Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Ağır olan Heavy kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Heavy ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Heavy kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

Two weeks of heavy rain resulted in flooding.
İki haftalık şiddetli yağmur sel ile sonuçlandı.

People suffered heavy losses in the eruptions.
İnsanlar patlamalarda ağır kayıplara maruz kaldılar.

The bag was too heavy for me to carry by myself.
Çanta benim tek başıma taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.

The bag was too heavy to carry.
Çanta taşınmayacak kadar çok ağırdı.

The bag was too heavy for me to move.
Çanta taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.

Your bag looks heavy.
Çantan ağır görünüyor.

The boy tried moving the heavy sofa.
Çocuk ağır kanapeyi taşımaya çalıştı.

It's way too heavy.
Çok fazla ağır.

I carried the heavy bag on my back.
Ağır çantayı sırtımda taşıdım.

It's heavy, but I can manage it.
Ağır ama idare ederim.

I dragged the heavy baggage to the airport.
Ağır bagajı havaalanına çektim.

They were burdened with heavy taxes.
Ağır vergi yükü altındaydılar.

The heavy rains caused the river to flood.
Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.

The heavy snow prevented me from going out.
Şiddetli kar dışarı çıkmamı engelledi.

She was late as a result of the heavy snow.
Şiddetli kar sonucu olarak geç kaldı.

He came in spite of the heavy snow.
Şiddetli kara rağmen o geldi.

The train was delayed for two hours because of the heavy snow.
Şiddetli kardan dolayı tren iki saat gecikmişti.

The heavy rain prevented us from going out.
Şiddetli yağış dışarı çıkmamızı engelledi.

The heavy rain prevented us from going fishing.
Şiddetli yağmur balık tutmaya gitmemizi engelledi.

The heavy rain kept us from going out.
Şiddetli yağmur dışarı çıkmamızı engelledi.

A heavy rain prevented me from going.
Şiddetli yağmur gidişimi engelledi.

I could not come because of the heavy rain.
Şiddetli yağmur nedeniyle gelemedim.

The game was canceled because of heavy rain.
Şiddetli yağmur nedeniyle, oyun iptal edildi.

The heavy rain prevented them from going there.
Şiddetli yağmur onların oraya gitmesini engelledi.

The heavy rain brought the flood, causing damage.
Şiddetli yağmur sel getirdi, hasara sebep oldu.

We've had a heavy rain, so the playground is muddy.
Şiddetli yağmur yağdı bu yüzden saha çamurlu.

A heavy rain began to fall.
Şiddetli yağmur yağmaya başladı.

The heavy rain made them put off their departure.
Şiddetli yağmur, onların kalkışını erteledi.

He went out in spite of the heavy rain.
Şiddetli yağmura rağmen dışarı çıktı.

He could not go out because of the heavy rain.
Şiddetli yağmurdan dolayı dışarı çıkamadı.

We couldn't go out because of the heavy rain.
Şiddetli yağmurdan dolayı evden çıkamadık.

After the heavy rain, there was a big flood.
Şiddetli yağmurdan sonra büyük bir sel vardı.

Heavy rains fell for more than a day.
Şiddetli yağmurlar bir günden daha fazla yağdı.

My uncle is a very heavy smoker; tobacco is indispensable to him.
Amcam çok sigara içen biridir; tütün onun için kaçınılmazdır.

Our servers are currently experiencing heavy load.
Şu anda sunucularımız ağır yük yaşıyorlar.

We have never had such a heavy snowfall.
Böylesine şiddetli bir kar yağışı asla olmadı.

My legs feel heavy.
Bacaklarımı ağır hissediyorum.

My father is a heavy smoker.
Benim babam ağır sigara tiryakisi.

My box is twice as heavy as yours.
Benim kutum seninkinin iki katı kadar ağırdır.

My suitcase isn't as heavy as Tom's.
Benim valizim Tom'unki kadar ağır değil.

As you know, we were late due to the heavy rain.
Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.

A doctor quickly cut off his left arm and stopped the heavy bleeding.
Bir doktor derhal onun sol kolunu kesip çıkardı ve ağır kanamayı durdurdu.

They've had heavy rains for over a week.
Bir haftadan daha fazla bir süredir şiddetli yağışlar vardı.

On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience.
Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

A crane raises heavy construction materials.
Bir vinç ağır inşaat malzemelerini kaldırır.

If you had left a little earlier, you would have avoided the heavy traffic.
Biraz daha erken çıkmış olsaydın, yoğun trafikten kurtulmuş olurdun.

One was heavy.
Biri ağırdı.

We were delayed by the heavy traffic.
Biz yoğun trafik tarafından geciktirildik.

We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic.
Biz yoğun trafikten kaçınmak amacıyla, Noel için evde kaldık.

We took a back road to avoid the heavy traffic.
Biz yoğun trafikten kaçınmak için, bir arka yoldan gittik.

That's too heavy.
Bu çok ağır.

It's too heavy.
Bu çok ağır.

This suitcase is too heavy for me to carry.
Bu bavul benim taşıyamayacağım kadar çok ağır.

Traffic is heavy on this street.
Bu caddede trafik yoğundur.

There is heavy traffic on this street.
Bu caddede yoğun trafik var.

This book is very heavy.
Bu kitap çok ağır.

This book is heavy.
Bu kitap ağır.

This book isn't as heavy as that book.
Bu kitap o kitap kadar ağır değildir.

This book isn't as heavy as that one.
Bu kitap onun kadar ağır değil.

These books are heavy.
Bu kitaplar ağır.

This is as heavy as lead.
Bu kurşun kadar ağır.

This box is very heavy, so I can't carry it.
Bu kutu çok ağır, bu yüzden onu taşıyamıyorum.

This box isn't so heavy.
Bu kutu o kadar ağır değil.

This box is too heavy for me to carry.
Bu kutu taşıyamayacağım kadar çok ağır.

This box is too heavy for me alone to lift.
Bu kutu tek başıma kaldırabilmem için çok ağır.

This machine is too heavy for me to carry.
Bu makine benim taşıyamayacağım kadar çok ağır.

This table is heavy.
Bu masa ağır.

This desk was too heavy to lift.
Bu masa kaldırmak için çok ağırdı.

This desk was too heavy for Patty to lift.
Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.

This is so heavy a box that I can't carry it.
Bu o kadar ağır bir kutu ki onu taşıyamam.

We had a heavy frost this morning.
Bu sabah ağır bir don vardı.

This stone is too heavy for me to move.
Bu taş benim hareket ettiremeyeceğim kadar çok ağır.

This stone was too heavy for me to lift.
Bu taş benim kaldıramayacağım kadar çok ağır.

This stone is too heavy to lift.
Bu taş kaldırmak için çok ağır.

This stone is twice as heavy as that one.
Bu taş onun iki katı kadar çok ağır.

This television is very heavy.
Bu televizyon çok ağır.

I can't carry this suitcase. It's too heavy.
Bu valizi taşıyamam. O çok ağır.

This bed is heavy.
Bu yatak ağır.

There is heavy traffic on this road.
Bu yolda yoğun bir trafik var.

These are heavy.
Bunlar ağır.

As heavy as you are, the ice will break.
Buz senin ağırlığın altında çatlar.

We had a heavy rain yesterday.
Dün şiddetli yağmur vardı.

We had a heavy rain last night.
Dün gece şiddetli bir yağmur vardı.

There was a heavy rain last night.
Dün gece şiddetli yağmur vardı.

Because of yesterday's heavy snow, the ground is very slippery. As soon as I stepped outside, I slipped and fell on my bottom.
Dünkü şiddetli kar yağışından dolayı, yer çok kaygandı. Dışarıya adım atar atmaz kaydım ve kıçımın üstüne düştüm.

Douglas was a short, heavy man.
Douglas, kısa, ağır bir adamdı.

He is twice as heavy as his wife.
Eşinin iki katı kadar ağırdır.

Although Eri's suitcase looks heavy, it's actually very light.
Eri'nin çantası ağır gözükmesine rağmen, aslında oldukça hafiftir.

I'm not as heavy as I used to be.
Eskisi kadar ağır değilim.

Who's your favorite heavy metal guitarist?
Favori heavy metal gitaristin kim?

The boy lifted the heavy box with one hand.
Genç tek eliyle ağır kutuyu kaldırdı.

Our trip was canceled due to the heavy snow.
Gezimiz yoğun kar yağışı nedeniyle iptal edildi.

Losses were heavy on both sides.
Her iki tarafta da kayıplar ağırdı.

The girl lifted the heavy box with one hand.
Kız ağır kutuyu tek elle kaldırdı.

I need a heavy coat.
Kalın bir cekete ihtiyacım var.

My book is very heavy.
Kitabım çok ağır.

The king imposed heavy taxes on his people.
Kral halkına ağır vergiler koydu.

The box was heavy, but he managed to carry it.
Kutu çok ağırdı fakat onu taşımayı başardı.

The box was too heavy.
Kutu çok ağırdı.