Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Kan olan Blood kelimesinin kullanıldığı toplam 80 adet cümle bulundu. Blood ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Blood kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

A blood transfusion is necessary.
A kan nakli gereklidir.

We gave blood to help the child.
Çocuğa yardım etmek için kan verdik.

I lost a lot of blood.
Çok kan kaybettim.

The banshee let out a blood-curdling scream.
Ölüm perisi kan donduran bir çığlık sesi çıkardı.

The blood alcohol limit for drunken driving is .08 percent in Texas.
Alkollü araba sürme için kan alkol limiti Teksas'ta .08 dir.

Aspirin has no effect on the blood pressure.
Aspirin'in kan basıncına hiç etkisi yoktur.

I just gave blood.
Az önce kan verdim.

I coughed up blood.
Ben kan öksürdüm.

The brain needs a continuous supply of blood.
Beynin sürekli bir kan kaynağına ihtiyacı var.

A blood vessel burst inside his brain.
Beyninde bir kan damarı patladı.

We're blood brothers.
Biz kan kardeşleriz.

This makes my blood boil.
Bu beni çok kızdırır.

I give my blood for this job.
Bu iş için kanımı veririm.

I've never seen so much blood.
Bu kadar çok kan asla görmedim.

It's not blood.
Bu kan değil.

There was blood all over the floor.
Döşemenin her tarafında kan vardı.

The walls are covered with blood.
Duvarlar kanla kaplı.

Elizabeth killed Alister in cold blood.
Elizabeth Alister'i soğukkanlılıkla öldürdü.

The patient fainted at the sight of blood.
Hasta kanı görünce bayıldı.

They took a sample of my blood at the hospital.
Hastanede kan örneğimi aldılar.

I've never seen so much blood in my life.
Hayatımda bu kadar çok kan görmedim.

The nurse hit a blood vessel.
Hemşire damardan enjeksiyon yaptı.

Blood was everywhere.
Her yerde kan vardı.

There was blood everywhere.
Her yerde kan vardı.

Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.

There is an urgent need for blood donations.
Kan bağışı için acil bir ihtiyaç var.

I didn't donate blood.
Kan bağışında bulunmadım.

The blood pressure can't be determined.
Kan basıncı sabitlenemez.

My blood pressure is 155 over 105.
Kan basıncım 155'e 105.

I have low blood pressure.
Kan basıncım düşük.

My blood group is A+.
Kan grubum A+.

What's your blood group?
Kan grubunuz nedir?

What is your blood type?
Kan grubunuz nedir?

The blood was still wet.
Kan henüz ıslaktı.

He was weak from the loss of blood.
Kan kaybından zayıf düşmüştü.

He is losing blood.
Kan kaybediyor.

She is losing blood.
Kan kaybediyor.

They are losing blood.
Kan kaybediyorlar.

You are losing blood.
Kan kaybediyorsun.

I'm losing blood.
Kan kaybediyorum.

I smell blood.
Kan kokusu alıyorum.

The blood was bright red.
Kan parlak kırmızıydı.

The blood test is normal.
Kan testi normaldir.

I'd like you to have a blood test.
Kan testi yaptırmanı istiyorum.

They are fascinated by blood and violence.
Kan ve şiddetten etkileniyorlar.

There is an urgent need for blood donors.
Kan vericiye acil bir ihtiyaç vardır.

She felt faint at the sight of blood.
Kanı görünce bayılacak gibi hissetti.

I never could stand the sight of blood.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.

I want your blood.
Kanını istiyorum.

Are you afraid of blood?
Kandan korkar mısın?

Talent for music runs in their blood.
Müzik için yetenek onların kanında akar.

Moderate exercise stimulates the circulation of blood.
Makul bir egzersiz kan dolaşımını artırır.

Mary is losing blood.
Mary kan kaybediyor.

Let me take your blood pressure.
Nabzını ölçmeme izin ver.

I feel sick whenever I see blood.
Ne zaman kan görsem midem bulanır.

At last, they purchased freedom with blood.
Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı.

As she was dying, she tried to write the murderer's name with her own blood.
O ölüyorken kendi kanıyla katilin adını yazmaya çalıştı.

He is a man of noble blood.
O asil kanlı bir adam.

He was surprised at the sight of blood.
O kan görünce şaşırdı.

It's only blood.
O sadece kan.

He has to have his blood pressure taken every day.
O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.

She fainted when she saw blood.
O, kan görünce bayıldı.

He gave his blood to help his sister.
Onun kız kardeşi için kanını verdi.

His blood is boiling.
Onun kanı kaynıyor.

The police found some blood on the floor.
Polisler yerde biraz kan buldular.

It's just blood.
Sadece kan.

You cannot be a blood donor.
Sen bir kan verici olamazsın.

Have you ever donated blood?
Sen hiç kan bağışladın mı?

He was shot in cold blood.
Soğukkanlılıkla vuruldu.

Tom has lost a lot of blood and the doctors are worried.
Tom çok kan kaybetti ve doktorlar endişelendi.

Tom's lost a lot of blood, but he hasn't lost consciousness.
Tom çok kan kaybetti, ama bilincini kaybetmedi.

Tom picked up the knife and saw blood on it.
Tom bıçağı aldı ve üzerinde kan gördü.

Tom coughed up some blood.
Tom biraz kan öksürdü.

Tom checks his blood pressure once a week.
Tom haftada bir kez kan basıncını kontrol eder.

Tom noticed blood on the carpet.
Tom halı üzerinde kan fark etti.

Tom wiped the blood off his sword.
Tom kılıcındaki kanı sildi.

Tom has been coughing up the blood.
Tom kan öksürüyor.

Tom is donating blood.
Tom kan bağışlıyor.

Tom had his blood pressure taken.
Tom kan basıncını ölçtürdü.

Tom is losing blood.
Tom kan kaybediyor.

Tom vomited blood.
Tom kan kustu.

Tom gave blood.
Tom kan verdi.

Tom was given a blood transfusion.
Tom'a kan nakli yapıldı.

Tom has low blood pressure.
Tom'un düşük tansiyonu var.

Tom's blood type is O negative.
Tom'un kan grubu 0 negatiftir.

What's Tom's blood type?
Tom'un kan grubu ne?

Do you know Tom's blood type?
Tom'un kan gurubunu biliyor musun?

Tom had a bloody nose and got blood on his shirt.
Tom'un kanlı bir burnu vardı ve kanı gömleğine sürdü.

Tom has high blood pressure.
Tom'un yüksek tansiyonu var.

The earth became red with blood.
Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.

Vampires must drink blood to survive.
Vampirler yaşamak için kan içmeli.

He suffered from high blood pressure.
Yüksek kan basıncından rahatsızlık çekiyor.

I have high blood pressure.
Yüksek tansiyonum var.

The floor was covered with blood.
Zemin kanla kaplanmıştı.

"Blood and Sand" is the title of a novel by Blasco Ináñez.

"Oh, right, you're a werewolf, aren't you?" "I'm mixed blood, so I don't transform or anything."

"Pop, pop," sounded in the air, and the two wild geese fell dead among the rushes, and the water was tinged with blood.

"Take the child away into the forest; I never want to see her again. Kill her, and bring me back this handkerchief soaked in her blood as proof."

"What are these stains on the floor?" "Blood."

A blood vessel broke in my eye.