin bir öpücük olduğunu düşünüyorum.

I can't kiss you now.
Şimdi seni öpemem.

Even though it's against company policy, Tom and Mary kiss and hug every time they meet.
Şirket politikasına ters olmasına rağmen, Tom ve Mary her karşılaşmada öpüşür ve birbirlerine sarılırlardı.

The kiss was amazing.
Öpücük şaşırtıcıydı.

I love the way you kiss.
Öpme tarzını seviyorum.

We didn't kiss.
Öpmedik.

I'm not going kiss you if you don't want me to.
Öpmemi istemiyorsanız sizi öpmeyeceğim.

The first boy to ever kiss Mary was Tom.
Şu ana kadar Mary'yi öpen ilk delikanlı Tom'du.

He asked me if he could kiss me.
Bana beni öpebilip öpemeyeceğini sordu.

Give me a kiss.
Bana bir öpücük ver.

If you buy me an ice-cream, I'll give you a kiss.
Bana bir dondurma alırsan sana bir öpücük veririm.

Kiss me.
Beni öp.

I love the way you kiss me.
Beni öpüşünü seviyorum.

Are you going to kiss me or not?
Beni öpecek misin yoksa öpmeyecek misin?

I want you to kiss me.
Beni öpmeni istiyorum.

How about a kiss?
Bir öpücüğe ne dersin?

I saw somebody kiss Tom.
Birinin Tom'u öptüğünü gördüm.

Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.

Go kiss someone else.
Git başka birini öp.

Shut up and kiss me!
Kapa çeneni ve öp beni!

Who did you kiss?
Kimi öptün?

Mary welcomed her mother with a kiss.
Mary annesini bir öpücükle karşıladı.

Mary gave Tom a kiss on the cheek and sent him off to school.
Mary Tom'u yanağından öptü ve okula gönderdi.

Mary allowed Tom to kiss her.
Mary Tom'un kendisini öpmesine izin verdi.

Mary let Tom kiss her.
Mary Tom'un kendisini öpmesine izin verdi.

Did you kiss Mary?
Mary'yi öptün mü?

That kiss was amazing.
O öpücük şaşırtıcıydı.

He wants to kiss me. And I want to kiss him, too.
O beni öpmek istiyor ve ben de onu öpmek istiyorum.

He wants to kiss me. And I want to kiss him too.
O beni öpmek istiyor. Ve ben de onu öpmek istiyorum.

He gave her her first kiss.
O ona ilk öpücüğünü verdi.

She gave him his first kiss.
O ona, ilk öpücüğünü verdi.

He wants to kiss her.
O onu öpmek istiyor.

She wants to kiss her.
O onu öpmek istiyor.

She surprised him with a kiss.
O, bir öpücükle onu şaşırttı.

She gave him a tender kiss.
O, onu şefkatle öptü.

They might kiss.
Onlar öpebilirler.

To kiss her is one thing, and to love is another.
Onu öpmek bir şey, ve sevmek başka bir şeydir.

She wants to kiss him.
Onu öpmek istiyor.

I saw you kiss him. Do not deny it!
Onu öptüğünü gördüm. Bunu inkar etme!

I didn't even kiss her.
Onu ben bile öpmedim.

Did you kiss him back?
Onu geri öptün mü?

I miss his kiss.
Onun öpücüğünü özlüyorum.

He missed his kiss.
Onun öpücüğünü özledi.

She returned his kiss.
Onun öpücüğünü döndürdü.

She didn't intend to let him kiss her.
Onun onu öpmesine izin vermeye niyeti yoktu.

Just don't kiss me.
Sadece beni öpme.

It was just a kiss.
Sadece bir öpücüktü.

I take it you've never seen Tom kiss Mary.
Sanırım Tom'un Mary'yi öptüğünü asla görmedin.

You owe me a kiss.
Sen bana bir öpücük borçlusun.

May I kiss you?
Seni öpebilir miyim?

I want to kiss you.
Seni öpmek istiyorum.

I'd like to kiss you.
Seni öpmek istiyorum.

I would like to kiss you.
Seni öpmek istiyorum.

I want to kiss you.
Seni öpmek istiyorum.

Is it OK if I kiss you?
Seni öpmemin sakıncası var mı?

Did you let him kiss you?
Seni öpmesine izin verdin mi?

Mary's not happy that her boyfriend has to kiss another girl for the school play.
Sevgilisi okul oyunu için başka bir kızı öpmek zorunda olduğu için Mary mutsuz.

Kiss the fifth man from the left.
Soldan beşinci adamı öp.

Tom leaned forward and gave Mary a kiss on the cheek.
Tom öne doğru eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.

Tom obviously wants to kiss you.
Tom açıkça seni öpmek istiyor.

Tom was hoping to get a kiss.
Tom bir öpücük almayı umuyordu.

Tom was expecting a kiss, so he leaned forward and puckered his lips.
Tom bir öpücük bekliyordu, bu yüzden öne doğru eğildi ve dudaklarını buruşturdu.

Tom wants a kiss.
Tom bir öpücük istiyor.

Tom surprised Mary with a kiss.
Tom bir öpücükle Mary'ye sürpriz yaptı.

Tom leaned in and gave Mary a passionate kiss on the mouth.
Tom eğildi ve Mary'yi dudaklarından tutkulu bir şekilde öptü.

Tom leaned in and gave Mary a kiss on the cheek.
Tom eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.

Tom winked and blew a kiss.
Tom göz kırptı ve bir öpücük attı.

Tom didn't kiss anyone.
Tom kimseyi öpmedi.

Tom was determined to kiss Mary.
Tom Mary'i öpmeye kararlıydı.

Tom was furious when he saw Mary kiss someone else.
Tom Mary'nin başka birini öptüğünü gördüğünde kızgındı.

Tom let Mary kiss him.
Tom Mary'nin kendisini öpmesine izin verdi.

Tom wondered if Mary was going to kiss him.
Tom Mary'nin onu öpüp öpmeyeceğini merak etti.

Tom was hoping that Mary would kiss him.
Tom Mary'nin onu öpeceğini umuyordu.

Tom smiled when he realized Mary was about to kiss him.
Tom Mary'nin onu öpmek üzere olduğunu farkettiğinde gülümsedi.

Tom didn't intend to let Mary kiss him.
Tom Mary'nin onu öpmesine izin vermek niyetinde değildi.

Tom wondered why Mary wouldn't French kiss him.
Tom Mary'nin onu niçin Fransız öpücüğüyle öpmeyeceğini merak etti.

Tom could tell that Mary was expecting him to kiss her.
Tom Mary'nin onun öpmesini umduğunu söyleyebilirdi.

Tom gave Mary a tender kiss.
Tom Mary'ye şefkatli bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a huge kiss.
Tom Mary'ye büyük bir öpücük verdi.

Tom blew Mary a kiss.
Tom Mary'ye bir öpücük attı.

Tom wanted to give Mary a goodbye kiss. However, she backed away.
Tom Mary'ye bir hoşçakal öpücüğü vermek istedi ama Mary geri çekildi.

Tom winked at Mary and blew her a kiss.
Tom Mary'ye göz kırptı ve ona bir öpücük attı.

Tom walked up to Mary and gave her a passionate kiss on the mouth.
Tom Mary'ye geldi ve onu dudaklarından tutkuyla öptü.

Tom gave Mary a romantic kiss.
Tom Mary'ye romantik bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a hug and a kiss.
Tom Mary'ye sarıldı ve bir öpücük verdi.

Tom hugged Mary and gave her a long, passionate kiss.
Tom Mary'ye sarıldı ve ona uzun tutkulu bir öpücük verdi.

Tom hugged Mary and gave her a little kiss on the cheek.
Tom Mary'ye sarıldı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu.

Tom gave Mary a passionate kiss.
Tom Mary'ye tutkulu bir öpücük verdi.

Tom couldn't resist the temptation to kiss Mary.
Tom Mary'yi öpme ayartmasına karşı koyamadı.

Tom resisted the impulse to kiss Mary.
Tom Mary'yi öpme dürtüsüne direndi.