Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Oldu olan Been kelimesinin kullanıldığı toplam 2 adet cümle bulundu. Been ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Been kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

"Your work has been causing a lot of complaints from customers; I'm ordering you to leave immediately." "Oh, up yours! I didn't want to work here in the first place."
"Çalışman müşterilerin birçok şikayetine neden oluyordu.; Buradan hemen ayrılmanı emrediyorum." "Defol git ha! Ben zaten burada çalışmak istemedim"

Has Flight 123 been delayed?
123 sayılı uçuş ertelendi mi?

I've been working here 13 months.
13 aydır burada çalışıyorum.

I've been flying commercial jets for 13 years.
13 yıldır ticari jet uçuruyorum.

I've been boxing since I was thirteen.
13 yaşından beri boks yapıyorum.

I have been a teacher for 15 years.
15 yıldır öğretmenlik yapıyorum.

I have been in Kobe since 1980.
1980'den beri Kobe'deyim.

I've been waiting for Tom since 2:30.
2.30'dan beri Tom'u bekliyorum.

I've been up since 2:30.
2:30'dan beri ayaktayım.

I've been here since 2:30.
2:30'dan beri buradayım.

They have been married for twenty years.
20 yıldır evliler.

I've been with the CIA since 2003.
2003'ten beri CIA'deyim.

Since the start of the civil war in Syria in March 2011, more than 42,000 people have been killed.
2011 Mart'ında iç savaş başladığından beri Suriye'de 42.000'den fazla insan öldürüldü.

I have been working for this newspaper for 4 years.
4 yıldır bu gazete için çalışıyorum.

I have never been to the U.S.
A.B.D.'de hiç bulunmadım.

You've been drinking, haven't you?
İçiyordun, değil mi?

I've been drinking.
İçiyorum.

The work has just been done.
İş az önce bitirildi.

I've been to Osaka on business.
İş için Osaka'daydım.

The job has already been done.
İş zaten yapıldı.

The labor unions had been threatening the government with a general strike.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.

Had it not been for your cooperation, I could not have finished the work in time.
İşbirliğin olmasaydı, işi zamanında bitiremezdim.

I hear you've been offered the job.
İşin sana önerildiğini duyuyorum.

I heard that footprints of an abominable snowman have been discovered in the Himalayas.
İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalayalarda keşfedildiğini duydum.

I've been dismissed.
İşten atıldım.

I've been laid off.
İşten uzaklaştırıldım.

I've been suspended.
İşten uzaklaştırıldım.

I've been betrayed.
İhanet edildim.

He has been on a diet for two months.
İki aydır diyette.

Two gentlemen have been waiting to see you.
İki beyefendi sizi görmek için bekliyor.

I have been busier than the two boys.
İki erkek çocuktan daha meşgulüm.

We have been here for two days.
İki gündür burada bulunuyoruz.

I've had a runny nose for two days and I've been feeling an uncomfortable sensation in my throat.
İki gündür burnum akıyor ve boğazımda bir rahatsızlık hissediyorum.

I have not been studying for two days.
İki gündür eğitim görmüyorum.

I have not been busy for two days.
İki gündür meşgul değildim.

It has been raining for two days.
İki gündür yağmur yağmaktadır.

I have been on a diet for two weeks.
İki haftadır diyetteyim.

I have been to America twice.
İki kez Amerika'da bulundum.

I have been to Europe twice.
İki kez Avrupa'da bulundum.

I've been married twice.
İki kez evlendim.

I've been engaged twice.
İki kez nişanlandım.

I've been to Paris twice.
İki kez Pariste bulundum.

Have you been studying for two hours?
İki saattir çalışıyor musun?

He has been studying for two hours.
İki saattir çalışmaktadır.

I've been waiting for two hours.
İki saattir beklemekteyim.

I have been waiting here for two hours.
İki saattir burada bekliyorum.

I have been here for two hours.
İki saattir buradayım.

I have been studying for two hours.
İki saattir ders çalışmaktayım.

I have been studying German for two years.
İki senedir Almanca öğreniyorum.

I've been a teacher for two years.
İki yıldır öğretmenlik yapıyorum.

I've been living in Kassel for two years and still haven't been to Herkules.
İki yıldır Kassel'de yaşamaktayım ve hâlâ Herkules'e gidemedim.

The two had been enemies for a long time.
İkisi uzun süre düşman.

I must've been drugged.
İlaçla uyuşturulmuş olmalıyım.

This is the first time that I have been here.
İlk defa burada bulunuyorum.

For the first time, the Japanese Navy had been defeated.
İlk kez, Japon Deniz Kuvvetleri yenilmişti.

It's been six years since I started to study English.
İngilizce çalışmaya başlayalı altı yıl oldu.

It's already been five years since we began to study English.
İngilizce çalışmaya başlayalı zaten beş yıl oldu.

Have you ever been to Britain?
İngiltere'de hiç bulundun mu?

I have never been to England.
İngitere'de asla bulunmadım.

Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.

If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
İskoçyalı ve en az on iki yıllık değilse, o zaman viski değildir.

It would have been much better if the Spanish hadn't invaded Latin America.
İspanya, Latin Amerika'yı işgal etmeseydi, çok daha iyi olurdu.

Spain has been a democracy since 1975.
İspanya'nın 1975'ten beri bir demokrasisi var.

I've never been to Spain.
İspanya'ya hiç gitmedim.

Import regulations have been relaxed recently.
İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.

Many efforts have been make to develop market for imports.
İthalatlar için pazarlar geliştirmek için epeyce çaba sarfedilmektedir.

I admit that, without him, those ten years of my life would have been empty and without goals.
İtiraf ediyorum, o olmadan yaşamımın bu on yılı boş ve amaçsız olurdu.

He must have been brought up in a good family.
İyi bir ailede yetiştirilmiş gibi görünüyor.

I've been watching.
İzliyorum.

Have you been studying?
Çalışıyor musun?

I've been working.
Çalışıyorum.

The work has been almost completed.
Çalışma neredeyse tamamlandı.

I've been up on the roof.
Çatıdaydım.

The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.

I have not been around much.
Çevrede fazla bulunmadım.

Flowers soon fade when they have been cut.
Çiçekler koparıldıktan sonra solarlar.

I have been to the park to see flowers.
Çiçekleri görmek için parka gittim.

It's been a long time since I've eaten Chinese food.
Çin yemeği yediğimden beri uzun zaman oldu.

The boy has never been to the zoo.
Çocuk hayvanat bahçesinde hiç bulunmadı.

The boy has been sleeping for ten hours.
Çocuk on saattir uyuyor.

The boy has been absent from school for eight days.
Çocuk sekiz gündür okulda yok.

Have my kids been annoying you?
Çocuklarım sizi rahatsız ediyorlar mı?

I've been looking for someone to babysit my children.
Çocuklarıma bakıcılık yapacak birisini arıyorum.

I have never been sick since I was a child.
Çocukluğumdan beri hiç hasta olmadım.

John has been collecting stamps since he was a child.
Çocukluğundan beri, John pullar toplamaktadır.

I've been working too much.
Çok fazla çalışıyorum.

I've been drinking too much coffee.
Çok fazla kahve içiyorum.

I've been so scared.
Çok korkuyorum.

I've been very busy.
Çok meşgulüm.

He seemed to have been very happy.
Çok mutlu gibi görünüyordu.

I think you've been very immature.
Çok olgunlaşmamış olduğunu düşünüyorum.

You must have been working too hard.
Çok sıkı çalışıyor olmalısın.

It's been very cold, so the lake is frozen.
Çok soğuk vardı, bu nedenle göl dondu.

I haven't been doing this for very long.
Çok uzun süredir bunu yapıyorum.

I've been ignored for too long.
Çok uzun zaman görmezden gelindim.

It has been too long.
Çok uzun zaman oldu.

I've been waiting for such a long time.
Çok uzun zamandır bekliyorum.

"Where have you been?" "I've been to the dentist."
“Neredeydin?” “Diş doktorundaydım.”

There's obviously been some sort of misunderstanding.
Açıkçası bir tür yanlış anlama var.

We've been lucky.
Şanslıydık.