Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Veren olan Giving kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Giving ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Giving kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

He responded by giving the "OK" gesture.
"EVET" işareti vererek yanıtladı.

We are giving the first prize to a Japanese student.
İlk ödülü bir Japon öğrenciye veriyoruz.

Would you mind giving me your chocolate cake recipe?
Çikolatalı kek tarifini bana verir misin?

The kidnapers showed no sign of giving up.
Çocuk hırsızları vazgeçtiklerine dair hiçbir belirti göstermediler.

I took the job without giving it much thought.
Çok düşünmeden işi kabul ettim.

I concurred in giving up my vacation for my family.
Ailem için tatilimden vazgeçmeye razı oldum.

I remember giving him the key.
Anahtarı ona verdiğimi hatırlıyorum.

I got gloomy and thought of giving up.
Ümitsizdim ve vazgeçmeyi düşündüm.

Are you giving me another chance?
Bana başka bir şans veriyor musunuz?

Would you consider giving me a small loan?
Bana küçük bir kredi vermeyi düşünür müsünüz?

Mr. Suzuki was giving a speech that afternoon.
Bay Suzuki o öğleden sonra bir konuşma yapıyordu.

Mrs Suzuki was giving a speech that afternoon.
Bayan Suzuki bu öğleden sonra bir konuşma yaptı.

I'm not giving up.
Ben vazgeçmiyorum.

Would you mind giving me a ride to the post office?
Beni postaneye götürür müsün?

We are giving a farewell party for him tonight.
Bu akşam onun için bir veda partisi düzenliyoruz.

I have to buy food and drinks for the party we're giving this evening.
Bu akşam verdiğimiz parti için yiyecek ve içecekler almak zorundayım.

We're giving a party tonight.
Bu gece bir parti veriyoruz.

That might look like you're giving yourself a gift.
Bu kendinize bir hediye veriyorsunuz gibi görünebilir.

I've been giving this a lot of thought.
Buna çok kafa yormaktayım.

I've been giving that some thought.
Buna biraz kafa yoruyorum.

I've been giving that a lot of thought.
Buna epey kafa yoruyorum.

Why are you giving it to me?
Bunu bana neden veriyorsun?

She felt like giving up the plan.
Canı plandan vazgeçmek istedi.

Tom felt like giving up.
Canım vazgeçmek istedi.

Have your knees been giving you any problems?
Dizin sana hiç sorun çıkartıyor mu?

Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.

Do you feel giving gifts is important?
Hediyeler vermenin çok önemli olduğunu düşünüyor musun?

She's giving each child two apples.
Her çocuğa iki elma veriyor.

He is always giving presents to his wife.
Her zaman karısına hediyeler veriyor.

I am alive even though I am not giving any sign of life.
Herhangi bir yaşam belirtisi vermememe rağmen hayattayım.

Jane must stop giving way to her desire for chocolate.
Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır.

Why are you giving me money? That's not normal.
Neden bana para veriyorsun? Bu normal değil.

The object flew away to the south, giving out flashes of light.
Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.

Why do you keep giving Tom money?
Niçin Tom'a para vermeyi sürdürüyorsun?

Is that still giving you problems?
O hâlâ sana sorun çıkarıyor mu?

She's giving herself up to love.
O kendini aşkın ellerine bırakıyor.

He was giving a speech.
O konuşuyordu.

Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said "nut."
O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle "ceviz" dediğinde verecekti.

She is giving the baby a bath.
O, bebeği yıkıyor.

He is giving me a hard time.
O, benimle uğraşıyor.

She is giving a party tonight.
O, bu gece bir parti veriyor.

She always has to be the one giving orders.
O, her zaman emirler veren biri olmak zorunda.

He is always giving people a lot of trouble.
O, insanlara her zaman bir sürü sorun çıkarıyor.

He didn't want to disappoint his wife by giving up his new position.
O, yeni pozisyonundan vazgeçerek karısını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

It's just not right to fire Tom without giving him severance pay.
Ona kıdem tazminatı vermeden Tom'u kovmak gerçekten doğru değil.

It is no use giving her advice.
Ona nasihat etmenin faydası yok.

I'm giving it back.
Onu geri veriyorum.

She fooled me into giving her the money.
Parayı ona verdiğim için beni enayi yerine koydu.

It's unlikely that the boss would consider giving Tom a raise.
Patronun Tom'a zam vermeyi düşünmesi pek olası değil.

You mean you're just giving up?
Sadece vazgeçtiğini mi söylüyorsun?

Sally earns her living by giving piano lessons.
Sally, piyano dersleri vererek geçimini sağlıyor.

I'm giving you a chance.
Sana bir şans veriyorum.

I am giving you an order.
Sana bir emir veriyorum.

I'm giving you a second chance.
Sana ikinci bir şans veriyorum.

War was giving way to peace.
Savaş barışa yol veriyordu.

We're giving you more money because you did a great job.
Sen harika bir iş yaptığından dolayı biz sana daha fazla para veriyoruz.

I'll stop giving them chocolate on Valentine's Day.
Sevgililer Günü'nde onlara çikolata vermeyi durduracağız.

I'm giving up smoking.
Sigara içmeyi bıraktım.

Giving up smoking is the easiest thing in the world. I know because I've done it thousands of times.
Sigarayı bırakmak dünyadaki en kolay şeydir. Binlerce defa bıraktığım için biliyorum.

Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.

I've been giving your request some thought.
Talebini şöyle bir düşünüyordum.

Television is a very important medium for giving information.
Televizyon bilgi vermek için çok önemli bir araçtır.

Tom continued giving concerts until he died.
Tom ölünceye kadar konserler vermeye devam etti.

Tom is giving a concert at the end of this month.
Tom bu ayın sonunda bir konser veriyor.

Tom really does detest giving speeches in front of large audiences.
Tom geniş kitlenin önünde konuşma yapmaktan hoşlanmaz.

Tom is always giving presents to Mary.
Tom her zaman Mary'ye hediyeler veriyor.

Tom might want to consider giving Mary the loan she asked for.
Tom Mary'nin istediği krediyi ona vermeyi düşünmek isteyebilir.

Tom couldn't think of any reason for not giving Mary the present.
Tom Mary'ye hediye vermemek için bir neden düşünemedi.

Tom is giving you a second chance.
Tom sana ikinci bir şans veriyor.

Tom has been giving you bad advice.
Tom sana kötü tavsiye veriyor.

Tom remembers giving Mary the key to the suitcase.
Tom valizin anahtarını Mary'ye verdiğini hatırlıyor.

Tom is giving up.
Tom vazgeçiyor.

Tom isn't giving up.
Tom vazgeçmiyor.

Tom and Mary are giving a party on Friday night.
Tom ve Mary Cuma gecesi bir parti veriyorlar.

I don't remember giving Tom a key.
Tom'a bir anahtar verdiğimi hatırlamıyorum.

I knew we'd regret giving Tom a knife.
Tom'a bir bıçak vermekten pişman olacağımızı biliyordum.

We are giving Tom a birthday party.
Tom'a bir doğum günü partisi veriyoruz.

We are giving Tom a party on his birthday.
Tom'a doğum gününde bir parti veriyoruz.

I'm giving Tom one last chance.
Tom'a son bir şans daha veriyorum.

I can't believe Tom is giving Mary the car he bought last year.
Tom'un geçen yıl aldığı arabayı Mary'ye verdiğine inanamıyorum.

Tom had no intention of giving Mary any money.
Tom'un Mary'ye para vermeye hiç niyeti yoktu.

Tom had no intention of giving up.
Tom'un vazgeçmeye niyeti yoktu.

Forget it. There's no sense giving him advice.
Unut gitsin. Ona tavsiye vermenin hiçbir anlamı yok.

The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı.

We're giving up.
Vazgeçiyoruz.

Giving up isn't the answer.
Vazgeçmek cevap değildir.

I can't believe you're giving up.
Vazgeçtiğine inanamıyorum.

"Did giving Tom the money help?" "I don't think it did."

"Did I really sigh?" "While giving out an aura of unhappiness."

"I am thankful to you for giving me a ride up to here." "It's a pleasure."

"Is there any reason I need to be in the delivery room when my wife is giving birth?" "Only if the word 'alimony' means anything to you."

"Is there anything that I need to avoid when I recover from giving birth?" "Yes, getting pregnant."

"Would you mind giving me a lift in your car?" "Not at all."

A boy was giving out newspapers in the rain.

A person giving a speech should stand where everyone can see him.

A renowned tactician, Christopher Columbus once downed an entire pirate fleet by stealing all of their fruits and vegetables, thus giving them scurvy.

A woman is giving a book a quick once-over.

About 50 percent of the firms in Japan have acknowledged the necessity of giving their workers longer holidays, and think summer holidays are needed to give their workers both mental and physical refreshment.

Any man who can drive safely while kissing a pretty girl is simply not giving the kiss the attention it deserves.

Are you giving me a choice?