Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Iş olan Job kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Job ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Job kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

The job must be finished by 3 p.m.
İş 15:00'e kadar bitirilmesi gerekir.

How's the job hunt?
İş arama nasıl gidiyor?

I lied on my job application.
İş başvurumda yalan söyledim.

How much longer do you think it'll be until the job is finished?
İş bitinceye kadar ne kadar zaman alacağını düşünüyorsun?

The job is as good as finished.
İş bitmiş kadar iyi.

The job will take a minimum of ten days.
İş en az on gün alır.

The job is not suitable for young girls.
İş genç kızlar için uygun değil.

I don't think I can apply for a job anywhere. I'm too old.
İş için bir yere başvuramam sanırım.Çok yaşlıyım.

He applied for the job and got it.
İş için müracaat etti ve onu aldı.

The job is interesting, but not always easy.
İş ilginç fakat her zaman kolay değil.

The job is almost finished.
İş neredeyse bitti.

The job is almost done.
İş neredeyse bitti.

Is the job too much for you?
İş senin için çok fazla mıdır?

The job offer still stands.
İş teklifi hâlâ duruyor.

I've decided to accept the job offer.
İş teklifini kabul etmeye karar verdim.

Tom doesn't care who does the job as long as the job gets done.
İş yapıldığı sürece işi kimin yaptığı Tom'un umurunda değil.

The job is half done.
İş yarım yapıldı.

The job has already been done.
İş zaten yapıldı.

The job would be difficult.
İş zor olacaktı.

The job was difficult, but Tom still wanted to do it.
İş zordu ama Tom hâlâ onu yapmak istiyordu.

He would leave the job to his vice president.
İşi başkan yardımcısına bırakacaktı.

I'll begin doing the job right away.
İşi derhal yapacağım.

He took the job reluctantly.
İşi istemeyerek aldı.

You will find the job easy.
İşi kolay bulacaksın.

She did the job with ease.
İşi kolaylıkla yaptı.

I passed on the job to him.
İşi ona devrettim.

We went all out to get the job done.
İşi yaptırmak için hepimiz dışarı çıktık.

How many people would it take to get the job done by tomorrow?
İşi yarına kadar hallettirmek için kaç kişi gerekecek?

There was no chance to finish the job on time.
İşi zamanında bitirmek için hiçbir ihtimal yoktu.

My job is easy and I have a lot of free time.
İşim kolay ve bir sürü boş zamanım var.

My job is boring.
İşim sıkıcı.

I like my job very much.
İşimi çok seviyorum.

I've decided to quit my job and take a trip around the world.
İşimi bırakmaya ve dünya çapında bir gezi yapmaya karar verdim.

I take my job seriously.
İşimi ciddiye alırım.

I want my job back.
İşimi geri istiyorum.

I do my job well.
İşimi iyi yaparım.

She continued her job in the bank.
İşine bankada devam etti.

She starts her job at seven o'clock.
İşine saat yedide başlıyor.

I suggest you do your job and let me do mine.
İşini yapmanı ve benimkini yapmama izin vermeni öneririm.

What does your job entail?
İşiniz ne gerektiriyor.

Is your job permanent?
İşiniz sürekli mi?

Is your job dangerous?
İşiniz tehlikeli mi?

I received a good job offer.
İyi bir iş teklifi aldım.

She can't make up her mind whether to get a job or to go on to college.
Çalışmak ya da üniversiteye gitmek arasında karar veremiyorum.

Why did you leave your job on the farm?
Çiftlikteki işini niye bıraktın?

She quit her job to look after her child.
Çocuğuna bakmak için işini bıraktı.

I took the job without giving it much thought.
Çok düşünmeden işi kabul ettim.

The job is a lot of fun.
Çok eğlenceli iş.

I got this job with my teacher's help.
Öğretmenimin yardımıyla bu işi buldum.

Adams did not expect the job to be easy.
Adams işin kolay olmasını beklemiyordu.

I have not been able to find a job so far.
Şimdiye kadar bir iş bulamadım.

Was it easy for you to find a job in Germany?
Almanya'da iş bulmak sana göre kolay mıydı?

My uncle's job was teaching cooking.
Amcamın işi aşçılık öğretmekti.

We have a huge job ahead of us.
Önümüzde çok büyük bir işimiz var.

We have a big job ahead of us.
Önümüzde büyük bir işimiz var.

At first the job looked good to Tom, but later it became tiresome.
Önceleri iş, Tom'a iyi göründü fakat daha sonra iş yorucu oldu.

After I graduated from college, I got a job with my father's company.
Üniversiteden mezun olduktan sonra, babamın şirketinde bir iş aldım.

The research director had the department do a thorough job in testing the new product.
Araştırma müdürü, departmana yeni bir ürünü test etmede esaslı bir iş yaptırdı.

I was able to get a job through the good offices of my friend.
Arkadaşlarımın iyi ofisleri sayesinde bir iş bulabildim.

You're doing a good job so far.
Şu ana kadar iyi bir iş yapıyorsun.

I don't want to resign my job at present.
Şu andaki işimden istifa etmek istemiyorum.

I think you should apply for a job at the Australian embassy.
Avustralya büyük elçiliğinde bir işe başvurman gerektiğini düşünüyorum.

Such a judge should retire from his job before retirement age.
Böyle bir yargıç emeklilik yaşından önce işinden emekli olması gerekir.

He stayed at the same job for his whole life.
Bütün hayatı boyunca aynı işte kaldı.

He managed to find a new job successfully.
Başarılı bir şekilde yeni bir iş bulabildiler.

With your connections, you should be able to find a job for Tom.
Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.

Father spoke about how important school will be for finding a job when I am older.
Babam, büyüdüğümde bir iş bulurken okulun ne kadar da önemli olacağı hakkında konuştu.

It's his job to pull the weeds in the garden.
Bahçedeki yabani otları çekmek onun işi.

I'll take any job you can offer me.
Bana önerebileceğin bir işi alacağım.

She quit her job for some reason.
Bazı nedenlerden dolayı işini bıraktı.

I hate my job sometimes.
Bazen işimden nefret ediyorum.

It's my job to take care of the baby.
Bebeğe bakmak benim işimdir.

That is the sort of job I am cut out for.
Ben bu iş için biçilmiş kaftanım.

I'll apply for the job today.
Ben bugün iş için başvuracağım.

I took on the job of proofreading.
Ben düzeltme işini üstlendim.

I've been looking for a new job for a long time.
Ben uzun bir süredir yeni bir iş arıyorum.

Rie Kawada will do my job while I'm gone.
Ben yokken işimi Rie Kawada yapacak.

Shun will take over my job while I'm away.
Ben yokken Shun işimi devralacak.

I think you should take that job in Boston.
Bence Boston'daki o işi almalısın.

I think you should take the job Tom is offering you.
Bence Tom'un teklif ettiği işi almalısınız.

My job is dull and boring.
Benim görevim donuk ve sıkıcı.

My job is teaching English.
Benim işim İngilizce öğretmektir.

My job is to take care of the baby.
Benim işim bebeğe bakmaktır.

My job is taking care of our baby.
Benim işim bebeğimize bakmaktır.

My job is to wash dishes.
Benim işim bulaşık yıkamaktır.

My job is to anticipate problems.
Benim işim sorunları öngörmek.

A university job would give you a lot more free time.
Bir üniversite işi çok sana daha çok istirahat zamanı verirdi.

I can't do my job without a computer.
Bir bilgisayar olmadan işimi yapamam.

She got a part-time job as a typist.
Bir daktilocu olarak part-time bir iş aldı.

I've got a job interview.
Bir iş görüşmem var.

I got a job offer.
Bir iş teklifi aldım.

The basic job of an advertising agency is to figure out how to turn a desire into a need.
Bir reklam ajansının temel işi nasıl bir isteğin bir ihtiyaca çevrileceğini bulmaktır.

The job of a driver is not as easy as it looks.
Bir sürücünün işi göründüğü kadar kolay değildir.

A driver's job is not as easy as it looks.
Bir sürücünün işi göründüğü kadar kolay değildir.

She applied for a job as a saleswoman.
Bir satış elemanı olarak bir iş başvurusu yaptı.

He took a job with an insurance company.
Bir sigorta şirketinde bir iş buldu.

I've taken a job as a substitute teacher.
Bir yedek öğretmen olarak iş buldum.

I don't want a job in Boston.
Boston'da çalışmak istemiyorum.

I'm looking for a job in Boston.
Boston'da bir iş arıyorum.

I've got a job in Boston.
Boston'da bir işim var.