Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Karar olan Decision kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Decision ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Decision kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

You need to make a decision by 2:30.
2.30'a kadar karar vermelisin.

Unless you make a decision quickly, the opportunity will be lost.
Çabucak karar vermezsen, fırsat kaybedilecek.

Just for the record, I totally disagree with this decision.
Açıkçası, bu karara tamamen katılmıyorum.

You made a wise decision.
Akıllıca bir karar verdin.

Most Americans supported the decision.
Amerikalıların çoğu kararı destekledi.

He has made a significant decision.
Önemli bir karar aldı.

President Roosevelt opposed the decision.
Başkan Roosevelt karara karşı çıktı.

President Truman had to make a difficult decision.
Başkan Truman zor kararlar almalıydı.

I made an executive decision.
Ben bir idari karar verdim.

I don't approve your decision.
Ben kararı tasvip etmiyorum.

I supported the committee's decision.
Ben komitenin kararını destekledim.

I'll let you know my decision after I have consulted my solicitor.
Ben, benim avukatıma danıştıktan sonra, kararımı bildireceğim.

We have to make a decision.
Bir karar almak zorundayız.

Make a decision.
Bir karar ver.

I've made a decision.
Bir karar verdim.

Have you made a decision?
Bir karar verdin mi?

A decision had to be made.
Bir karar verilmeli.

We don't have enough information yet to make a decision.
Bir karar vermek için henüz yeterli bilgimiz yok.

I have a decision to make.
Bir karar vermek zorundayım.

Many people disagreed with the judge's decision.
Birçok kişi yargıcın kararı ile aynı fikirde değildi.

We'll should wait and see what Tom thinks before we make a decision.
Biz karar vermeden önce Tom'un ne düşündüğünü beklemeliyiz ve görmeliyiz.

We've made a final decision.
Biz nihai bir karar aldık.

This wasn't an easy decision for us.
Bizim için bu kolay bir karar değildi.

You don't seem to be happy with our decision.
Bizim kararımızla mutlu görünmüyorsun.

They made a joint decision to divorce.
Boşanmak için ortak bir karar aldılar.

It's not my decision.
Bu benim kararım değil.

This is my decision.
Bu benim kararım.

This decision is final.
Bu karar kesindir.

This decision will reflect on his future career.
Bu karar onun gelecekteki mesleğini belirtecektir..

I regret that decision.
Bu karara pişmanım.

He explained later how he made this decision.
Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.

When did you make this decision?
Bu kararı ne zaman verdin?

This decision had important results.
Bu kararın önemli sonuçları vardı.

We must make a decision on this right away.
Bu konuda derhal karar vermeliyiz.

That's not your decision.
Bu senin kararın değil.

This is your decision.
Bu senin kararın.

I know you'll make the right decision.
Doğru kararı vereceğini biliyorum.

Before you make a decision about your marriage, you should have a consultation with your parents.
Evlilik ile ilgili bir karar vermeden önce, ebeveynlerine danışmalısın.

He has a reputation for taking a long time to make a decision.
Geç karar vermesiyle ünlüdür.

It's your decision whether you go or stay.
Gidip gitmemek sana kalmış.

My decision to study abroad surprised my parents.
Gurbette okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.

Anxious for a quick decision, the chairman called for a vote.
Hızlı bir karar için endişeli olduğundan, başkan bir oy için çağrıda bulundu.

The judge's decision is final.
Hakimin kararı nihaidir.

Do you think the judge will reverse his decision when he hears the new evidence?
Hakimin yeni kanıtları duyduğunda kararını değiştireceğini düşünüyor musunuz?

Have you arrived at a decision yet?
Henüz bir karara vardın mı?

Nobody has made a decision yet.
Henüz kimse bir karar vermedi.

Everything depends upon your decision.
Her şey sizin kararınıza bağlı.

None of us knew his decision to win the long-distance race.
Hiçbirimiz, onun uzun mesafe yarışı kazanma kararını bilmiyordu.

Jane objected to our decision.
Jane bizim kararımıza itiraz etti.

Jane opposed our decision.
Jane bizim kararımıza karşı çıktı.

I made a bad decision.
Kötü bir karar verdim.

The decision was put off.
Karar ertelendi.

The decision is not easy.
Karar kolay değildir.

The decision has been made.
Karar verildi.

Reflect on your own motives when making a decision.
Karar verirken kendi motivasyonunu yansıt.

It's time to make a decision.
Karar verme zamanı.

Try to take account of everything before you make a decision.
Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.

Let's leave the decision to our teacher.
Kararı öğretmenimize bırakalım.

I'll leave the decision to you.
Kararı sana bırakacağım.

Let's leave the decision to Tom.
Kararı Tom'a bırakalım.

It's up to you to make the decision.
Kararı vermek size kalmış.

I informed Tom of my decision.
Kararım hakkında Tom'a bilgi verdim.

I adhered to my decision.
Kararıma sadık kaldım.

I sent him a letter to let him know my decision.
Kararımı bildirmek için ona bir mektup gönderdim.

I made my decision.
Kararımı verdim.

I've made my decision.
Kararımı verdim.

Are you dissatisfied with our decision?
Kararımızdan tatminsiz misiniz?

I'll inform Tom about our decision.
Kararımızla ilgili olarak Tom'u bilgilendireceğim.

I wrote to inform him of my decision.
Kararımla ilgili onu bilgilendirmek için yazdım.

What is your decision?
Kararın nedir?

What's your decision?
Kararın nedir?

I don't disagree with your decision.
Kararına katılmıyorum.

I'm sorry to disagree with your decision.
Kararına katılmadığım için üzgünüm.

Have you made your decision yet?
Kararını verebildin mi?

He said he regretted the decision.
Karardan pişmanlık duyduğunu söyledi.

It was not an easy decision.
Kolay bir karar değildi.

The committee has not yet arrived at a decision.
Komite henüz bir karara varmadı.

Now that you have made your decision, you must act.
Madem ki bir karar verdin, uygulamalısın.

They appealed the court's decision.
Mahkeme kararını temyiz ettiler.

Mary opposed her son's decision to get married.
Mary oğlunun evlenme kararına karşı çıktı.

He was in the process of making a final decision.
Nihai bir karar verme sürecindeydi.

The final decision rests with the president.
Nihai karar başkana kalır.

It was wise decision.
O akıllıca bir karardı.

That's not my decision.
O benim kararım değil.

He can't make a decision.
O bir karar veremez.

It is his decision.
O onun kararı.

It's your decision.
O senin kararın.

That's your decision.
O senin kararın.

He made the final decision on all such matters.
O, bütün bu konularda son kararı verdi.

He acquiesced in his father's decision.
O, babasının kararına boyun eğdi.

He said he would give us his decision for sure by Friday.
O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.

She looked on his decision as a grave mistake.
O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.

She informed me of her decision.
O, kararını bana bildirdi.

He did not regret his decision.
O, kararından pişman değildi.

That's Tom's decision.
O, Tom'un kararı.

It's Tom's decision.
O, Tom'un kararı.

There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was.
Odada bir baskı hissi vardı; Hiç kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret etmedi.

It's a pretty smart decision.
Oldukça akıllı bir karar.

They made the right decision.
Onlar doğru karar verdi.

That was probably what influenced their decision.
Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.