Türkçe kelime anlamı Büyümek olan Grow kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Grow ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.
"What are you doing?" "I'm watching my plants grow."
"Ne yapıyorsun?" "Bitkilerimin büyümesini izliyorum."
I felt the tension grow between us.
İkimiz arasında büyüyen bir gerginlik hissettim.
People no longer consider it strange for men to let their hair grow long.
İnsanlar artık erkeklerin saçlarını uzatmalarına acayip olarak bakmıyorlar.
Children grow up so quickly.
Çocuklar çok çabuk büyürler.
Children grow very quickly.
Çocuklar çok çabuk büyürler.
I grow many kinds of roses.
Çok çeşitli güller yetiştirdim.
Trees do not grow on prairies.
Ağaçlar bozkırlarda yetişmez.
Love began to grow between the two.
Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
The number of members will grow quickly.
Üyelerin sayısı çabucak artıyor.
Where in Australia did you grow up?
Avustralya'da nerede yetiştin?
Where in Austria did you grow up?
Avusturya'da nerede büyüdün?
Grow up, Joe.
Büyü, Joe.
I aim to be a doctor when I grow up.
Büyüdüğüm zaman amacım bir doktor olmak.
I want to be a pilot when I grow up.
Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
We don't stop playing because we grow old; we grow old because we stop playing.
Büyüdüğümüz için oyun oynamayı bırakmadık; oyun oynamayı bıraktığımız için büyüdük.
I want to be somebody when I grow up.
Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
I want to teach history when I grow up.
Büyüdüğümde tarih öğretmek istiyorum.
What do you want to be when you grow up?
Büyüdüğünde ne olmak istersin?
Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
Büyük ve güçlü olmak için büyüyebilesin diye sebzelerini ye.
You need to grow up and mature a bit.
Büyümelisin ve biraz olgunlaşmalısın.
You need to grow up.
Büyümelisin.
When I grow up, I want to be a king.
Büyüyünce bir kral olmak istiyorum.
What are you going to be when you grow up?
Büyüyünce ne olacaksın?
What would you like to be when you grow up?
Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
What do you like to be when you grow up?
Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
When I grow up, I want to be an English teacher.
Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
You must not smoke till you grow up.
Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
We grow vegetables in our garden.
Bahçemizde sebzeler yetiştiririz.
How many kinds of vegetables do you grow in your garden?
Bahçende kaç çeşit sebze yetiştirirsin?
I grow tomatoes.
Ben domates yetiştiririm.
I think you should grow a beard.
Bence sakal bırakmalısın.
Money doesn't grow on trees, you know.
Bilirsin, ekmek aslanın ağzında.
If you cut the tail off of a lizard, it will grow back.
Bir kertenkelenin kuyruğunu kesersen, o tekrar uzar.
Plants grow.
Bitkiler büyür.
Plants don't grow in this soil.
Bitkiler bu toprakta büyümez.
Plants grow towards the sun.
Bitkiler Güneş'e doğru büyür.
We grow a variety of crops.
Biz çeşitli ürünler yetiştirdik.
We grow wheat here.
Biz burada buğday yetiştiririz.
As we grow older, our memory becomes weaker.
Biz yaşlandıkça, hafızamız zayıflar.
These flowers grow in warm countries.
Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
Nothing seems to grow in this soil.
Bu toprakta bir şey yetişmez gibi görünüyor.
Fingernails grow nearly four times faster than toenails.
El tırnakları ayak tırnaklarına göre yaklaşık dört kat daha hızlı büyür.
I didn't know apple trees grow from seeds.
Elma ağaçlarının tohumdan yetiştiklerini bilmiyordum.
Apples grow on trees.
Elmalar ağaçlarda büyür.
Many farmers in Hokkaido grow potatoes.
Hokkaido'da birçok çiftçi patates yetiştirir.
Where in Japan did you grow up?
Japonya'da nerede büyüdünüz?
Ken will grow into his brother's clothes by the end of the year.
Ken yıl sonuna kadar erkek kardeşinin elbiselerine sığacaktır.
Where did you grow up?
Nerede yetiştin?
It will grow old.
O eskiyecek.
It will grow back.
O tekrar büyür.
He never seems to grow older.
O, asla yaşlanıyor gibi görünmüyor.
They grow flowers in the garden.
Onlar bahçede çiçekler yetiştirirler.
They grow fruit here.
Onlar burada meyve yetiştiriyorlar.
They grow oranges in California.
Onlar Kaliforniya'da portakallar yetiştirirler.
They grow strawberries in their greenhouse.
Onlar serada çilek yetiştirir.
Children will grow even if you leave them alone.
Onları yalnız bıraksan bile, çocuklar büyür.
Help me to make her grow!
Onu büyütmeme yardım et.
Money does not grow on trees.
Para ağaçlarda yetişmez.
Oranges grow in warm countries.
Portakallar sıcak ülkelerde yetişirler.
If you shave your hair, it will grow back thicker.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
I only eat vegetables that I grow myself.
Sadece kendi yetiştirdiğim sebzeleri yerim.
Did you grow up near a beach?
Sahil kenarında mı büyüdünüz?
I'm amazed by the rate at which industries grow.
Sanayinin büyüme hızına şaşırdım.
I grow orchids in my greenhouse.
Seramda orkide yetiştiririm.
In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.
Lots of low trees grow on the hill.
Tepede bir sürü bodur ağaçlar büyümektedir.
Tom didn't know apple trees grow from seeds.
Tom elma ağaçlarının tohumlarından yetiştiğini bilmiyordu.
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
Uluslar arası satışlarımız büyümeye, Tokyo Computer adını Dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
We become forgetful as we grow older.
Yaşlandıkça unutkan olduk.
It will soon grow dark.
Yakında hava kararacak.
The rich grow richer and the poor grow poorer.
Zenginler daha zengin; fakirler ise daha fakir oluyor.
"But how did you grow so quickly?" "That's a secret!"
"I will grow many trees here", he said to himself.
"If thou wilt allow me, grandmother, I wish to ask thee some questions." "Well," said the old witch, "only remember that every question does not lead to good. If thou knowest overmuch, thou wilt grow old too soon. What wilt thou ask?"
"It's fine," Dima laughed. "I'm still growing, after all. I'll grow into it."
"Oh, I'm tired of always being a Marionette!" cried Pinocchio disgustedly. "It's about time for me to grow into a man as everyone else does."
A company that stifles innovation can't hope to grow very much.
A lot of trees grow in the countryside.
Absence makes the heart grow fonder.
After the rain, many mushrooms grow in the forest.
All inventions grow out of necessity.
American children grow up hearing those words.
Arable land is land that can be used to grow crops.
As children get bigger, they grow out of their clothes.
As he gets older, your son will grow more independent.
As these trees grow tall, they rob the grass of light.
As they grow old, many people become unable to look after themselves.
Australian saltwater crocodiles can grow up to 23 feet long and frequently kill people.
Babies grow up inside the amniotic fluid in the womb.
Bodies grow slowly and die quickly.
Children don't grow up speaking pidgin languages; they turn them into real languages: creoles.
Children grow up astonishingly quickly.
Children grow up very quickly.
Children should grow up carefree.
Children will produce beautiful works when they grow up.
Come on, grow up.
Contrary to popular opinion, hair and fingernails do not continue to grow after death.
Cow's milk is for calves and contains growth hormones which they need. I am not a calf and do not want to grow up like one.
Cow's milk is for calves and contains growth hormones. I am not a calf and do not want to grow into one.
Don't grow old, grow wise!
