Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Düştü olan Fell kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Fell ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Fell kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

We both fell asleep.
İkimiz de uykuya daldık.

He fell in love with the girl at first sight.
İlk görüşte kıza aşık oldu.

He fell in love with her at first sight.
İlk görüşte ona aşık oldu.

She fell in love with him at first sight.
İlk görüşte ona aşık oldu.

He fell behind in his English class.
İngilizce dersinde geride kaldı.

While he was studying, he fell asleep.
Çalışıyorken, uykuya daldı.

The ball of the child fell into the creek.
Çocuğun topu dereye düştü.

The boy fell and scraped his knee.
Çocuk düştü ve dizi sıyrıldı.

The child soon fell asleep in the bed.
Çocuk kısa sürede yatakta uykuya daldı.

The kid stumbled and fell to his knees.
Çocuk tökezledi ve dizlerinin üstüne düştü.

The boy fell off the bed.
Çocuk yatağa düştü.

Since he was very tired, he fell sound asleep.
Çok yorgun olduğu için mışıl mışıl uyudu.

Being very tired, I soon fell asleep.
Çok yorgun olduğu için, kısa sürede uykuya daldı.

I fell sound asleep because I was very tired.
Çok yorgun olduğum için mışıl mışıl uyudum.

I was very tired, so I fell asleep right away.
Çok yorgundum, bu yüzden hemen uyuyakaldım.

I fell in love.
Aşık oldum.

What with overwork and poor meals, she fell ill.
Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.

He fell ill from overeating.
Aşırı yemekten hasta oldu.

The tree fell down.
Ağaç düştü.

The tree fell down by itself.
Ağaç kendiliğinden devrildi.

An apple fell off the tree.
Ağaçtan bir elma düştü.

They fell madly in love after drinking a love potion.
Aşk iksiri içtikten sonra delice aşık oldular.

The man fell in love at first sight.
Adam ilk görüşte aşık oldu.

The man fell down on the ground.
Adam yere düştü.

The city fell to the enemy.
Şehir düşmanın eline geçti.

Heavy rains fell for more than a day.
Şiddetli yağmurlar bir günden daha fazla yağdı.

The actress fell backward over the stage.
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.

He fell a victim to a deadly disease.
Ölümcül bir hastalığa kurban gitti.

Dusk fell over the desert.
Alacakaranlık çöl üzerine düştü.

He fell in love with the admiral's daughter.
Amiralin kızına aşık oldu.

They fell out with each other over trifles.
Önemsiz şeyler üzerinde birbirleriyle ağız dalaşına girdiler.

Losing his balance from a sudden gust of wind, the tightrope walker fell to his death.
Ani bir fırtınadan dengesini kaybettiği için, ip cambazı ölümüne düştü.

He suddenly fell ill.
Aniden hastalandı.

Sales fell off in the third quarter.
Üçüncü çeyrekte satışlar azaldı.

Production fell rapidly.
Üretim hızla düştü.

The deal I was working on fell through.
Üzerinde çalıştığım anlaşma suya düştü.

I broke my wrist when I fell on it.
Üzerine düştüğümde bileğimi kırdım.

She fell in love with her friend's brother.
Arkadaşinın erkek kardeşine aşık oldu.

Unable to keep up with his friends, he fell behind at last.
Arkadaşlarına ayak uydurmadığı için, o sonunda geride kaldı.

My foot fell asleep.
Ayağım karıncalandı.

It was such a boring speech that I fell asleep.
Öylesine sıkıcı bir konuşmaydı ki uyuyakaldım.

All the boys fell in love with Julia.
Bütün erkekler Julia'ya aşık oldular.

A big tree fell in the storm.
Büyük bir ağaç fırtınada düştü.

A big bomb fell, and a great many people lost their lives.
Büyük bir bomba düştü ve çoğu insan hayatını kaybetti.

She fell in love with a hotshot lawyer.
Başarılı bir avukata aşık oldu.

I fell asleep before my father came home.
Babam eve gelmeden önce uykuya daldım.

He fell head-long into the river.
Balıklama nehre atladı.

Some apples fell down from the tree.
Bazı elmalar ağaçtan düştü.

The baby fell asleep in the cradle.
Bebek beşikte uyuyakaldı.

The baby soon fell asleep in the cradle.
Bebek kısa sürede beşikte uyuyakaldı.

The baby fell asleep.
Bebek uykuya daldı.

I fell asleep with a sweater on.
Ben bir kazakla uykuya daldım.

I fell in love with her on first sight.
Ben ilk görüşte ona aşık oldum.

My front tooth fell out.
Benim ön dişim düştü.

The Berlin Wall fell in 1989.
Berlin Duvarı 1989'da yıkıldı.

Tom was twelve when the Berlin Wall fell.
Berlin Duvarı yıkıldığında Tom on iki yaşındaydı.

Betty fell in love with Tom and killed him.
Betty Tom'a aşık oldu ve onu öldürdü.

I fell into a hole.
Bir çukura düştüm.

Not a drop of rain fell for a month, so they had to dig a well.
Bir aydır bir damla yağmur düşmedi. Bu yüzden bir kuyu kazmak zorunda kaldılar.

A woman fell from a ship into the sea.
Bir kadın, gemiden denize düştü.

I fell in love with a woman.
Bir kadına aşık oldum.

He fell asleep while reading a book.
Bir kitap okurken uyuyakaldı.

I fell asleep while reading a book.
Bir kitap okurken uyuyakaldım.

I fell in love with a matryoshka.
Bir matruşkaya aşık oldum.

A drunk man fell down the stairs.
Bir sarhoş merdivenlerden düştü.

I tripped over a stone and fell to the ground.
Bir taşa takıldım ve yere düştüm.

Many trees fell down.
Birçok ağaç yıkıldı.

I laid down for a short nap and fell asleep for two hours.
Biraz kestirmek için uzandım ve iki saatlik bir uykuya daldım.

They fell asleep in each other's arms.
Birbirlerinin kollarında uyuyakaldılar.

Our plans fell through at the last minute.
Bizim planlar son dakikada suya düştü.

In this country the average number of children per family fell from 2 to 1.5.
Bu ülkede aile başına düşen çocuk sayısı 2'den 1,5'a düştü.

He fell down on the ice and broke his arm.
Buzda düştü ve kolunu kırdı.

When I opened the door of the refrigerator, an apple fell out.
Buzdolabının kapağını açtığımda, bir elma düştü.

I slipped and fell on the icy sidewalk.
Buzlu kaldırımda kayıp düştüm.

He fell down on the ice and hurt his leg.
Buzun üstünde düştü ve bacağını incitti.

I fell down on the ice.
Buzun üstünde düştüm.

Most of the bodies were buried where they fell.
Cesetlerin çoğu düştükleri yerde gömüldü.

The horse broke its neck when it fell.
Düşen at boynunu kırdı.

We fell into the hands of the enemy.
Düşmanın ellerine düştük.

He fell and hit his head on a rock.
Düştü ve bir kayaya başını çarptı.

He fell and hit his head on the floor.
Düştü ve kafasını yere vurdu.

She fell down and broke her left leg.
Düştü ve sol bacağını kırdı.

I knew I'd broken my wrist the moment I fell.
Düştüğüm anda bileğimi kırdığımı biliyordum.

I fell down and hurt my wrist.
Düştüm ve bileğimi yaraladım.

I fell and broke my arm.
Düştüm ve kolumu kırdım.

Yesterday a car fell over the cliff.
Dün bir araba kayalıklara yuvarlandı.

The stock market fell yesterday.
Dün borsa düştü.

Because of yesterday's heavy snow, the ground is very slippery. As soon as I stepped outside, I slipped and fell on my bottom.
Dünkü şiddetli kar yağışından dolayı, yer çok kaygandı. Dışarıya adım atar atmaz kaydım ve kıçımın üstüne düştüm.

As more paper money came into use, the value fell.
Daha fazla kağıt para kullanımını girdiği için değeri düştü.

I lost my balance and fell down the stairs.
Dengemi kaybedip sandalyeden düştüm.

He lost his balance and fell off his bicycle.
Dengesini kaybetti ve bisikletinden düştü.

He lost his balance and fell down.
Dengesini kaybetti ve düştü.

He lost his balance and fell off the ladder.
Dengesini kaybetti ve merdivenden düştü.

The rear-view mirror fell off.
Dikiz aynası düştü.

He fell asleep at the wheel and had an accident.
Direksiyon başında uykuya daldı ve kaza yaptı.

The apple fell from the tree.
Elma ağaçtan düştü.

He fell in love with his best friend.
En iyi arkadaşına aşık oldu.

The boy fell from the bridge.
Erkek çocuk köprüden düştü.

My brother fell off a tree and broke his leg.
Erkek kardeşim bir ağaçtan düştü ve bacağını kırdı.

I fell asleep while I was doing my homework.
Ev ödevimi yaparken uyuyakaldım.