Türkçe kelime anlamı Düzeltmek olan Fix kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Fix ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.
Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm.
İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.
I'll fix your sink for you if you want.
İstersen, senin için lavabonu tamir edeceğim.
I asked around, but nobody seemed to have any idea how to fix the problem.
Çevreye sordum fakat sorunu nasıl halledeceğimize dair hiç kimsenin fikri yok gibi görünüyordu.
I'll fix a sandwich or something for your lunch.
Öğle yemeğin için bir sandviç falan hazırlayacağım.
Now fix that.
Şimdi onu onar.
Let me fix the switch.
Anahtarı onarayım.
How much did you charge Tom to fix his car?
Arabasını tamir etmek için Tom'dan ne kadar para aldın?
Let me fix the car.
Arabayı tamir edeyim.
How much will it cost to fix the car?
Arabayı tamir etmek kaça mal olacak?
Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
Artık sorunun ne olduğunu bildiğine göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsun?
I fix broken radios.
Ben bozuk radyoları onardım.
How do I fix the volume?
Ben sesi nasıl düzeltebilirim?
I had to fix the toaster.
Ben tost makinesini tamir etmek zorunda kaldım.
I'm not able to fix the computer.
Bilgisayarı onaramam.
I cannot fix the computer.
Bilgisayarı tamir edemem.
Can you fix my computer?
Bilgisayarımı onarabilir misin?
I have to fix a mistake.
Bir hatayı düzeltmeliyim.
I'll fix a drink.
Bir içki hazırlayacağım.
Can you fix a toilet?
Bir tuvaleti tamir edebilir misin?
I didn't think anyone could fix this watch.
Birinin bu saati onarabileceğini sanmıyorum.
I was asked to fix the bicycle.
Bisikleti tamir etmem istendi.
If you can't fix the pipe, we'll have to call a plumber.
Boruyu tamir edemezsen, bir tesisatçı aramak zorunda kalacağız.
If it ain't broke, don't fix it.
Bozuk değilse tamir etme.
Can you fix the broken radio?
Bozuk radyoyu tamir edebilir misin?
I can't fix this computer.
Bu bilgisayarı tamir edemem.
Can you fix this door? It's creaking.
Bu kapıyı tamir edebilir misin? Gıcırdıyor.
We're trying to fix this problem.
Bu sorunu çözmeye çalışıyoruz.
I have to fix this.
Bunu onarmalıyım.
Can you fix this?
Bunu tamir edebilir misin?
I can fix this.
Bunu tamir edebilirim.
I'll fix it.
Bunu tamir edeceğim.
I'll fix this.
Bunu tamir edeceğim.
We'll fix it.
Bunu tamir edeceğiz.
We will fix this.
Bunu tamir edeceğiz.
I can't fix this.
Bunu tamir edemem.
We must fix this.
Bunu tamir etmeliyiz.
We fix all kinds of clocks here.
Burada her çeşit saati tamir ederiz.
I spent two hours yesterday trying to fix that broken radio.
Dün o kırık radyoyu tamir etmeye çalışarak iki saat harcadım.
Don't worry. I can fix it.
Endişelenme. Tamir edebilirim.
Can you fix it temporarily?
Geçici olarak tamir edebilir misin?
I'll fix you up for the night.
Gece için sizi yerleştireceğim.
I still have to fix the washing machine.
Hâlâ çamaşır makinesini onarmak zorundayız.
I wish I could figure out how to fix this.
Keşke bunu nasıl onaracağımı anlayabilsem.
You had better fix the bookcase to the wall.
Kitaplığı duvara sabitlesen iyi olur.
I can't fix the seat.
Koltuğu tamir edemem.
Please fix the iron.
Lütfen ütüyü tamir et.
Please fix this.
Lütfen bunu tamir edin.
Please fix it.
Lütfen onu onarın.
Please fix that.
Lütfen onu tamir et.
Please fix my toy.
Lütfen oyuncağımı tamir edin.
Can you fix our sink?
Lavabomuzu tamir edebilir misin?
I am able to fix the sink this afternoon.
Lavaboyu bu öğleden sonra tamir edebilirim.
Will you send someone to fix it as soon as possible?
Mümkün olduğunca kısa sürede onu tamir etmesi için birini gönderir misin?
He knows how to break a computer but he doesn't know how to fix it.
O, bir bilgisayarı nasıl bozacağını bilir fakat nasıl tamir edeceğini bilmez.
I got him to fix my bicycle.
Ona bisikletimi tamir ettirdim.
I had him fix my watch.
Ona saatimi tamir ettirdim.
They're here to fix the heating system.
Onlar ısıtma sistemini onarmak için buradalar.
I asked them to fix my car.
Onlara arabamı tamir etmelerini rica ettim.
It's is no use trying to fix it now.
Onu şimdi tamir etmeye çalışmanın bir faydası yok.
Did you fix it?
Onu onardın mı?
I can fix it.
Onu tamir edebilirim.
I can fix that.
Onu tamir edebilirim.
I might be able to fix that.
Onu tamir edebilirim.
I'll fix that.
Onu tamir edeceğim.
We'll fix that.
Onu tamir edeceğiz.
You can't fix it. You should buy a new one.
Onu tamir edemezsin. Yeni bir tane almalısın.
Let me fix that.
Onu tamir edeyim.
It'll cost about 2,000 yen to fix it.
Onu tamir etmek yaklaşık 2,000 yene mal olacaktır.
I must fix it.
Onu tamir etmeliyim.
Let's fix the date for the picnic.
Piknik için tarih belirleyelim.
Didn't you fix the pump?
Pompayı tamir etmedin mi?
Shall I fix you supper?
Sana akşam yemeği hazırlayayım mı?
I'll fix you some coffee.
Sana biraz kahve hazırlayacağım.
Can I fix you a hot drink?
Sana sıcak bir içecek hazırlayabilir miyim?
I think I've figured out how to fix this.
Sanırım bunu nasıl tamir edeceğimi çözdüm.
The chair is broken. You'd better get someone to fix it.
Sandalye kırık. Onu birine tamir ettirsen iyi olur.
Let me fix dinner for you.
Senin için akşam yemeği hazırlayayım.
The plumber used many tools to fix our sink.
Tesisatçı bizim lavaboyu tamir etmek için birçok alet kullandı.
Tom can fix the heater.
Tom ısıtıcıyı onarabilir.
Tom tried everything that was suggested, but still couldn't fix the problem.
Tom önerilen her şeyi denedi fakat hâlâ sorunu halledemedi.
Tom spent all day trying to fix the leak in the roof.
Tom bütün günü çatıdaki sızıntıyı tamir etmek için uğraşarak geçirdi.
Tom bought an old house and said that he would fix it all by himself.
Tom eski bir ev satın aldı ve onun tümünü kendisinin tamir edeceğini söyledi.
Tom didn't think Mary could fix his watch.
Tom Mary'nin onun saatini tamir edebileceğini düşünmedi.
When did Tom tell Mary to fix the broken chair?
Tom Mary'ye kırık sandelyeyi tamir etmesini ne zaman söyledi?
Tom will fix it.
Tom onu tamir edecek.
I'm the only one other than Tom who knows how to fix this.
Tom'un haricinde bunu tamir etmeyi bilen tek kişi benim.
I hope Tom can fix it.
Tom'un onu tamir edebileceğini umuyorum.
I offered to fix Tom's flat tire.
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
I hope Tom knows how fix this.
Umarım Tom bunu nasıl tamir edeceğini bilir.
"Can we fix it?" - "No, it's fucked!"
Are you the guy who's going to help us fix our plumbing?
As soon as I get up, I fix the coffee.
Can anyone fix a flat tire?
Can I fix you a drink?
Can we fix it?
Can you do anything to fix it?
Can you fix a flat tire on a bike? That kind of thing's a piece of cake.
Can you fix him up for the night?
Can you fix it?
Can you fix me a reservation?
