Türkçe kelime anlamı Insan olan Human kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Human ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.
The laborers formed a human barricade.
İşçiler bir insan barikatı kurdu.
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
There is no limit to human desire.
İnsan arzusunda hiçbir sınır yoktur.
The remains of human cities dot the Earth.
İnsan şehirleri kalıntıları Dünyayı benekler.
The human brain weighs about three pounds.
İnsan beyni yaklaşık üç paund ağırlığında.
I don't understand how the human brain works.
İnsan beyninin nasıl çalıştığını anlamıyorum.
Human physiology is a three-credit course.
İnsan fizyolojisi üç kredilik bir derstir.
Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water.
İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7.
We need a clear definition of the concept of human rights.
İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
We need a clear definition for the concept of human rights.
İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
The first of human rights is to shut up!!!
İnsan haklarının birincisi susmaktır.
One of the greatest dangers in your human relations is self-centeredness.
İnsan ilişkilerinde en büyük tehlikelerden biri bencillik.
Human trafficking is a crime.
İnsan kaçakçılığı bir suçtur.
They dug up a box containing human remains.
İnsan kalıntıları içeren bir kutuyu kazarak çıkardılar.
Human beings are created to create things.
İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
Human beings communicate in many ways.
İnsan oğlu birçok şekilde iletişim kurar.
Human beings have achieved a lot more than animals.
İnsan oğlu hayvanlardan çok daha fazla şey başardı.
Human beings differ from other animals in that they can speak and laugh.
İnsan oğlu konuşabilmeleri ve gülebilmeleri bakımından hayvanlardan farklıdır.
Human beings are gifted with infinite potential.
İnsan oğluna sonsuz potansiyel bahşedilmiştir.
To be human we must transcend our animal nature.
İnsan olarak hayvan doğamızı aşmalıyız.
Human nails were part of the witch's brew.
İnsan tırnakları, cadı içkisinin bir parçasıydı.
The temperature of the human body hovers around 37°C.
İnsan vücudunun ısısı 37°C civarında gezinir.
Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment.
İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.
Human beings evolved their intelligence.
İnsan, zekasını geliştirdi.
Human's stupidity doesn't know any limits.
İnsanın aptallığı hiçbir sınır tanımaz.
Itâs human nature.
İnsanın doğasında var.
Millions of beneficial organisms live in the human digestive tract.
İnsanın sindirim sisteminde milyonlarca yararlı organizma yaşamaktadır.
Language changes as human beings do.
İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Human beings were created in God's image.
İnsanoğlu Tanrı'nın suretinde yaratılmıştır.
Human beings succeeded in flying into space.
İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
Why are there disappointments in human life?
İnsanoğlunun hayatında niçin hayal kırıklıkları vardır?
Everyone who works has the right to just and favourable remuneration ensuring for himself and his family an existence worthy of human dignity, and supplemented, if necessary, by other means of social protection.
Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.
Hunger is perhaps the strongest of all human drives.
Açlık insan güdülerinin belkide en güçlüsüdür.
Education shall be directed to the full development of the human personality and to the strengthening of respect for human rights and fundamental freedoms. It shall promote understanding, tolerance and friendship among all nations, racial or religious groups, and shall further the activities of the United Nations for the maintenance of peace.
Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
The young sorceress was ordered to turn Tom back into a human, after the teachers learned of her prank.
Öğretmenler onun eşek şakasını öğrendikten sonra genç büyücü kadına Tom'u tekrar bir insana döndürmesi buyruldu.
The man was devoid of such human feelings as sympathy.
Adam sempati gibi insani değerleden yoksundu.
Alain is the human protagonist of the novel.
Alain romanın insan kahramanıdır.
His uncle approved the development of human cloning.
Amcası insan klonlama gelişimini onayladı.
However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
It's evident that human behaviour is more dangerous for the environment than radiation.
Apaçık ortadadır ki, insan davranışları çevre için radyasyondan daha tehlikelidir.
Atomic bombs are a danger to the human race.
Atom bombaları insan ırkı için bir tehlikedir.
The head is a part of the human body.
Baş, insan bedeninin bir parçasıdır.
Some minerals are important for human health.
Bazı mineraller insan sağlığı için önemlidir.
I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
I'm only human.
Ben sadece insanım.
I'm supposed to be sensible human.
Benim mantıklı bir insan olmam gerekiyor.
Language, as we know it, is a human invention.
Bildiğimiz anlamda dil, bir insan icadıdır.
Scientific truth is a creation of the human mind.
Bilimsel gerçek insan aklının bir yaratılışıdır.
A scholar made an excellent speech about human rights.
Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı.
I want you to live more like a human being.
Bir insan gibi yaşamanı daha fazla istiyorum.
A dog's sense of smell is much keener than a human's.
Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
A cat is not human.
Bir kedi insan değildir.
A parrot can imitate human speech.
Bir papağan insan konuşmasını taklit edebilir.
We teachers are human just like you students.
Biz öğretmenler siz öğrenciler gibi insanız.
We had a brief discussion about human rights.
Biz insan hakları konusunda kısa bir tartışma yaptık.
In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
This dog is almost human.
Bu köpek neredeyse bir insan.
This bird can imitate the human voice.
Bu kuş insan sesini taklit edebilir.
Such matters are beyond the bounds of human knowledge.
Bu tip konular insanın bilgi sınırlarının ardındadır.
If it were not for water, human life would be impossible.
Eğer su olmasaydı, insan yaşamı imkansız olurdu.
Marriage is a type of human rights violation.
Evlilik bir tür insan hakları ihlalidir.
Fiber-optic cables are made up of tiny glass fibers which are as thin as human hairs.
Fiber-optik kablolar insan kılları kadar ince minik cam elyafından oluşur.
Products with GMO are dangerous to human life.
GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
Custom, then, is the great guide of human life.
Gelenek, öyleyse, insan yaşamının büyük bir rehberidir.
You're a wonderful human being.
Harika bir insansın.
Air, like food, is a basic human need.
Hava, yemek gibi insanların temel ihtiyaçlarındandır.
We're all human beings, so in my opinion each country's culture is 90% the same.
Hepimiz insanız, bu yüzden bence her ülkenin kültürü %90 aynıdır.
Each human being is an individual.
Her insan bir bireydir.
No one is born hating another person because of the colour of his skin, or his background, or his religion. People must learn to hate, and if they can learn to hate, they can be taught to love, for love comes more naturally to the human heart than its opposite.
Hiç kimse ten rengi veya özgeçmiş ya da dini nedeniyle başka birine nefret ederek doğmaz.İnsanlar nefret etmeyi öğrenmeliler ve nefret etmeyi öğrenebiliyorlarsa, aşk insan kalbine karşıtından daha doğal geldiği için sevmeyi öğretebilirler.
Do you believe global warming is the result of human actions?
Küresel ısınmanın insan eylemlerinin sonucu olduğunu düşünüyor musunuz?
Human remains were found during the excavation.
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
The cat is not human.
Kedi insan değildir.
Cats are not human.
Kediler insan değildir.
No one can deprive of your human rights.
Kimse seni insan haklarından mahrum edemez.
Hope, not fear, is the creative principle in human affairs.
Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.
What makes us human?
Ne bizi insan yapıyor?
Parrots often imitate human speech.
Papağanlar çoğunlukla insan konuşmasını taklit eder.
Money doesn't always count for much in human relationships.
Para her zaman insan ilişkilerinde çok önemli sayılmaz.
Psychology deals with human emotions.
Psikoloji insan duygularıyla ilgilenir.
The novelist is interested in human beings.
Romancı insanlarla ilgileniyor.
Just when the first human beings will reach Mars remains to be seen.
Sadece ilk insanların Mars'a ne zaman varacağı zamanla görülecek.
Only human beings are capable of speech.
Sadece insan konuşma yeteneğine sahiptir.
You're a human.
Sen bir insansın.
The sound was annoying but harmless to the human body.
Ses rahatsız edici ama insan vücudu için zararsızdı.
The sciatic nerve is the longest nerve in the human body.
Siyatik sinir insan vücudundaki en uzun sinirdir.
We need to make sure you are human. What are the five first letters of your email?
Sizin insan olduğunuzdan emin olmamız gerekir. E-postanızın ilk beş harfi nedir?
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Like a typical vertebrate the human has two pairs of limbs.
Tipik bir omurgalı gibi insan iki çift uzuva sahiptir.
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Seen from a distance, that rock looks like a human face.
Uzaktan görüldüğünde, o kaya bir insan yüzü gibi görünüyor.
Human interdependence is our only way to survive.
Yaşamayı sürdürmek için tek yolumuz insani dayanışmadır.
To err is human.
Yanılmak insana mahsustur.
Gravity stresses the human body.
Yerçekimi insan vücuduna baskı yapıyor.
Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan üründür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
Times may change, but human nature stay the same.
Zaman değişebilir ama insan doğası aynı kalır.
"Are scientists close to cloning a human being?" "Not by a long shot."
"Are you sure it's a human bone?", said Tom while putting his shoes back on.
"Human stupidity is endless", I say, and for this self-criticism, I consider myself an exception.