Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Kendisi olan Himself kelimesinin kullanıldığı toplam 0 adet cümle bulundu. Himself ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Himself kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

"That shan't happen again," Fortunatus said to himself, and they started to ride at each other again. This time, Fortunatus's spear met his foe so powerfully that he flew from his horse like a ball and lay dead on the earth.
" O tekrar olmayacak. "Fortunatus kendi kendine söyledi, ve tekrar birbirlerine at sürmeye başladılar. Bu defa Fortunatus'un mızrağı düşmanına o kadar güçlü rastladı ki o atından bir top gibi uçtu ve yerde ölü yatıyordu.

"I want that book," he said to himself.
"Bu kitabı istiyorum.", dedi kendi kendine.

He caught hold of a rope and saved himself.
İpi yakaladı ve kendini kurtardı.

He expressed himself in good English.
İyi İngilizce ile kendini ifade etti.

Everyone who works has the right to just and favourable remuneration ensuring for himself and his family an existence worthy of human dignity, and supplemented, if necessary, by other means of social protection.
Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

He will kill himself if he doesn't see his child.
Çocuğunu görmezse, kendini öldürür.

The boy made a fool of himself.
Çocuk kendisini aptal yaptı.

The boy saw himself as an adult.
Çocuk kendisini bir yetişkin olarak görüyordu.

He was heartbroken and hanged himself.
Çok üzgündü ve kendini astı.

The teacher told me that Hitler killed himself.
Öğretmen bana Hitler'in kendisini öldürdüğünü söyledi.

The man was too fat to move by himself.
Adam kendi başına hareket edemeyecek kadar çok şişman.

He amused himself by reading a detective story after supper.
Akşam yemeğinden sonra bir dedektif hikayesi okuyarak kendini eğlendirdi.

He lives in a large house by himself.
Büyük bir evde yalnız yaşıyor.

He hid himself behind a large rock.
Büyük bir kayanın arkasına saklandı.

He has the large room to himself.
Büyük odayı kendisine aldı.

My grandfather used to make furniture for himself.
Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.

Tom had only himself to blame for the failure.
Başarısızlık için Tom sadece kendisini suçladı.

The president laughed in spite of himself.
Başkan kendine rağmen güldü.

After his father died, he had to study by himself.
Babası öldükten sonra, o tek başına çalışmak zorunda kaldı.

The fisherman saved himself by means of a floating board.
Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.

Some people say he was murdered, others say he killed himself.
Bazı insanlar onun öldürüldüğünü söylüyor, diğerleri onun kendini öldürdüğünü söylüyor.

Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.

The baby cried himself to sleep.
Bebek uyumak için ağladı.

I met the president himself.
Ben başkanın kendisiyle buluştum.

I think Tom killed himself.
Bence Tom kendini öldürdü.

To my surprise, the child came here by himself all the way from Yokohama.
Benim için sürpriz oldu, çocuk Yokohama'dan buraya bütün yolu tek başına geldi.

As far as I know, he said that himself.
Bildiğim kadarıyla, onu kendisi söyledi.

Bill often plays with toys by himself.
Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.

When he begins to do anything, he devotes himself to it.
Bir şey yapmaya başladığı zaman, o kendini ona adıyor.

Nothing is impossible for the man who doesn't have to do it himself.
Bir şeyi kendisi yapmak zorunda olmayan biri için hiçbir şey imkansız değildir.

He has established himself as a musician.
Bir müzisyen olarak kendini kanıtladı.

For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.

He disguised himself as a salesman and visited her house.
Bir satıcı olarak kimliğini gizledi ve onun evini ziyaret etti.

It is not possible to teach something to man - he can only learn by himself.
Birine bir şey öğretmek mümkün değil-o sadece kendisi öğrenebilir.

Bob gave Tina almost all the stamps he had collected, and kept only a few for himself.
Bob neredeyse topladığı tüm pulları Tina'ya verdi

Brown himself did not want to escape.
Brown kendisi kaçmak istemedi.

He finished this work by himself.
Bu işi tek başına bitirdi.

This is a picture that he himself drew.
Bu kendisinin çizdiği bir resimdir.

Is this a picture that he drew by himself?
Bu onun kendi yaptığı bir resim mi?

Did he draw this picture by himself?
Bu resmi tek başına mı yaptı?

He shot himself this morning.
Bu sabah kendini vurdu.

He did it by himself.
Bunu kendisi yaptı.

This is the place where he killed himself.
Burası onun kendini öldürdüğü yer.

I saw a young boy crossing the street by himself.
Caddeyi tek başına geçen küçük bir erkek çocuğu gördüm.

He can make himself understood in four languages.
Dört dilde kendini ifade edebilir.

He injured himself with a knife yesterday.
Dün bir bıçakla kendini yaraladı.

Dick plans to go by himself.
Dick kendi başına gitmeyi planlıyor.

He availed himself of the 'off-and-on' holidays to visit his native country.
Doğduğu ülkeyi ziyaret etmek için ara sıra tatillerden faydalandı.

My brother seems to enjoy himself at college.
Erkek kardeşim üniversitede zevk alıyor gibi görünüyor.

He addressed himself to the reporters.
Gazetecilerle kendisi konuşma yaptı.

He managed to get himself promoted last week.
Geçen hafta kendini terfi ettirmeyi başardı.

George doesn't mix much; he likes to keep to himself.
George çok kaynaşmaz; o kendi başına kalmayı sever.

George was so tired that his doctor advised him to take better care of himself.
George o kadar yorgundu ki doktoru ona kendisine daha iyi bakmasını tavsiye etti.

He couldn't bring himself to shoot the deer.
Geyiği vurmaya gönlü elvermedi.

The guitarist threw himself into the crowd.
Gitarist kendini kalabalığın içine fırlattı.

The thief disguised himself as an old lady.
Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi.

He knew the news, but he kept it to himself.
Haberi biliyordu ama kendisine sakladı.

Henry is old enough to support himself.
Henry kendini geçindirmek için yeterince yaşlıdır.

Everyone has the right to a standard of living adequate for the health and well-being of himself and of his family, including food, clothing, housing and medical care and necessary social services, and the right to security in the event of unemployment, sickness, disability, widowhood, old age or other lack of livelihood in circumstances beyond his control.
Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.

He can't do everything himself.
Her şeyi kendisi yapamaz.

Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.

No one can live by and for himself.
Hiç kimse kendi başına kendisi için yaşayamaz.

No one can be forced to give evidence against himself in court.
Hiç kimse mahkemede kendi aleyhine delil vermeye zorlanamaz.

Jack loves Ben more than himself.
Jack, Ben'i kendisinden fazla seviyor.

John helped himself to several pieces of pie without asking.
John sormadan birkaç adet pastayı kendisi aldı.

José showed himself to be a person of bad character.
José, kendinde kötü bir karakter imajı gösterdi.

He lives all by himself in the country.
Kırsalda tamamen yalnız başına yaşar.

He soon accustomed himself to cold weather.
Kısa sürede kendini soğuk havaya alıştırdı.

He had to take care of his dog himself.
Köpeğine kendisi bakmak zorundaydı.

He excused himself for his bad behavior.
Kötü davranışı için kendini mazeret gösterdi.

He broke himself of the bad habit of smoking.
Kötü sigara alışkanlığından vazgeçti.

Little Tom locked himself in the bathroom and couldn't open the door.
Küçük Tom kendini banyoya kilitledi ve kapıyı açamadı.

He lost himself quickly in the crowd.
Kalabalıkta çabucak kayboldu.

His wife being out, he cooked dinner for himself.
Karısı dışarıda olduğu için, kendisine akşam yemeği pişirdi.

I don't want Tom to go out after dark by himself.
Karanlıktan sonra Tom'un tek başına çıkmasını istemiyorum.

I wish Jim would behave himself.
Keşke Jim kendisi gibi davransa.

He poured cold water over himself.
Kendi üzerine soğuk su döktü.

He has been telling lies about himself.
Kendi hakkında yalanlar söylüyor.

He revenged himself.
Kendi intikâmını aldı.

He said to himself, "Will this operation result in success?"
Kendi kendine şöyle dedi: Bu operasyon başarıyla sonuçlanacak mı?

He said to himself, "I will do it."
Kendi kendine, "Başaracağım!" dedi.

He seemed sure of himself.
Kendinden emin gözüküyordu.

He hates himself.
Kendinden nefret ediyor.

He has little confidence in himself.
Kendine az güveni var.

He said to himself that he should go.
Kendine kendine gitmesi gerektiğini söyledi.

He bought himself a new car.
Kendine yeni bir araba satın aldı.

He can make himself understood in English.
Kendini İngilizce olarak ifade edebilir.

He could not make himself understood in English.
Kendini İngilizce olarak ifade edemedi.

He killed himself.
Kendini öldürdü.

He thought he would kill himself.
Kendini öldüreceğini sandı.

He tried to kill himself.
Kendini öldürmeye çalıştı.

He committed suicide by hanging himself.
Kendini asarak intihar etti.

He devoted himself to many cultural activities.
Kendini birçok kültürel etkinliklere adadı.

He devoted himself to the study of literature.
Kendini edebiyat çalışmasına adadı.

He devoted himself to the volunteer activity.
Kendini gönüllü çalışmaya adadı.

He devoted himself to reading books.
Kendini kitaplar okumaya adadı.

He didn't know how to express himself.
Kendini nasıl ifade edeceğini bilmiyordu.

He found himself lying on a bench in the park.
Kendini parkta bir bankta yatarken buldu.

He would rather die than disgrace himself.
Kendini rezil etmektense ölmeyi tercih eder.

He insured himself.
Kendini sigortalattı.