Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Vermek olan Give kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Give ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Give kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

"Give me another bottle," he said.
"Başka bir şişe ver", dedi.

"Give me your soul", said the evil.
"Bana ruhunu ver", dedi şeytan.

"Can you give this to Tom, it's very important." "I'll make sure he gets it."
"Bunu Tom'a verir misin? bu çok önemli." "onun onu aldığına emin olmalıyım."

"Please give me some water." "All right."
"Lütfen bana biraz su ver." "Olur."

I advise you to give up drinking.
İçki içmeyi bırakmanı tavsiye ederim.

You should give up drinking.
İçmekten vazgeçmelisin.

If you are free, give me a hand.
İşin yoksa, bana yardım et.

I'll give you all the time you need.
İhtiyacın olan bütün zamanı sana vereceğim.

Our cow doesn't give us any milk.
İneğimiz bize hiç süt vermiyor.

Cows give us milk, and hens eggs.
İnekler bize süt verir, ve tavuklar yumurtalar.

Cows give us milk.
İnekler bize süt verir.

Cows give their calves milk every morning.
İnekler her sabah buzağılarına süt verir.

Cows give milk.
İnekler süt verirler.

I had to give Tom everything he asked for.
İstediği her şeyi Tom'a vermek zorunda kaldım.

She will give her picture to whoever wants it.
İsteyene resmini verecek.

I don't feel well. Could you give me some medicine?
İyi hissetmiyorum. Bana bir ilaç verir misiniz?

Give me some skin!
Çak bir beşlik!

Please give us a call now if you want to participate in the workshop!
Çalıştaya katılmak istiyorsanız bizi arayın.

I've made up my mind to give back all the money I stole.
Çaldığım bütün paraları geri vermeye karar verdim.

The interpreter tries to give the most detail and information possible.
Çevirmen olabildiğince çok detay ve bilgi vermeye çalışır.

You should not give liquor to children.
Çocuklara likör vermemelisin.

"Give me something to write with." "Will this do?" "Yes, it will do."
“Yazmak için bana bir şey ver.” “Bu olur mu?” “Evet, olur.”

I'll give it a shot.
Şansımı deneyeceğim.

I give you this ring as a symbol of my love.
Aşkımın bir sembolü olarak bu yüzüğü sana veriyorum.

Never give up on love.
Aşktan asla vazgeçme.

We'll give an interview in the afternoon.
Öğleden sonra bir röportaj vereceğiz.

I can give you medication for the pain.
Ağrı için sana ilaç verebilirim.

The students could not give an answer.
Öğrenciler bir cevap veremedi.

The teacher didn't give us any homework.
Öğretmen bize bir ev ödevi vermedi.

The teacher told Tom that he couldn't give him anything higher than a C.
Öğretmen Tom'a ona bir C 'den daha yüksek bir şey veremediğini söyledi.

Although teachers give a lot of advice, students don't always take it.
Öğretmenler bir sürü tavsiye vermelerine rağmen, öğrenciler her zaman onu almazlar.

Give me the bottle.
Şişeyi bana ver.

I like to give gifts to my family and friends.
Aileme ve arkadaşlarıma hediyeler vermeyi seviyorum.

Give my best regards to all your family.
Ailene hürmetlerimi ilet.

Give my regards to your family.
Ailenize saygılarımı iletin.

Give my love to your family.
Ailenize sevgimi iletin.

Give me the main points now.
Şimdi bana ana konulardan bahsedin.

Now give me that.
Şimdi onu bana ver.

You can't give up now.
Şimdi pes edemezsin.

I can't give up now.
Şimdi vazgeçemem.

We can't give up now.
Şimdi vazgeçemeyiz.

Don't give up now, Tom.
Şimdi vazgeçme, Tom.

Don't give up now.
Şimdi vazgeçme.

Never knew before what eternity was made for. It is to give some of us a chance to learn German.
Şimdiye kadar ebediyetin ne için var olduğunu bilmezdim. Aramızdan bazılarının Almanca öğrenmesine bir şans vermek içinmiş.

If you wish to take, you must first learn to give.
Almak istersen, önce vermeyi öğrenmelisin.

Give me the keys.
Anahtarları bana ver.

Give me the keys. I'll drive.
Anahtarları ver. Ben kullanacağım.

I want to give Mom a plant.
Anneme bir bitki vermek istiyorum.

This is the book I want to give my mother.
Anneme vermek istediğim kitap budur.

I weigh 70 kilos, give or take a few kilos.
Üç aşağı beş yukarı, yetmiş kiloyum.

Give me another couple of days to think it over.
Üzerinde düşünmem için bana birkaç gün daha ver.

Give it a break, Tom.
Ara ver Tom.

I didn't give you permission to use my car.
Arabamı kullanmana izin vermedim.

It's over between us. Give me back my ring!
Aramızda her şey bitti. Yüzüğümü geri ver.

The caller refused to give us his name.
Arayan kişi bize adını vermeyi reddetti.

The caller refused to give us her name.
Arayan kişi bize adını vermeyi reddetti.

The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.

You're never going to give in, are you?
Asla pes etmeyeceksin, değil mi?

Never give up hope.
Asla umudunu kesme.

What is one food that you could never give up?
Asla vazgeçemeyeceğin bir yiyecek nedir?

I'll never give up.
Asla vazgeçmeyeceğim.

I told you that I would never give up.
Asla vazgeçmeyeceğimi sana söyledim.

Never give up.
Asla vazgeçmeyin.

Give me these 8 crimson apples please.
Şu sekiz kırmızı elmayı bana verir misiniz lütfen?

I'll give that to Tom.
Şunu Tom'a vereceğim.

I plan to give my son a computer at the end of the month.
Ay sonunda oğluma bir bilgisayar hediye etmeyi planlıyorum.

Give my shoes a good shine.
Ayakkabılarımı iyice parlat.

So you give up, right?
Öyleyse vazgeçiyorsun, doğru mu?

I just got up. Give me a few minutes to get ready.
Az önce kalktım. Hazırlanmam için bana birkaç dakika ver.

I'm sorry, I'm not allowed to give you that information.
Özür dilerim, o bilgiyi size verme iznim yok.

I can't believe you're going to give away all your money.
Bütün paranı bağışlayacağına inanamıyorum.

Don't give up if you fail.
Başaramazsan vaz geçme.

Will you give me a glass of milk?
Bama bir bardak süt verir misin?

Give me back my bag.
Bana çantamı geri ver.

Give me three pieces of salmon.
Bana üç adet somon ver.

Give me three ice creams, please.
Bana üç dondurma verin, lütfen.

Give me three pieces of chalk.
Bana üç parça tebeşir ver.

Could you give me your name?
Bana adını verebilir misin?

Give me your address and telephone number.
Bana adresini ve telefon numaranı ver.

Give me your address.
Bana adresini ver.

Give me the key.
Bana anahtarı ver.

Give me a lift in your car.
Bana arabada bir asansör ver.

Give me a room near the elevator.
Bana asansöre yakın bir oda ver.

Give me back my hat.
Bana şapkamı geri ver.

Give me the same, please.
Bana aynısını ver lütfen.

Give me your knife.
Bana bıçağını ver.

Don't give me such a sad look.
Bana böyle hüzünlü bakma.

Give me five days.
Bana beş gün verin.

Give me five tokens, please.
Bana beş jeton ver,lütfen.

Give me a white piece of paper.
Bana beyaz bir kağıt parçası ver.

Give me a light, would you?
Bana bir ışık ver, lütfen.

Will you give me a light?
Bana bir çakmak verir misin?

Give me a hammer.
Bana bir çekiç ver.

Give me another nail.
Bana bir çivi daha ver.

Give me a kiss.
Bana bir öpücük ver.

Give me another example.
Bana bir örnek daha ver.

Give me an example.
Bana bir örnek ver.

Give me one more chance.
Bana bir şans daha ver.

Give me another chance.
Bana bir şans daha verin.

Give me a chance!
Bana bir şans ver.