Aranacak Kelime ›

Türkçe kelime anlamı Ayrıca olan Also kelimesinin kullanıldığı toplam 18 adet cümle bulundu. Also ile ilgili cümleleri ve bu örnek cümlelerin türkçe anlamlarını altında bulabilirsiniz.

Also kelimesiyle ilgili örnek Cümleler

English is also studied in China.
İngilizce de Çin'de öğreniliyor.

She speaks English and also speaks Swahili.
İngilizce ve aynı zamanda Savahilice konuşur.

Apart from English, he also teaches math.
İngilizcenin dışında, aynı zamanda matematik öğretir.

People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

The singer is famous not only in Japan but also in Europe.
Şarkıcı sadece Japonya'da değil, aynı zamanda Avrupa'da da ünlü.

Our teacher also said that her wedding wouldn't be the same as other people's; we asked how it would be different, but she didn't say.
Öğretmenimiz ayrıca düğününün diğer insanlarınki ile aynı olmayacağını söyledi;biz nasıl farklı olacağını sorduk fakat o söylemedi.

I am against using death as a punishment. I am also against using it as a reward.
Ölümü bir ceza olarak kullanmaya karşıyım. Onu bir ödül olarak da kullanmaya karşıyım.

Do you also take American Express?
American Express de kabul ediyor musun?

Do you also accept American Express?
American Express kabul ediyor musun?

College students should study hard, but equally they should also make time for an active social life.
Üniversite öğrencilerinin sıkı çalışmaları gerekir, ama aynı derecede onların aktif bir sosyal yaşam için de zaman ayırmaları gerekir.

If you want to become my friend, then also become the friend of my friend.
Arkadaşım olmak istiyorsan,öyleyse arkadaşımın arkadaşı da olursun.

Actually, I'd also like to go.
Aslında ben de gitmek isterim.

That small one is also mine.
Şu küçük olan da benimki.

Going to Europe is very exciting, but also scary.
Avrupa'ya gitmek çok heyecan verici ama aynı zamanda korkutucu.

Bears also tend to sleep more during the day than at night, although in the summer, with twenty-four hours of light, this does not apply.
Ayılar gün içinde gece uyuduklarından daha çok uyurlar, ne var ki bu yazları, yirmi dört saat boyunca gündüz olduğundan geçerli değildir.

I also had a very good time.
Ayrıca çok eğlendim.

They also helped unite the country.
Ayrıca ülkeyi birleştirmeye yardım ettiler.

They also sold wood and wood products.
Ayrıca ahşap ve ahşap ürünleri sattılar.

There also was another reason.
Ayrıca başka bir nedeni vardı.

I would also like to rent a car.
Ayrıca bir araba kiralamak istiyorum.

Also Felicja has blonde straight hair.
Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.

He also promised a strong foreign policy.
Ayrıca güçlü bir dış politika sözü verdi.

You can also replace the mascarpone with cream.
Ayrıca krem peyniri krema ile değiştirebilirsiniz.

Also Piotr and Lech are good friends.
Ayrıca Piotr ve Lech de iyi arkadaşlardır.

My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.

Didn't you take also another picture?
Başka bir fotoğraf da çektin mi?

Whatever has a beginning also has an end.
Başlangıcı olanın sonu da vardır.

I also like painting.
Ben aynı zamanda resim yapmayı da severim.

I also like candy.
Ben de şeker severim.

I also heard a similar story.
Ben de benzer bir hikaye işittim.

I'm also a teacher.
Ben de bir öğretmenim.

I am also a citizen of Tokyo.
Ben de bir Tokyo vatandaşıyım.

I'm also a Jew.
Ben de bir Yahudiyim.

I also like this singer's voice.
Ben de bu şarkıcının sesini severim.

I also went.
Ben de gittim.

I am also unemployed.
Ben de işsizim.

I also like cakes.
Ben de kek severim.

I also like cake.
Ben de keki severim.

I'm also going in that direction.
Ben de o yöne gidiyorum.

I also want it!
Ben de onu isterim.

I also went there.
Ben de oraya gittim.

I also like listening to music on the radio.
Ben de radyoda müzik dinlemeyi severim.

I also really had the feeling of having had a relaxed day with my family for the first time in a long while.
Ben de uzun süredir ailemle birlikte rahat bir gün geçirdiğim duygusuna sahiptim.

I also like writing.
Ben de yazmayı seviyorum.

I am Finnish, but I speak also Swedish.
Ben Finim ama İsveççe de konuşuyorum.

I not only gave her some advice, I also gave her a cunnilingus.
Ben sadece ona biraz tavsiye vermedim aynı zamanda onunla oral seks yaptım.

I not only gave him some advice, I also gave him a blowjob.
Ben sadece ona biraz tavsiye vermedim, aynı zamanda onunla oral seks yaptım.

I didn't borrow money only from Tom, but also from his wife.
Ben sadece Tom'dan değil aynı zamanda eşinden de borç para aldım.

You do not know me or my Father. If you knew me, you would know my Father also.
Beni veya babamı bilmiyorsun.Eğer beni biliyorsan babamı da bilirsin.

In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.

A translation is always also an interpretation.
Bir çeviri aynı zamanda her zaman bir yorumdur.

The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume.
Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.

He is a doctor and also a novelist.
Bir doktor ve aynı zamanda bir romancıdır.

I need an envelope and a piece of paper. I also need either a pencil or a pen.
Bir zarfa ve bir parça kağıda ihtiyacım var. Ayrıca bir kurşun kalem ya da dolma kaleme ihtiyacım var.

Many people also considered him a madman.
Birçok kişi ayrıca onun bir deli olduğunu düşünüyordu.

We also went to the temple.
Biz tapınağa da gittik.

Bob plays not only the guitar but also the flute.
Bob sadece gitar değil aynı zamanda flüt de çalar.

I also use this study for receiving guests.
Bu çalışma odasını misafirleri kabul etmek için de kullanırım.

That's also irrelevant.
Bu da alakasız.

This is also a good movie.
Bu da iyi bir film.

In this story, the hero is also the villain.
Bu hikayede kahraman da kötü adam.

This financial audit also includes an evaluation of the company's assets.
Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.

It's not just illegal, it's also dangerous.
Bu yasal değil, hatta tehlikeli.

Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.

Not only were there strong winds yesterday, but also it rained heavily.
Dün sert rüzgarların yanı sıra, yoğun yağmur yağdı.

Daniel Webster also was there.
Daniel Webster'da oradaydı.

Der Spiegel is a German weekly magazine and it also means "The Mirror".
Der Spiegel haftalık Alman dergisidir ve aynı zamanda "ayna" anlamına gelir.

Popcorn is very inexpensive when compared to many other snack foods. It's also usually healthier.
Diğer birçok aperatiflerle karşılaştırıldığında patlamış mısır çok ucuzdur. O ayrıca genellikle daha sağlıklıdır.

If your spouse is a politician, then likely your name will also appear in the newspaper from time to time.
Eşiniz bir politikacı ise, öyleyse muhtemelen sizin adınız da zaman zaman gazetede görünecektir.

My parents also have a farm.
Ebeveynlerimin de bir çiftliği var.

There are also some children who don't like apples.
Elmaları beğenmeyen bazı çocuklar da var.

There are also French tourists.
Fransız turistler de var.

Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Also this is against Ubuntu policy.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.

Japan is also called "Nihon" in Japanese.
Japoncada Japonya'ya "Nihon" da denir.

The King invited not only us but also a lot of other people.
Kral yalnızca bizi değil birçok başka insanı da davet etti.

There are also vendors who support Linux.
Linux'u destekleyen satıcılar var.

Lisa speaks not only English but also French.
Lisa, sadece İngilizce değil, aynı zamanda Fransızca da konuşur.

Mariko studied not only English but also German.
Marko yalnızca İngilizce değil Almanca da okudu.

Mary doesn't know it, but Tom is also dating Alice.
Mary'nin haberi yok ama Tom, Alice'le de çıkıyor.

I know why you don't want to talk, I also don't want to talk with you.
Neden konuşmak istemediğini biliyorum ben de seninle konuşmak istemiyorum.

He said he was hungry, and then he added that he was also thirsty.
O aç olduğunu söyledi ve sonra ayrıca susuz olduğunu da ekledi.

He is also studying Chinese.
O ayrıca Çince öğrenimi yapıyor.

That big one is also mine.
O büyük olan da benimki.

He also was very serious.
O da çok ciddidir.

He is also writing a book.
O da bir kitap yazıyor.

He's also a salesman.
O da bir satıcı.

He is also returning late today.
O da bugün geç dönüyor.

She's also a beauty.
O da güzel bir genç kadındı.

He will also go.
O da gidecek.

He saw it also.
O da onu gördü.

He can also speak French.
O Fransızca da konuşabilir.

She can speak not only English but also French.
O hem İngilizce hem de Fransızca konuşabilir.

Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist.
O hem bir doktor hem de çok ünlü bir roman yazarıdır.

He is a good swimmer and also plays tennis well.
O iyi bir yüzücüdür ve ayrıca güzel tenis oynar.

That blue one is also mine.
O mavi olanda benimdir.

He can also speak Russian.
O Rusça da konuşabilir.

He can speak not only English but also German.
O sadece İngilizce değil aynı zamanda Almanca da konuşabilir.

He can speak not only English but also French.
O sadece İngilizce değil aynı zamanda Fransızca da konuşur.

Not only does she speak English, but also German.
O sadece İngilizce değil, Almanca da konuşur.