I'm staying with my aunt for the time being.
Şimdilik halamla birlikte kalıyorum.
My uncle is thin, but my aunt is fat.
Amcam zayıf ama teyzem şişman.
We are going to visit our aunt next Sunday.
Önümüzdeki Pazar teyzemizi ziyarete gidiyoruz.
My father named me after his aunt.
Babam bana halasının adını verdi.
I'm staying at my aunt's.
Ben halamlarda kalıyorum.
I lost no time in visiting my aunt in the hospital yesterday.
Ben, dün hiç zaman kaybetmeden teyzemi hastanede ziyaret ettim.
This doll is a gift from my aunt.
Bu bebek teyzemden bir hediye.
She visited at her aunt's yesterday.
Dün halasının evini ziyaret etti.
My aunt dropped in on me yesterday.
Dün teyzem beni ziyaret etti.
She was named Elizabeth after her aunt.
Elizabeth'e halasının adı verildi.
I went there with my aunt last month.
Geçen ay teyzemle oraya gittim.
Aunt, this is Tom.
Hala, bu Tom.
My aunt gave me an album.
Halam bana bir albüm verdi.
My aunt made me a new skirt.
Halam bana yeni bir etek yaptı.
My aunt has three children.
Halamın üç çocuğu var.
I am going to stay with my aunt in Kyoto.
Halamla Kyoto'da kalacağım.
He boarded with his aunt.
Halası ile birlikte yaşadı.
The woman who he thought was his aunt was a stranger.
Halası olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
His aunt has three cats.
Halasının üç kedisi vardır.
I am going to stay with my aunt in Hawaii.
Hawaii'de halamla birlikte kalacağım.
His aunt takes care of his dog during the day.
Köpeğine gündüz halası bakıyor.
Kevin was brought up by his aunt in the country.
Kevin ülkede teyzesi tarafından büyütüldü.
Linda was wildly excited to learn that her aunt Nancy was coming to visit her.
Linda teyzesi Nancy'nin onu ziyaret etmek için geldiğini öğrendiği için aşırı heyecanlıydı.
I have an aunt who lives in Los Angeles.
Los Angeles'ta yaşayan bir teyzem var.
Mary is Tom's aunt.
Mary Tom'un teyzesi.
Those children were being cared for by an aunt.
O çocuklara bir teyze tarafından bakılıyordu.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kızkardeşi gururla baktı.
She went to Paris for the purpose of seeing her aunt.
O teyzesini görmek için Paris'e gitti.
He is staying with his aunt.
O, halası ile kalıyor.
She was brought up by her aunt.
O, teyzesi tarafından yetiştirildi.
She resembles her aunt.
O, teyzesine benzer.
She looks like her aunt.
O, teyzesine benzer.
He stayed at his aunt's house.
O, teyzesinin evinde kaldı.
He was accompanied by his aunt.
Ona teyzesi tarafından eşlik edildi.
The vase that he broke is my aunt's.
Onun kırdığı vazo halamındı.
His aunt looks young.
Onun teyzesi genç görünüyor.
I have an aunt who lives in Osaka.
Osaka'da yaşayan bir teyzem var.
My aunt gave me the pendant I'm wearing.
Taktığım kolyeyi bana teyzem verdi.
We stayed at my aunt's during the vacation.
Tatil sırasında teyzemin evinde kaldık.
I made him talk to his aunt on the phone.
Telefonda onu teyzesi ile konuşturdum.
Aunt Isabel is generous and gave us a lot of presents.
Teyze Isabel cömerttir ve bize bir sürü hediyeler verdi.
My aunt has been dead for two years.
Teyzem öleli iki yıl oldu.
My aunt inherited the huge estate.
Teyzem büyük bir emlakı miras olarak aldı.
My aunt grows tomatoes in her garden.
Teyzem bahçesinde domates yetiştirir.
My aunt brought me some flowers.
Teyzem bana bazı çiçekler getirdi.
My aunt sent me a birthday present.
Teyzem bana bir doğum günü hediyesi gönderdi.
My aunt gave me a camera.
Teyzem bana bir fotoğraf makinesi verdi.
My aunt showed me how to make good coffee.
Teyzem bana iyi kahvenin nasıl yapılacağını gösterdi.
My aunt treats me as if I were a child.
Teyzem bana sanki bir çocukmuşum gibi davranır.
My aunt made a new skirt for me.
Teyzem bana yeni bir etek yaptı
My aunt brought up five children.
Teyzem beş çocuk yetiştirdi.
My aunt was pleased with my success.
Teyzem benim başarımdan memnundu.
My aunt wears glasses when she reads the papers.
Teyzem gazete okurken gözlük takar.
My aunt looks young.
Teyzem genç görünüyor.
My aunt can speak both Chinese and English.
Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşabilir.
My aunt speaks Chinese as well as English.
Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşur.
My aunt lives in a lonely house in the country.
Teyzem kırsalda yalnız bir evde yaşıyor.
My aunt lived a happy life.
Teyzem mutlu bir hayat yaşadı.
My aunt lives in New York.
Teyzem New York'ta yaşıyor.
My aunt gave me a book for Christmas.
Teyzem Noel için bana bir kitap verdi.
My aunt won an all-expenses-paid tour of Hawaii.
Teyzem tüm giderleri ödenmiş Hawaii turu kazandı.
My aunt is coming to Tokyo tomorrow.
Teyzem yarın Tokyo'ya geliyor.
I addressed the letter to my aunt.
Teyzeme mektup gönderdim.
My aunt had three kids.
Teyzemin üç çocuğu vardı.
My aunt had three children.
Teyzemin üç çocuğu vardı.
I have a special relationship with my aunt.
Teyzemle özel bir ilişkim var.
I intend to stay in Kyoto with my aunt.
Teyzemle Kyoto'da kalmayı tasarlıyorum.
What does your aunt do?
Teyzen ne iş yapar?
Her aunt takes care of his dog during the day.
Teyzesi gün boyunca onun köpeği ile ilgilenir.
Tom has an aunt who is in prison.
Tom'un cezaevinde bir teyzesi var.
I'm staying at my aunt's for the summer.
Yaz için halamlarda kalıyorum.
I spent the summer vacation at my aunt's house.
Yaz tatilini teyzemin evinde geçirdim.
Aunt Yoko is too weak to work.
Yoko teyze çalışmak için çok zayıf.
"Whose bags are these?" "They are my aunt's."
After his parents' death he was brought up by his aunt.
After my father took his last breath, I had to phone my aunt in Germany and when I told her that he died, she corrected me: he passed on.
Can I marry my aunt's husband's nephew?
Certainly, Aunt Wealthy was no slave to fashion.
Did you see my aunt?
Em dashes were named after Dorothy's aunt.
Everything in that house revolved upon Aunt Mary.
Father named me after his aunt.
Give my regards to your aunt and uncle.
Had you met her aunt before you married May?
He is looked after by his aunt.
He visited his aunt yesterday.
He's going to visit his aunt and uncle next month.
He's staying at his aunt's.
Her aunt's glasses are fashionable.
His aunt is all alone in London.
His aunt lives in Austria.
His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
His aunt urged him to learn a foreign language that he could use to emigrate out of the country.
