My English teacher advised me to read these books.
İngilizce öğretmenim bu kitapları okumamı tavsiye etti.
I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
He advised me to see a lawyer. This I did at once.
Bir avukata gitmemi tavsiye etti. Bunu hemen yaptım.
The doctor advised my father to stop smoking.
Doktor babama sigarayı bırakmasını tavsiye etti.
The doctor advised me not to eat too much.
Doktor bana çok fazla yemek yemememi tavsiye etti.
The doctor advised me that I should go on a diet.
Doktor bana diyet yapmam gerektiğini tavsiye etti.
The doctor advised me to take a long holiday.
Doktor bana uzun bir tatile çıkmamı tavsiye etti.
The doctor advised Mr. White not to smoke a lot.
Doktor Bay White'a çok sigara içmemeyi önerdi.
The doctor advised a change of air.
Doktor bir hava değişikliği tavsiye etti.
The doctor advised me to drink more milk.
Doktor daha çok süt içmemi tavsiye etti.
The doctor advised me to take more exercise.
Doktor daha fazla egzersiz yapmamı tavsiye etti.
The doctor advised him to ease up on alcohol.
Doktor ona alkolü azaltmasını söyledi.
The doctor advised that she take a holiday.
Doktor ona bir tatil yapmasını tavsiye etti.
The doctor advised him to do more exercise.
Doktor ona daha fazla egzersiz yapmasını tavsiye etti.
The doctor advised him to keep away from drinking.
Doktor ona içkiden uzak durmasını tavsiye etti.
The doctor advised him to cut back on drinking.
Doktor ona içmeyi bırakmasını tavsiye etti.
The doctor advised him to cut down on drinking.
Doktor ona içmeyi bırakmasını tavsiye etti.
The doctor advised him to give up smoking.
Doktor ona sigara içmekten vazgeçmesini tavsiye etti.
The doctor advised him not to smoke.
Doktor ona sigara içmemesini tavsiye etti.
The doctor advised him not to eat between meals.
Doktor ona yemekler arasında yememesini tavsiye etti.
The doctor advised that she stay at home.
Doktor onun evde kalmasını tavsiye etti.
The doctor advised me to stop smoking.
Doktor sigarayı bırakmamı tavsiye etti.
The doctor advised Tom to get more sleep.
Doktor Tom'a daha fazla uyumasını tavsiye etti.
The doctor advised Tom to stop drinking.
Doktor Tom'a içkiyi bırakmasını tavsiye etti.
His doctor advised him to give up smoking.
Doktoru ona sigarayı bırakmasını tavsiye etti.
You had better do as the doctor advised you.
Doktorun sana tavsiye ettiği gibi yapsan iyi olur.
I advised him to be independent of his parents.
Ebeveynlerinden bağımsız olmasını tavsiye ettim.
My brother advised me to stop smoking.
Erkek kardeşim bana sigara içmeyi bırakmamı tavsiye etti.
He advised an early start.
Erken bir başlangıcı tavsiye etti.
George was so tired that his doctor advised him to take better care of himself.
George o kadar yorgundu ki doktoru ona kendisine daha iyi bakmasını tavsiye etti.
Lincoln was advised to talk about democracy.
Lincoln'a demokrasi hakkında konuşması tavsiye edildi.
Our music teacher advised me to visit Vienna.
Müzik öğretmenimiz bana Viyana'yı ziyaret etmemi tavsiye etti.
Mary advised Tom to save a little money each month.
Mary Tom'a her ay biraz para biriktirmesini tavsiye etti.
Mary's doctor advised her to exercise.
Mary'nin doktoru ona egzersiz yapmasını tavsiye etti.
She was advised by him on how to stay healthy.
Nasıl sağlıklı kalacağıyla ilgili ona onun tarafından nasihat edildi.
She advised him to stop drinking.
O içmeyi bırakmasını tavsiye etti.
She was advised by him on that matter.
O konu ile ilgili onun tarafından ona nasihat edildi.
She advised him to come by 2:30.
O ona 2.30'a kadar gelmesini tavsiye etti.
She advised him not to use too much salt, but he wouldn't listen to her.
O ona çok fazla tuz kullanmamasını tavsiye ederdi fakat o onu dinlemezdi.
She advised him not to use too much salt.
O ona çok fazla tuz kullanmamasını tavsiye ederdi.
She advised him not to drive too fast, but he wouldn't listen to her.
O ona çok hızlı araba sürmemesini tavsiye etti fakat o onu dinlemedi.
She advised him to read those books.
O ona şu kitapları okumasını tavsiye etti.
She advised him to become a teacher.
O ona bir öğretmen olmasını tavsiye etti.
She advised him to see a lawyer, so he did.
O ona bir avukat görmesini tavsiye etti, o öyle yaptı.
She advised him to see a lawyer.
O ona bir avukat görmesini tavsiye etti.
She advised him to see the dentist, but he said that he didn't have enough time to do so.
O ona bir dişçi görmesini tavsiye etti fakat o öyle yapacak yeterli zamanı olmadığını söyledi.
She advised him to go by bicycle.
O ona bisikletle gitmesini tavsiye etti.
She advised him to leave earlier.
O ona daha erken çıkmasını tavsiye etti.
She advised him to get more exercise.
O ona daha fazla egzersiz yapmasını tavsiye etti.
She advised him to do more exercise.
O ona daha fazla egzersiz yapmasını tavsiye etti.
She advised him to drink more milk, but he didn't think this was good advice.
O ona daha fazla süt içmesini tavsiye etti fakat o bunun iyi bir tavsiye olduğunu düşünmüyordu.
She advised him to drink more milk.
O ona daha fazla süt içmesini tavsiye etti.
She advised him to be punctual.
O ona dakik olmasını tavsiye etti.
She advised him to come back at once.
O ona derhal eve geri gelmesini tavsiye etti.
She advised him to see the dentist.
O ona dişçiyi görmesini tavsiye etti.
She advised him to take a rest, but he didn't follow her advice.
O ona dinlenmesini tavsiye etti fakat o onun tavsiyesini dinlemedi.
She advised him to listen to his doctor.
O ona doktorunu dinlemesini tavsiye etti.
She advised him to exercise.
O ona egzersiz yapmasını tavsiye etti.
She advised him to fasten his seat belt.
O ona emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.
She advised him that he should stay at home.
O ona evde kalması gerektiğini tavsiye etti.
She advised him to go home early.
O ona eve erken gitmesini tavsiye etti.
She advised him to go abroad while he was still young.
O ona hâlâ gençken yurt dışına gitmesini tavsiye etti.
She advised him to go to the hospital, but he didn't follow her advice.
O ona hastaneye gitmesini tavsiye etti fakat o onun tavsiyesine uymadı.
She advised him to go to the hospital.
O ona hastaneye gitmesini tavsiye etti.
She advised him to get exercise every day.
O ona her gün egzersiz yapmasını tavsiye etti.
She advised him to give up drinking.
O ona içmekten vazgeçmesini tavsiye etti.
She advised him not to buy a used car, but he didn't follow her advice.
O ona kullanılmış araba almamasını tavsiye etti fakat o onun tavsiyesini dinlemedi.
She advised him to stop taking that medicine, but he felt he needed to.
O ona o ilacı almayı durdurmasını tavsiye etti fakat o ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
She advised him to stop taking that medicine.
O ona o ilacı almayı durdurmasını tavsiye etti.
She advised him to go there alone, but he didn't think that was good advice.
O ona oraya tek başına gitmesini tavsiye etti fakat o onun iyi bir tavsiye olduğunu düşünmüyordu.
She advised him to go there alone.
O ona oraya yalnız gitmesini tavsiye etti.
She advised him to go to the police station, but he was afraid to.
O ona polis karakoluna gitmesini tavsiye etti fakat o gitmeye korktu.
She advised him to go to the police station.
O ona polis karakoluna gitmesini tavsiye etti.
She advised him to go on a strict diet.
O ona sıkı bir diyet yapmasını tavsiye etti.
She advised him to keep his promises.
O ona sözünü tutmasını tavsiye etti.
She advised him to catch the first train in the morning.
O ona sabah ilk trene yetişmesini tavsiye etti.
She advised him to cut down on smoking, but he didn't think that he could.
O ona sigara içmeyi azaltmasını tavsiye etti fakat o yapabileceğini düşünmüyordu.
She advised him to give up smoking, but he wouldn't listen to her.
O ona sigaradan vazgeçmesini tavsiye etti fakat o onu dinlemezdi.
She advised him to cut down on smoking.
O ona sigarayı azaltmasını tavsiye etti.
She advised him to give up smoking.
O ona sigarayı bırakmasını tavsiye etti.
She advised him to stop smoking.
O ona sigarayı bırakmasını tavsiye etti.
She advised him to lose weight.
O ona zayıflamasını tavsiye etti.
She advised him to go there.
O onun oraya gitmesini tavsiye etti.
She advised him to go to the police.
O onun polise gitmesini tavsiye etti.
She advised him of the date for the next meeting.
O sonraki toplantı için ona tarih önerdi.
She advised me where to stay.
O, bana nerede kalacağımı tavsiye etti.
He advised me not to smoke.
O, bana sigara içmememi tavsiye etti.
He advised us against doing it.
O, bize onu yapmamıza karşı tavsiyede bulundu.
She was advised by him to come back at once.
O, derhal dönmesi için onun tarafından nasihat edildi.
He advised caution.
O, dikkat tavsiye etti.
She advised him on that matter.
O, o konuda ona öğüt verdi.
She advised him not to use too much sugar.
O, ona çok şeker kullanmamasını tavsiye etti.
She advised him to stop working so much.
O, ona çok fazla çalışmayı durdurmasını tavsiye etti.
