I admit that, without him, those ten years of my life would have been empty and without goals.
İtiraf ediyorum, o olmadan yaşamımın bu on yılı boş ve amaçsız olurdu.
Empty the car so we can use it.
Arabayı boşaltın, böylece onu kullanabilelim.
We found all the boxes empty.
Bütün kutuları boş bulduk.
One of the suitcases is completely empty.
Bavullardan biri tamamen boş.
Find an empty bottle and fill it with water.
Boş bir şişe bulup suyla doldur.
The empty house was full of dust.
Boş ev toz doluydu.
Empty vessels make the most sound.
Boş fıçılar en çok ses çıkarırlar.
I found the empty box.
Boş kutuyu buldum.
Drinking on an empty stomach is bad for your health.
Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
We keep the empty bags under the sink.
Boş torbaları lavabonun altında tutarız.
It was empty.
Boştu.
This one's empty.
Bu boş.
This one is empty.
Bu boştur.
Is this seat empty?
Bu koltuk boş mu?
This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
This box is empty. It has nothing in it.
Bu kutu boş. İçinde hiçbir şey yok.
This can is empty.
Bu teneke kutu boş.
The streets here are empty by 7.
Burada sokaklar 7'ye kadar boştur.
Empty the purse into this bag.
Cüzdanını bu çantaya boşalt.
Empty your pockets!
Ceplerini boşalt!
Empty your pockets.
Ceplerini boşalt.
The tank is empty.
Depo boş.
The warehouse was empty except for a piece of furniture.
Depo, bir mobilya parçası dışında boştu.
The house was empty except for a cat.
Ev bir kedi dışında boştu.
There's an empty bedroom in the house.
Evde boş bir yatak odası var.
You'll find the house empty.
Evi boş bulacaksın.
My house is empty.
Evim boş.
The house is going to feel empty without you.
Evin sensiz boş hissedecek.
There were a lot of empty seats the day I went.
Gittiğim gün bir sürü boş koltuk vardı.
My life is empty without him.
Hayatım onsuz boş.
Your account is empty.
Hesabınız boş.
No man can be a patriot on an empty stomach.
Hiç kimse boş mideyle vatansever olamaz.
I found the cage empty.
Kafesi boş buldum.
All the houses in town were empty.
Kasabadaki tüm evler boştu.
The jar is empty.
Kavanoz boş.
I'm going to empty this cabinet so that you can use it.
Kullanabilmen için bu dolabı boşaltacağım.
The box was open and empty.
Kutu açık va boştu.
The box is empty.
Kutu boş.
The box is almost empty.
Kutu neredeyse boş.
There are some empty bottles in the box.
Kutuda bazı boş şişeler var.
I opened the box, but it was empty.
Kutuyu açtım fakat o boştu.
I opened the box â it was empty.
Kutuyu açtım, boştu.
I found the box empty.
Kutuyu boş buldum.
The store was relatively empty.
Mağaza nispeten boştu.
It's almost empty.
Neredeyse boş.
Why is my bag empty?
Niçin benim çantam boştur?
He's sitting at an empty table.
O boş bir masada oturuyor.
The house was empty.
O ev boştu.
The room is empty.
Oda boş.
The room has been empty for a long time.
Oda uzun süredir boş.
Your room isn't empty any more.
Odanız artık boş değil.
I found the room empty.
Odayı boş buldum.
Those are empty words.
Onlar boş sözler.
They found the room empty.
Onlar odayı boş buldular.
They're both empty.
Onların her ikisi de boş.
His car was empty.
Onun arabası boştu.
The box she found was empty.
Onun bulduğu kutu boştu.
The box he found was empty.
Onun bulduğu kutu boştu.
His hands were empty.
Onun elleri boştu.
Look at those empty cans there.
Oradaki şu boş kutulara bak.
The bus arrived empty.
Otobüs boş geldi.
The bus was empty.
Otobüs boştu.
The bus was almost completely empty.
Otobüs neredeyse tamamen boştu.
Considering what time it was, the supermarket was relatively empty.
Saatin kaç olduğu göz önüne alındığında, süpermarket nispeten boştu.
The streets were empty and quiet.
Sokaklar boş ve sessiz.
Empty the water out of the bucket.
Suyu kovadan boşalt.
All the desk drawers were empty.
Tüm çekmeceler boştu.
The can is empty.
Teneke boş.
Time Square is empty.
Time Square boş.
The theater is empty.
Tiyatro boştur.
Tom found the drawer empty.
Tom çekmeceyi boş buldu.
Tom sat alone in the otherwise empty room.
Tom başka boş odada tek başına oturdu.
Tom opened the trunk and found it empty.
Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.
Tom told me that he didn't want to come home empty-handed.
Tom bana eli-boş eve gelmek istemediğini söyledi.
Tom doesn't like working on an empty stomach.
Tom boş bir mide ile çalışmayı sevmez.
Tom was alone on an empty beach.
Tom boş bir plajda tek başınaydı.
Tom's wallet is almost empty.
Tom cüzdanı neredeyse boş.
Tom had to empty his apartment in two days.
Tom iki gün içerisinde apartmanını boşaltmak zorundaydı.
Tom parked in one of the empty spaces in front of the library.
Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.
Tom threw an empty beer can at Mary.
Tom Mary'ye boş bir bira kutusu attı.
Tom and Mary couldn't find an empty picnic table.
Tom ve Mary boş bir piknik masası bulamadı.
Tom sat alone at the table with a half-empty bottle of wine.
Tom yarısı boş bir şarap şişesiyle masada tek başına oturdu.
Tom sat alone with a half-empty bottle of wine.
Tom yarısı boş bir şişe şarapla yalnız başına oturdu.
Tom found an empty pill bottle under the bed.
Tom yatağın altında boş bir hap şişesi buldu.
Tom's room is empty.
Tom'un odası boş.
Tom's bed's empty.
Tom'un yatağı boş.
The fuel level is below empty.
Yakıt seviyesi boşun altında.
Please replace the empty ink cartridge in the printer.
Yazıcının boş mürekkep kartuşunu lütfen değiştir.
The place was almost empty.
Yer hemen hemen boştu.
"What was for lunch?" "Mary's delicious pumpkin soup. The pot was empty in no time at all."
A capacitor allows current to flow through empty space.
After the party, the floor was cluttered with empty bottles and ashtrays.
All the boxes are empty.
An empty bag can't stand upright.
